04 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

SIRF BAŞÖRTÜLÜYÜM DİYE ÜNİVERSİTEDE ÇALIŞTIRILMADIM

Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş 28 Şubat’ın en önemli mağdurlarından… İstanbul Üniversitesi’nde akademisyen olan Kurtulmuş, başörtüsü kullandığı gerekçesiyle görevden alındı. “Sırf başörtümden dolayı okuldan atılmak, içimi çok acıtıyor” diyen Sevgi Hanımla 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını konuştuk.

Sırf başörtülüyüm dıye hayat hakı tanınmadi

Sizi tanıyabilir miyiz?

Şubat’ın gerçek mağdurlarından biriyim. 28 Şubat’ta Kemal Alemdaroğlu’nun rektör seçilmesiyle birlikte, bir numaralı kararla Nur Serter rektör yardımcısı oldu. İki numaralı kararla da ben açığa alındım. Çok kısa süre içinde de hukuk kuralları altüst edilerek kendimi kapının önünde buldum. Buna karşı bir hukuk mücadelesi verdim. Gerçekten yaşanan haksızlık karşısında canınız yanıyor. Akademisyensiniz, elinizden alınanlar kolay vazgeçilecek şeyler değil. Profesörlüğüme çok az bir zaman kala üniversiteden ayrılmak zorunda bırakıldım. Akademisyenliğin en zor kısmı doçentliğe kadar olan kısımdır. Bir sürü sınavdan geçersiniz, kitaplar yazarsınız. Profesörlük ise, bundan sonra belirli bir sürede tabiî olarak gelen bir unvandır. Siz o zor süreci, hem de üç çocuk annesi olarak aşmışsınız. Artık rahat bir nefes alacağım dediğiniz anda “Siz başörtülüsünüz okula giremezsiniz” deniyor. Bu çok kötü bir şey tabiî. Akademisyen olarak başarısız olsanız, ya da herhangi bir yolsuzluğa bulaşmış olsanız belki bu kadar içinizi acıtmaz.

Birçok insan bu süreçte mağdur, ancak yaşayarak anlaşılabilir zorluğu. Bu süreç o kadar uzun sürdü ki; başörtüsü problemiyle bir çok aile bir şekilde karşılaştı. Düğün törenine giden insanlar bile orduevlerinin kapılarından döndürüldüler. Ben bu mağdur olan kitlenin çok geniş bir kesim olduğunu düşünüyorum.

Başörtüsü kullanmaya ne zaman karar verdiniz?

Zaten namazlarımı kılan, oruçlarımı tutan bir insandım. Sadece başörtülü değildim. Evlendikten sonra, Amerika’da kapandım. O sırada yurtdışında çok rahat başımı örtünce; “Demek ki kendi ülkemde de olabilir” diye düşündüm. Ama öyle olmadı. Türkiye’de başörtüsüyle bir yerde bulunmak zordu. Çoğu zaman görmezden geliniyordunuz.

Türkiye’de başörtüsü meselesinin temeli; aklı başında okumuş insanların, görünür bir şekilde sosyal hayatta yer almasından duyulan rahatsızlıktır. Çünkü o güne kadar adam yerine konmayan, kapıcı, hizmetçi olarak rahatsız olunmayan insanlar, birdenbire diğerleriyle aynı statüyü talep ediyorlar, pastadan pay almak istiyorlar. Bu alanda biz de varız diyorlar. Meselenin özü budur.

28 Şubat sürecinden önce muhafazakârlara

tutum nasıldı? Siz hiç tepkiyle karşılaştınız mı?

Hayır, her şey gayet normaldi. Türkiye’de zaman zaman başörtüsü problemi oldu. Fakat hiçbir zaman bu kadar uzun sürmedi. İhtilâl dönemlerinden sonra yasak olurdu, ama bu kadar uzun bir yasakla Türkiye ilk defa karşılaştı.

Öğrencilerinizle aranız nasıldı?

Öğrencilerimle hiçbir zaman problemim olmadı benim. Ne açıkken ne de örtülüyken. Zannediyorum, okulun sevilen hocalarından birisiydim. Öğrenciyle ilişkiniz biraz da size bağlı. Siz karşınızdakini adam yerine koyup değer verirseniz, onu hissederler.

Yaşanan post modern darbe süresince neler

hissettiniz?

Çok acı verdi bir kere. Öyle bir eğitim almışsınız, zor kısmı aşıp tam düzlüğe çıktım, derken sırf başörtülüsünüz diye hayat hakkı tanınmıyor. Benimle bir başka akademisyenin arasında yalnızca başörtüsü farkı var. Sırf şekilden dolayı sistemin dışına itilmek çok zor bir şey.

O süreçte mağdur arkadaşlarımızdan baskılara dayanamayıp başını açanlar olduğu gibi, başını açmadığı için atılanlar da oldu. Başını açıp işine gücüne devam eden arkadaşlardan bazıları, psikolojik desteğe ihtiyaç duyarken, başını açmayıp atılan insanların da psikolojisi bozuldu. Sonuç olarak hiç kimse rahat olamadı.

Bu süreç, biraz da bedel ödemekle de ilgili. Meselâ, Amerika’da Rosa Parks’ın mücadelesi zencilerin bu günkü konumu bakımından çok etkili olmuştur. Yıllarca otobüslere bile bindirilmeyen, lokantalara alınmayan, adam yerine konulmayan çok geniş bir zenci toplumu varken, şimdi siyahî birisi Amerika’nın devlet başkanı oldu. Bu da gösteriyor ki, zorbalıkla suyun akışını engelleyemezsiniz, belki biraz erteleyebilirsiniz. Bu sürecin de bizim için öğretici olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce mücadele etmeyi, dik durabilmeyi öğrendik. Çok üzüldük, çok yıprandık belki, ama hakikaten öğrendiklerimiz de var.

Yasakla ilk karşılaştığınızda tepkiniz ne oldu?

Çok geride kaldığı için tekrar hatırlamak istemiyorum, ama geçen gün eşim anlatırken hatırladım. Üniversite’den tebliğ zarfı geldiği zaman, eşim “Bir yere otur istersen” dedi. Ben ise, sürecin böyle sonuçlanacağını tahmin ettiğim için son derece soğukkanlıydım. Birdenbire bu kadar emeğin sırf başörtüsü yüzünden yok sayıldığını görüyorsun. Onun bu kadar üzülmesinin sebebi de buydu sanırım.

Benim için işin en acı tarafı, iç hukuktaki bütün mücadelemin aleyhime sonuçlanması. Hâlbuki süreçte, çok açık hukuk ihlâlleri ve haksızlıklar vardı. Ama bunlar görmezden gelindi. Hukukun üstünlüğü sözünün uygulamada ne kadar büyük bir hikâye olduğunu yaşayarak öğrendim.

12 yıldır süren bu yasakta kadınlar olarak ne

yapılabilir?

Önce kendimize bakmalıyız. İdeallerimiz olmalı. Kendimizi herhangi bir sorumluluk alacak şekilde yetiştirmemiz lâzım. Bu sadece mücadele anlamında değil, kişisel birikim anlamında. Önce gençlerimizin kendini inşa etmeleri, eksikleri tamamlaması gerek.

İnsanları iyi tanımak, kendimizi iyi anlatmak ve iletişim kurabilmek de çok önemli. Almanya’da yapılan bir araştırmada, bir şekilde okulda veya dışarıda Müslümanları tanıyan insanların, Müslümanlığa karşı ön yargılarının kırıldığı sonucu ortaya çıkmış.

Örneklik çok önemli bizi biz yapan değerlerimizi kaybettik. Çocuklara sorulduğu zaman artık ya popçu olmak istiyor, ya topçu. Çünkü idol olarak ortaya konulan insanlar onlar. Hâlbuki bizim hakikaten güzel örneklere ihtiyacımız var. Biz idol olacak insanları görmezden geliyoruz, ortaya çıkarmıyoruz.

Profesör olmak üzereyken başörtülü olmanız yüzünden görevden alındınız. Çevrenizden buna tepki oldu mu?

Üniversitedeki arkadaşlarım çok üzüldü. Hâlâ çok ciddî olarak bana haksızlık yapıldığını düşünürler. Arkadaşlarımın büyük bir kısmı Üniversitelerde kariyerine devam ederken siz dışarıdasınız. Neden dışarıda olduğunuz dile getirilmese de herkes tarafından biliniyor.

“Bedel ödemeye hazır değiliz” dedikleri için bu sorun çözülemedi

Şimdi geriye dönüp baktığınızda niye bıraktım

dediğiniz oluyor mu? Pişman mısınız?

Zaman zaman kırgınlıklarımın arttığı dönemler olmuştur, ama asla pişman olmadım. Belki, akademik kariyerimi yurtdışında sürdürebilirdim. Hiç de başım ağrımazdı. Çalışmalarıma çok rahat devam edebilirdim. Yurtdışına gitmediğime zaman zaman pişman olduğumu söyleyebilirim.

Görevden alındıktan sonra neler yaptınız?

Ben o yoğunlukta üç tane çocuk büyütmeye çalışmıştım. Çocuklarıma veremediğim zamanı telâfi etmek için, neredeyse bütün vaktimi onlara hasrettim sayılır. Ama belirli bir tempoya alışmışsınız, birdenbire sıradan ev işleri ile vakit geçirmek kolay değil. Ciddî bir travma etkisi bırakıyor insan üzerinde. Çalışma hayatından gelen bir insan olarak vaktinizi çok iyi planlamayı öğreniyorsunuz. Bu dönemde, hâlâ da süren bir çok sosyal faaliyetlerim oldu.

Haksız yasağın üzerinden 13 yıl gibi bir süre

geçti. Hâlâ devam ediyor. Bu mesele ne zaman çözülür? Çözüm yolları nelerdir?

Ben üniversite’den atıldığımda benim kızım ilkokul 3. sınıfa gidiyordu. Şimdi o üniversite 4. sınıfa geldi ve aynı yasak devam ediyor.

Problemin hâlâ çözülmemiş olmasının en büyük sebebi; siyasî iradenin bu konunun çözümünde yeterli kararlılık ve feraset gösterememiş olmamasıdır. Belki niyetleri samimiydi, ama sonuç ortada. Bir Hayrünnisa Hanımın, ya da Emine Hanımın orada oturması önemli. Güzel bir şey, ama 18- 20 yaşındaki çocukların baş-örtüsüyle okula gidememesi kadar önemli değil bana göre. Bu da, Türkiye’de hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor. Milletin yarasına merhem olmadıktan sonra o makamlarda kimin oturduğunun ne önemi var. Samimî olarak başörtüsü meselesini çözmeye kalksalardı, çözerlerdi. Cumhurbaşkanlığı sorununu nasıl çözdüler? Referanduma götürüldü, halkın bir problemi olmadığı ortaya çıktı ve sorun doğru bir şekilde çözüldü. Aynı direnci ve iradeyi burada da göstermelerini bir başörtüsü mağduru olarak beklerdim. Belki iç dünyalarında çözmeyi istediler, ama “bedel ödemeye hazır değiliz” dediler.

Türkiye’de başörtüsü dahil bir çok sorunu kalıcı olarak çözmenin yegâne yolu yeni, katılımcı, demokratik bir anayasa yapımıyla başlanacak siyasî ve hukukî bir reform sürecini gerçekleştirmektir. Herkesin kendisini özgür, eşit ve özde yurttaş olarak göreceği sistemi kurmaktır.

Bugün Türkiye’deki muhafazakârları nasıl

görüyorsunuz?

Müslümanlık sadece namaz kılmak, başörtülü olmaktan ibaret değildir. Allah bizim dış görünüşlerimize değil, kalplerimize ve içimizde olana bakacaktır. Ne kadar hakka hukuka riayet ediyoruz, ne kadar adaletten, insanlıktan yanayız, ne kadar yoksulun, kimsesizin, mağdurun elinden tutuyoruz. Sanırım, Allah bize esasen bunları da soracaktır. Bugünün bir de yarını olduğunu özümsememiş bir muhafazakârlığın hiçbir önemi yoktur.

ELİF NUR KURTOĞLU

[email protected]

{YARIN: KOMUTAN “EŞİNİN BAŞINI AÇ” DEDİ.}


HABER - YORUM - ANALİZ
www.sentezhaber.com

04.03.2010

 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (03.03.2010) - BİR NESİL ZORUNLU HİCRET YAŞADI

  (02.03.2010) - Katsayının hedefi, kast sistemi

  (28.02.2010) - Türkiye’nin kalbine saplanan postmodern darbe

  (14.02.2010) - Yakın istikbalin hür ülkesi Türkıye’ye hoşgeldınız

  (13.02.2010) - İslâm, her türlü kolaylığı tanır

  (12.02.2010) - ‘Yeni Asyabizim için çok önemli’

  (11.02.2010) - Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yok

  (10.02.2010) - YAŞAYAN FOSİLLER ÜLKESİ

  (09.02.2010) - Devlet vatandaşın ayağına gidiyor

  (08.02.2010) - İslâm derneklerinden büyük hizmet

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl