Faruk ÇAKIR |
|
Ya ölümü öldür, ya da sus! |
Türkiye başta olmak üzere İslâm ülkelerinin yapması gereken bir faaliyeti, İngiltere’de bir belediye yapmaya başlamış bile. ‘Müjde’li haberler arasında sayılmaya lâyık bir gelişme: İngiltere’nin başkenti Londra’ya bağlı Haringey Belediyesi, 15-21 Mart tarihlerini içine alacak şekilde ‘Ölüm Önemlidir Haftası’ kampanyası açmış ve vatandaşlardan ölümü düşünmeleri çağrısında bulunmuş. Bu çerçevede bir hafta boyunca devam edecek süreçte kütüphaneler, hastaneler ile sağlık organizasyonları posterler asarak, ölüm ile ilgili kitap ve broşürleri raflardan alıp insanların görebileceği yerlere koyacak. Ölümün üzerinde düşünülmesi ve konuşulması gereken bir konu olduğunu belirten İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri yetkilisi Anne Daley de, “İnsanların aileleri, aile üyeleri ya da arkadaşlarına bu konuyu açtığında bu artık bir ‘tabu’ olmaktan çıkıyor” diye konuşmuş. Anne Daley, ‘ölüm’ mesajını insanlara hatırlatmanın önemli olduğunu da belirtmiş. (Cihan, 12 Mart 2010) ‘Ölümlü dünya’da yaşayan insanların ‘ölüm’ü konuşmaktan ürkmeleri bir çelişki. Sanki ‘ölüm’ü unutunca ölüm de bizi unutacakmış gibi davranmakla insan sadece kendisini aldatabilir. Nitekim, geçen yıllarda bu tartışma yaşandı ve İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı girişine yazılan “Her nefis ölümü tadacaktır” şeklindeki âyet meâli ‘aydın gazeteci’lerden ciddî tepki almıştı. Ellerinden gelse bu ‘tebela’yı oradan indireceklerdi, ama şükür ki bunu yapamadılar. Bir yanda “Her nefis ölümü tadacaktır” ikâzından rahatsız olan “Müslüman Türkiye”de yaşayan ‘aydın’ları düşünün, öte yanda da Müslümanların azınlık olarak yaşadığı İngiltere’de başlatılan ‘Ölüm Önemlidir Haftası’nı... Normalde ‘Ölüm Önemlidir Haftası’ kampanyasının Türkiye’de açılması beklenmez miydi? Ölümü düşünmenin ‘faydaları’nı anlatmak öncelikle ilâhiyatçılara düşen bir vazife. Risâle-i Nur eserleri bu konuda da istifade edilmesi gereken en önemli kaynak konumunda. Şu ifadeler, çoğu kişiye ürkütücü gelen ‘ölüm’ün gerçek yüzünü gösterir güzel bir örnektir: “Ölüm, idam değil, firak değil, belki hayat-ı ebediyenin mukaddemesidir, mebdeidir. Ve vazife-i hayat külfetinden bir paydostur, bir terhistir, bir tebdil-i mekândır.” (Lem’alar, s. 232) Ölümü öldüremeyen insanların ‘ölümü konuşmayalım, unutalım’ demeleri, avcıyı görüp uçamayan/ kaçamayan ‘deve kuşu’ misâline de benzer. İnsanoğlu ölümü görmezden gelse de, ölüm onu görür ve vakti saati geldiğinde alıp gider. “Biz ölümü düşünmek istemiyoruz, bize ölümden bahsetme” diyenlere de yine en güzel ve ikna edici cevapları Risale-i Nur eserlerinde bulabiliriz. Böyle diyenlere Risale-i Nurda şu cevap verilir: “Eğer ölümü öldürüp, zevâli dünyadan izâle etmek ve aczi ve fakrı beşerden kaldırıp kabir kapısını kapamak çaresi varsa, söyle; dinleyelim. Yoksa sus! Kâinat mescid-i kebîrinde, Kur’ân, kâinatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım.” (Sözler, Yedinci Söz, 36) İnşallah Türkiye’yi idare edeler de hayatın bir gerçeği olan ‘ölüm’ü unutturmak için değil de, hatırlamak ve hatırlatmak için kampanyalar açar...
12.03.2010 E-Posta: [email protected] |