Umut YAVUZ |
|
Muktedir olmanın formülü bulundu mu? |
Herkesin malûmu, Başbakan Erdoğan ısrarla “erken seçim yok” diyor. Ancak “Başbakan’ın yazarlarına” bakınca, AKP seçim startını şimdiden vermiş gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu da her an baskın bir seçim kararı alabilme ihtimaline işaret ediyor. Siyasî partiler kendi görüşleri ve ideolojileri doğrultusunda icraat yapmak üzere iktidara gelmek için kurulurlar. Partiye üye olanlar ve aktif çalışanlar hep ortak bir ülkü ve amaç etrafında toplanmış insanlardır. Elbette seçim hazırlığı yapmaları ve her an seçim olabilecekmiş gibi çalışmaları tabiî karşılanır. Ancak Türkiye siyasetinde genelde daha seçimlerin ertesi gününden itibaren, bir dahaki seçimlerin planları yapılmaya başlanır. Sözgelimi seçilen bir milletvekili hemen “Acaba neler yapmalıyım ki; gelecek dönem de aday gösterileyim” diye düşünür. Keza hükümetler de iktidara geldikleri anda, vermiş oldukları sözleri yerine getirme telâşı yerine, “nasıl olur da kalıcı hale geliriz, nasıl olur da kadrolaşabiliriz, nasıl olur da koltuğu sağlamlaştırırız” endişesine kapılıyorlar… Bu ise siyasette hiç de etik olmayan bir duruşa işaret eder. Hizmet değil, koltuk sevdası… Türkiye’nin güzelim yılları hep bu anlayıştaki siyasetçiler sebebiyle heba olmadı mı? Sözgelimi bir yazar kalkmış şunları yazmış: “Yargı reformu yapılacak. Yeni anayasa yapılacak. Bunlar da öyle hemen bugünden yarına yapılabilecek işler değil. Bir süreç gerekiyor ve bu süreç kısa vadeli bir süreç değil. Peki AK Parti iki dönemdir tek başına iktidar, niçin bu sayılan ve yapılması Türkiye için olmazsa olmaz olan değişiklikleri yapmadı? Yapmadı değil, yapamadı! AK Parti hükümeti yeni yeni muktedir oluyor! Türkiye gibi statükocu, değişime direnen ve ideolojik devlet yapısında iktidarların muktedir olması pek kolay değil. AK Parti iktidarının ikinci dönemi ile başlayan süreçler devam ediyor. Bu süreçlerin sonuçlanması için de muktedir bir AK Parti’ye süre gerekiyor.” (Nuh Gönültaş, Bugün, 9 Mart 2010) Bu yazıdan anlaşılıyor ki, AKP seçmeninden üçüncü bir şans istiyor. Sayın Gönültaş da, yazısının son cümlesinde “Bir ağaç bile en az on senede meyve veriyor” diyerek buna işaret ediyor. Yani iki seçim dönemi geçecek ve üçüncü defa tek başına iktidara gelince bu ağaç meyve vermeye başlayacak… Bu biraz da Nostradamus kehanetlerine benziyor aslında. Ya da Recep İvedik’in “Ekinler baş vermeden, kör buzağı topallamaz” sözlerini çağrıştırıyor… Zira AKP bugüne kadar hep “umut tacirliği” yaparak süresini doldurdu. Acil Eylem Planları’nda “1 ayda, 6 ayda, 1 yılda” çözülmesi vaat edilen icraatların hiçbiri 8 senedir gerçekleştirilmedi… Özür dilerim, düzeltiyorum: “Gerçekleştirilmedi değil gerçekleştirilemedi… Yapmadı değil, yapamadı! İstedi, ama olmadı… Yani AKP’nin niyeti temizdi, ama nasip değilmiş…” Sanki yapmadı ile yapamadı arasında netice itibariyle bir fark varmış gibi… Şüphesiz bu da bir mazerettir. Seçmen sandık önüne koyulduğu zaman bunları da göz önünde bulunduracaktır. Benim asıl merak ettiğim şey ise, eğer AKP’ye üçüncü dönem de tek başına iktidar şansı verilirse önündeki engelleri nasıl aşacak? Hem iktidar, hem de muktedir olmanın bir formülünü mü buldu? Yoksa 2015 yılında Nuh Gönültaş’tan bu yazıyı tekrar okumak mı nasip olacak? Biri de zahmet edip bu sorulara cevap versin lütfen…
10.03.2010 E-Posta: [email protected] |