Mikail YAPRAK |
|
Muhaberenin sürekliliği |
Muhabere kelimesinin “muharebe” ile karıştırılması çok olur. Ama bu sürç-ü lisan hiç de yadırganmaz. Zira kelime olarak mânânın değişmesi, iki harfin biribiriyle yer değiştirmesi kadar basittir. Hakikaten yer değiştirmesi ise, biribirinden çok uzak birer kavram olmasına rağmen, biri diğerinin alternatifi olarak yakın bir mesafede her an beklemededir. Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.. Şahıslar, kurumlar ve devletler arası muhaberelerde yapılan bir hata, bazen muharebeye sebep olabilir, biribirleriyle çatışmalarına yol açabilir. En azından küskünlüğe ve kırgınlığa sebep olabilir. Kaldı ki, muharebenin kendisi bile muhaberesiz olmaz. Muharebeler muhaberesiz olmaz, ama muhabereler muharebesiz olabilir.. Bazen muharebe, muhaberesizlikten, bazen de yanlış ve hatalı muhabereden doğabilir. Tarihte Timur ile Yıldırım Beyazıd arasında çıkan muharebeye, denilebilir ki, hatalı muhabere (mektuplaşma) sebep olmuştur. “Elçiye zeval olmaz,” ama elçi zevale sebep olabilir. Her elçi, Osmanlının pembe incili kaftanlı elçisi gibi olmayabilir. Bugün, Türkiye-Ermenistan münasebetlerinde, yakın tarihimizde yaşanan düşmanlıklara değil de, asırlar boyu yaşanan gerçek dostluklara bakılsa daha iyi olmaz mı? Evet, Amerika’daki Ermeni lobisini Türkiye aleyhine kışkırtanlar vardır. Bu kışkırtmalarda Amerikan menfaati söz konusudur. Türkiye’den bazı tavizler koparabilmek için “Ermeni meselesi” koz olarak kullanılmaktadır. Bunun, Ermenistan’ın da yararına olmadığı kesindir. Ne Türkiye, ne de Ermenistan bu oyunlara gelmemeli, bu kışkırtmalara kapılmamalıdır. Tarihî dostlukların ve yakın komşuluğun hatırını kollamalı ve gözetmelidir.
«««
Evet, muhabere sürekli ve de yürekli olmalıdır. “Yürekli” derken, fütursuzca, acımasızca ve cüretkâr olmasını kastetmiyoruz. Bilâkis kalbin ve vicdanın süzgecinden geçirilmesini hatırlatıyoruz. Doğruları aktarmada cesur olunmalı, ama doğruların aktarılması da doğruca ve hakça olmalı. Her söylenen doğru olsun, ama her doğru her yerde söylenmesin. Buyurun işte Elazığ depremi. Bir felâket, bir musîbet ki Allah beterinden saklasın. Elbette ki, bu haberi anında almamız, olumlu ve olması gereken bir hadisedir. Uzaklardan yardım elini uzatamazsak da, manevî yardımlarımızla, dualarımızla katılmış olduk. Ama ne yazık ki, Türkiye bir olgunluğa hâlâ ulaşamadı. Batı standartlarını hâlâ yakalayamadı. Türkiye’de felâket haberlerinin verilişi de başlı başına bir felâket.. Kanallar âdeta, “Hangimiz çok ceset göstereceğiz” yarışına girer.. Ceset üzerinden “rating” zihniyeti de bir felâkettir. Avrupa’da böyle mi ki... Daha geçen gün bir tren kazası oldu. Avrupa kanallarında çarpışan trenlerin enkazı gösterildi, ama bir ceset gösterilmedi. Yapılan yardımlar ile anında müdahaleler gösterildi, kazadan kurtulanlar konuşturuldu. (Bu arada, Elazığ depreminde vefa edenlere Cenâb-ı Hak’tan rahmet, geride kalanlara sabır ve yaralılara şifalar diliyoruz.)
«««
Ve Yeni Asya Medya Grubumuz.. Gazetesiyle, dergileriyle, radyosuyla, yayın hayatına kazandırdığı kitaplarıyla ve bilhassa yeni format içinde insanların istifadesine sunduğu Risâle-i Nur eserleriyle doğru yayında, doğru çizgide ve doğru haberde öncülük hizmetini sürdürüyor. Ağır adımlarla sağlam ilerliyor. Göze batmadan, ürkütmeden büyüyor. Hedef, insanların ahiretine, imana ve Kur’ân’a hizmet. Bin bu kadar büyüsek de, bütün dünyalıklarımızı halletmiş olsak da, hedefimizden şaşmaz, dünya hırsına kapılmayız. Zira Üstâd Bediüzzaman der ki: “Madem bu zamanda herşeyin fevkinde hizmet-i imaniye bir kudsî vazifedir; hem kemiyet, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti azdır; hem muvakkat ve mütehavvil siyaset daireleri ebedî, daimî, sabit hizmet-i imaniyeye nisbeten ehemmiyetsizdir, mikyas olmaz. Risâle-i Nur’un talimatı dairesinde bize bahşettiği feyizli makamlara kanaat etmeliyiz. Haddimden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ile müfritane âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlâs lâzımdır. Onda terakki etmeliyiz.” İçimizdeki muhaberenin adı “müfritane irtibat”tır. En üst çalışanından en ücra köşedeki okuyucusuna kadar herkes direkt veya endirekt bu muhabere ağının içindedir. Hem de sadece iletişim vasıtaları aracılığıyla değil, çoğu zaman yüz yüze canlı olarak... Geçen hafta sonu Avrupa’da buluştuğumuz Yönetim Kurulu üyelerimizle olduğu gibi...
11.03.2010 E-Posta: [email protected] |