Recep TAŞCI |
|
İşsizlerin dramı |
2009 yılı işsizlik rakamları açıklandı. 100 kişiden 14’ü işsiz. Bir önceki yıla göre işsiz sayısı 860 bin kişi artarak 3 milyon 471 kişi olmuş. Genç nüfusta dört kişiden biri boşta. İş başvurusu yapıp da iş bulamayana işsiz denir. İş bulmaktan umudunu kesenler bu toplama dahil değil. Gerçek işsizlerin sayısı 6 milyonu geçmektedir. Altının çizilmesi gereken diğer bir acı gerçek şehirlerde her üç gençten birinin iş bulamamasıdır. Tuzu kuru olanlar için bu rakamlar bir anlam ifade etmiyor. Onlar için, bankalar kâr etsin, dolar kıpırdamasın, borsa keyfine baksın, yeter. Ateş maalesef düştüğü yeri yakıyor. Oysa hepimizin yüreği yanmalıdır. Kendinizi bir an için onların yerine koyun. Yani empati kurun. Şöyle başlayabilirsiniz; Şu anda bir işiniz olabilir. Ama bir gün kapınızın çalınmayacağını kimse garanti edemez. Tezgâhın başında veya masada ter dökerken bir haber gelir: “Müdür çağırıyor.” Elinizi yüzünüzü yıkar, kapısını tıklatır odasına girersiniz. Müdür buz gibi bir sesle; “Biliyorsun” diye söze başlar, ”Kriz var, işler kesat, işçi çıkartıyoruz, siz de muhasebeye uğrayın hesabınızı kessinler.” Dünyanız yıkılır, vedalaşma sahnesine yürek dayanmaz. Kolay değildir yıllarca acılarınızı sevinçlerinizi paylaştığınız arkadaşlarınızdan bir çırpıda ayrılmak. Öte yandan hesaplarınız, planlarınız alt üst olur. Hadi diyelim birkaç ay idare edecek birikiminiz veya size el uzatacak eşiniz dostunuz var. Ya sonra… Kredi kartı borcu, kira, yakıt, bakkal, manav ödemeleri.. Köyde olsanız neyse… Ama şehir öyle mi ya… Attığınız her adım, aldığınız her nefes paradır. Şehir hayatında parasızlık çok fenadır. Parasızlık bir yana… İşin sosyo-psikolojik boyutu daha da can yakar. İş demek sadece aş demek değildir. İş aynı zamanda ruhun gıdasıdır da. Sabah uyanınca üzerinize bir kâbus çöker. Artık gideceğiniz bir yer yoktur. Yıllardır emek verdiğiniz işyeriniz size kapalıdır, ziyaret etmek istersiniz, ayaklarınız ve gönlünüz gitmez. Ev bir hapishaneye dönüşür. Birkaç gün sonra fazlalık olduğunuzu hissedersiniz. Bakışlar değişir, muhabbet kalmaz. İş aramaya çıkarsınız. Bütün kapılar yüzünüze kapanır, gururunuz incinir. Kriz vardır. Eş dosttan medet umarsınız, kimi umut verir, kimi nasihat. Üzgün ve yılgın akşam eve dönersiniz. Ve o bıktıran ve yıkan soruyla karşılaşırsınız; “Ne oldu, iş bulabildin mi?” Psikolojiniz bozulur. Daha ileriki aşamalar cinnet ve intihardır. Nitekim basında intihar haberleri eksik olmuyor. Söz konusu olan 6 milyon insan. O da şimdilik… Rakamlar duygusuzdur, soğuktur. 6 milyon insan, 6 milyon dünya demektir. Çok mudur? Şöyle somutlaştıralım; Bu 6 milyon insan el ele tutuşsa… Türkiye’yi bir baştan bir başa kuşatan bir zincir oluşturur. Ne vahim bir tablo değil mi? Bu tabloyu kimse siyasî rant veya istismar amacıyla kullanmamalı, İktidarıyla muhalefetiyle soruna el birliğiyle çare aramalıdır. Sosyal devlet vatandaşına iş bulmak zorundadır. Suçlayarak bir yere varamayız. İşsizlik ülkemizin kronik hastalığıdır. Büyümenin yüzde 7’lerde olduğu dönemler de dahi işsizlik yüzde 10’ların altına inememiştir. Çünkü her yıl işgücüne 700-800 bin kişi katılıyor. Köyden şehire göç de işsizliği tetikliyor. Üstüne küresel ekonomik kriz de eklenince… Dünya 3’üncülüğüne yerleşiyoruz. İktidar tedbirler alıyor. Yetersiz. Bizce önce zihniyet ve mevzuat değişmeli. Okulu bitiren “nereye, nasıl kapağı atacağım” diye düşünmemeli. “Nasıl iş kurabilirim” diye yetiştirilmeli. Müteşebbis, girişimci ruhu aşılanmalı. Ve tabiî mevzuat. Bugün aklı başında biri iş kurmaya cesaret edemez. İş kurmaya kalktığında pişmiş tavuğun başına gelenden daha beter bir durumla karşılaşır. Maliye, belediye, itfaiye, polis, sigorta aklınıza gelen her kuruluş sizi engellemek için sözleşmiş gibidirler. Yasal ve idarî düzenlemeler de cabası. Devlet Planlama Teşkilâtının raporlarına göre bir kişiye istihdam sağlamanın maliyeti 200 ila 250 bin lira arasında değişmektedir. Kendi işini kuran bir kişi devleti bu maliyetten kurtarmaktadır. Ayrıca vergi, sigorta primi öder. Hele bir de yanında bir kişi çalıştırırsa… Ülke ekonomisine en yararlı hizmeti yapmış demektir. Bu sebeple el üstünde tutulmalı, saygı duyulmalıdır. İşsizliğe çözüm yollarından biri de bu yaklaşımın benimsenmesine bağlıdır. Bir çift de çalışanlara sözümüz olacak. İşi olan da işine dört elle sarılmalı, iş hayatının tabiî seyrinde çıkabilecek sorunları büyütmemeli, emanete hıyanet etmemeli, dürüstlükten asla şaşmamalı, yalandan dolandan uzak durmalıdır.
08.03.2010 E-Posta: [email protected] |