Ali Rıza AYDIN |
|
Kazanmak gayretiyle |
Kişiler “lâdes” tutuşur, var gücüyle çabalar; dikkatleri bir noktaya toplarlar. Maksat: Muhtemel kazancını, tehlikeye sokmamak. Unutmamayı, âdeta ezber eder, her nefeste tekrarlar: Aklımda, aklımda, aklımda… Neticesi birkaç parça hediye! Ama, ne çok gayret gösterir, o şeyi kaybetmemek için. Akşam yatar, sabah kalkar lisanında bu sözler: Aklımda, aklımda aklımda… Başka şeyler acep akla gelmez mi? Âhireti kazanmak neden hiç düşünülmez ki? Bugünün de, yarının da sahibi biz değiliz. Esasen, “Benim” dediğimiz şeyin, ne kadarı bizimdir? Sevdiğimiz nesneler bizleri terk edecek. Hayran olduğumuz bağ’lar bir gün solup gidecek. Bitmez zannedilen tatlar elbet bir gün bitecek. Bizi buna bağlayan “tevehhüm-i ebediyet!” Yani, kuruntu; devam eder zannetmek. “Süleyman”a kalmayan sana mı kalacak sanki! / Seni, hangi şey kurtarır, hangi şey, hangi?” Böyle olunca: Masalardan, kasalardan vefâ ummak beyhude! Çünkü, bunların hiçbiri bize temlik değil ki! Yani, hiçbir şey bize bitmemecesine, gitmemecesine verilmiş mülk değil ki! Esas, akla konacak olan, hayatın faniliği. Bunu hiç unutmamak; “Aklımda” söyler gibi sıkça tekrarlayarak, zihne nakş eylemeli; bir gün gidileceğini… İnsanın başında, âhiret gâilesi varken, mevhum bir kazanç için nefesi tüketmemeli. Başımıza açılan cihanşümul dâvâyı mümkünse kaybetmemeli. Perestiş etmemeli ona, buna, şuna! “Mal da yalan, mülk de yalan.” Bunları taşımaktır âhirete, asl olan. Onun için, “lâdes” tutuşmalı nefisle, makbereye varmadan. Aklımda, aklımda, aklımda demeli hep, durmadan. Günah-sevap, helâl-haram, doğru-yanlış farkını hiçbir an unutmadan; akıldan çıkarmadan. Dünya denen şu handan, bir gün çıkarılmadan! Çantayı etmeli hazır, Emre olmalı muntazır. Kazanmak ümidiyle…
11.03.2010 E-Posta: [email protected] |