Faruk ÇAKIR |
|
Yargı düzelsin, huzur gelsin |
Sloganlarla bir yere varılamaz, ama bazı hadiseleri özetlemek için sloganlara da ihtiyaç duyarız. Yargı sisteminin sıkıntılarla yüz yüze olduğu, adaletin geciktiği, personel ve maddî imkânlar noktasında yetersizlikler olduğu herkesin malûmu. Ara sıra neticelenmeyi bekleyen dâvâ dosyalarıyla ilgili istatistikî bilgiler açıklanıyor ve sıkıntının büyüklüğü görülüyor. Konu bir müddet tartışıldıktan ve çözüm çağrıları sıralandıktan sonra yine unutuluyor. Bu kısır döngü yıllardan beri devam edip duruyor. Yargıdaki sıkıntı sadece hükümet ya da muhalefet tarafından dile getirilmiyor. Konuları ayrı da olsa yargıda bir tıkanma olduğu noktasında ortak kanaat var. Zaten adliyelere işi düşen herkes bunun farkında. Bu problemler uzun süreli bir program ve plan çerçevesinde ancak aşılabilir. Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği (Demokrat Yargı), ‘Erzincan-Erzurum İnceleme Raporu’nu hazırlamış ve bu vesile ile yargının karşı karşıya olduğu sıkıntılarını da gündeme taşımış. Erzincan-Erzurum hattında süren yargı tartışmalarının temel zeminine bakıldığında Türkiye’deki yargı geleneğinin çöktüğü, bizzat kendi mensupları bakımından dahi öngörülebilir bir gelecek üretemez hale geldiğinin ifade edildiği raporda, “Türkiye’deki yargı geleneğinin üst dereceli mahkemeler ile HSYK tarafından yönlendirilen merkezî bir idare yapısı içinde kendini idame ettirmesi ve tekli bir iktidar tecrübesine alışmış olması dolayısıyla bugün tartıştığımız ve Erzincan-Erzurum hattındaki gelişmeler de dâhil yargıdaki birçok gelişmenin bu geleneğin çöküşü ile doğrudan bir alâkası bulunmaktadır” ifadelerine yer verilmiş. Sözkonusu raporda, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri ile gizli şahitlik müessesesinin de kaldırılması istenmiş. Yargıdaki sıkıntılarla ilgili olarak emekli cumhuriyet başsavcısı Reşat Petek de bazı tesbitlerde bulunmuş ve “Türkiye’de yargı reformunun ötelenemeyecek kadar önem arz ettiği bir döneme girildiğini” hatırlatmış. Fatih Üniversitesinde düzenlenen ‘’Yargı Reformu’’ seminerinde konuşan Petek, yapılan yargılamanın toplumda adaletin sağlandığı izlenimi vermesi gerektiğini belirterek, aksi halde, yargılama ne kadar adil olursa olsun, toplumun adaletin tecelli ettiğine inanmaması dolayısıyla yararının sınırlı ölçüde olacağını söylemiş. Yargıdaki sıkıntıya dikkat çeken kişi ve kuruluşların sayısı elbette bunlarla sınırlı değil. Farklı dünya görüşlerine mensup hukukçu, siyasetçi ve iş adamları da benzer durumdan şikâyetçi. Herkes “Yargı bağımsız olsun” diyor, ama maalesef bu ifadelerle farklı beklentiler dile getiriliyor. Bazı kimseler, yargının kendi dünya görüşüne uygun karar almasını (yanlış olduğunu bile bile) itiraz etmiyor. Oysa yargının dikkat etmesi gereken ilk ve son ölçü ‘adil’ olmaktır. Adil olmayan ya da olamayan bir yargının milleti memnun etmesi mümkün olmadığı gibi sıkıntılardan kurtulması da mümkün değil. Farklı dünya görüşlerine mensup insanlar yargıdaki sıkıntılardan yana şikâyetçi olduğuna göre, bu konunun ciddî olarak gündeme alınması ve çare bulunması gerekir. Aksi halde adalet sistemine güven her geçen gün azalır ve telâfi edilemez noktaya gelir. Yargıdan başlayan bir düzelme başka sahalara da yansır ve Türkiye huzura kavuşur inşallah.
04.03.2010 E-Posta: [email protected] |