H.İbrahim CAN |
|
Şimdi sakince değerlendirme vakti |
Milletimize has duygusal tepkilerle geçen birkaç günden sonra, sakin bir şekilde düşünmenin vakti geldi. Amerikan Dış İlişkiler Komitesinden sözde Ermeni iddialarını tanıma kararının kıl payı bir çoğunlukla ve bir çok ayak oyunuyla geçirilmesinin etkisi bu yıl daha fazla oldu üzerimizde. Nedense bir hafta kala kalabalık bir grubu oraya gönderip, tribünleri doldurduğumuzda ve Cumhurbaşkanımız Obama ile telefon görüşmesi yaptığında, her şeyin lehimize sonuçlanacağını sandık. Tıpkı çok tezahürat yapan seyircilerin takımının maçı kazanacağının sanılması gibi. Büyükelçimizi Ankara’ya çağırdık. Onların büyükelçisini çağırıp tepkimizi bildirdik. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, her anlama gelebilecek bir şekilde tasarının daha ileri gitmemesi için “çok çok sıkı” çalışacaklarını söyledi. Başbakan ve bakanlar heyecanlı tepkiler verdiler. Şimdi biraz sakinleşmişken durumu yeniden değerlendirmek gerek. Oylamanın yapıldığı gün yayınlanan yazımızda, sonucun böyle olacağını öngörmüştük. Çünkü Ermeni diasporası Amerika’da çok güçlü. Ayrıca Amerikan yönetimi böyle bir sonucu çok da önemli görmediği için, açıklamaların aksine komite üyelerine yeterli baskıyı yapmadı. Peki şimdi ne olacak? Türkiye gerçekten de bu karar yüzünden Amerika ile iyi ilişkilerini bozabilir mi? Hayır. Çünkü bölgedeki dengeler ve Türkiye’nin içinde bulunduğu günümüz şartları bu ittifakı bozma imkânı tanımayacak kadar hassas. İki ülke de bunun farkında. Türkiye elbette önemli avantajlara sahip. Irak’tan çekilme sonrası, bu bölgedeki etkinliğini koruma, Suriye ile ilişkiler, İran’a karşı yaptırımlar ve doğu ve kuzey komşularımızla ilişkiler açısından Amerika, Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duyuyor. Türkiye’nin de bölgedeki gücünü arttıran unsurların arasında ABD ile iyi ilişkileri de yer alıyor. Bu arada komite kararına tepkilerin abartılmaması gerekiyor. Çünkü abartılı tepkiler Amerikan tarafında blöf olarak görülebiliyor. 2007’de de büyükelçimizi geri çağırdığımızı, ama kısa süre sonra tekrar gönderdiğimizi biliyorlar. Bazıları Fransa’nın benzer bir kararı çıkarmış olmasına rağmen, Türkiye ile ticarî ilişkilerinin daha da geliştiğine dikkat çekerek, adeta bizim tepkimizin göstermelik olduğunu ileri sürüyorlar. Bunda Türkiye’nin protokolleri henüz onaylamamış olmasının etkisi olduğunu savunan Amerikalılar olduğu gibi, Türkiye’nin kararın Temsilciler meclisi gündemine alınmaması için, İran’a karşı yaptırımlar konusunda daha uyumlu davranması gerektiğini söyleyenler bile var. Bu kararın Türkiye açısından bir sonucu da; protokollerin mecliste onaylanmaması için önemli bir gerekçe sağlamış olması. Ama bu yalnızca iç politika açısından bir avantaj. Dışarıda ise Türkiye’nin Yukarı Karabağ sorununu protokollerde olmamasına rağmen ön şart haline getirerek, varılan uzlaşmayı bozduğu görüşü daha baskın. Hatta Amerikalılar Ermenistan anayasa mahkemesinin protokollerde değişiklik yapmış olmasını bile önemli görmüyor. Bu durumda protokoller konusunda bir adım atılmaması özellikle 24 Nisan'daki Amerikan açıklaması bakımından sıkıntı oluşturacak. Ayrıca biz dikkatlerimizi Amerika’ya yöneltmişken, başka ülkelerde de benzer kararlar çıkmaya devam edebilir. Bunca yıldır kendimizi ve olup bitenleri dünya kamuoyuna doğru anlatamamanın sıkıntılarını yaşamaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Umarız hem protokoller konusundaki çekincelerimizi, hem de 1915 olaylarına ilişkin belgelere dayanan gerçekleri dünya kamuoyuna daha iyi anlatmakta gecikmeyiz.
08.03.2010 E-Posta: [email protected] |