H.İbrahim CAN |
|
Yunanistan bu kadar kemer sıkmaya dayanabilir mi? |
Müflis tüccarın en önemli özelliği; batmakta olduğu bataklığın farkına varmaksızın, daha fazla borçlanarak daha derinlere batmasıdır. Artık çıkamayacağının farkına vardığında iş işten geçmiştir. Yunanistan işte bu noktaya geldi. Yıllarca süren müsriflik ve battığı batağı Goldman Sachs aracılığıyla bulunan dolambaçlı yeni borçlarla kapatma, ülkeyi batma noktasına getirdi. Şimdi ise Yunanistan kaynıyor. Vergi artışları, maaş kesintileri derken iş taksicilere fiş verme ve defter tutma zorunluluğu getirmeye, emekli maaşlarını dondurmaya kadar uzandı. Taksiciler iki gün kontak kapattılar. Ek ders ücretleri kesilen öğretmenler eğitim bakanlığı önünde protesto eylemleri yapıyorlar. Memur sendikası 16 Martta bir günlük iş bırakma eylemi yapıyor. KDV yüzde 19’a çıkarıldı; akaryakıt vergileri arttırıldı; alkollü içecek vergileri yüzde 20—ülkemizde hükümetin kasden alkollü içecek vergilerini arttırdığını ileri sürenlerin kulakları çınlasın—,sigara vergileri yüzde 6 arttırıldı. Memurların ek ödemelerinde yüzde 12 kesinti yapıldı. Tüm bunlar bir ay içinde ikinci kez kemer sıkma politikaları açıklayan Yunanistan’ın borç batağından çıkma çabalarının sonucu. Geçen ayki paket ile 5 milyar avroluk bir tasarruf sağlamayı amaçlayan hükümet, bu yeni paketle 6,4 milyar avro daha tasarruf etmek istiyor. Daha doğrusu buna mecbur. Çünkü AB ülkeleri Yunanistan’ı kurtarmak için önce kendisinin üzerine düşeni yapmasını istiyor. Halen bütçe açığı GSMH’nın yüzde 13 oranında olan Yunanistan, bu iki ağır paketle bu oranı yüzde 8,7’ye düşürmeyi amaçlıyor. AB standardı ise yüzde 3. Bizim bütçe açığımızın 2009 yılında yüzde 5,5 olduğu düşünülürse, Yunanistan’ın durumunun vehameti daha iyi anlaşılabilir. Eğer bu iki paket AB tarafından yeterli görülürse; AB ülkeleri, özellikle de Almanya ve Fransa, ülkelerinin bankalarına Yunanistan’ın borçlarını satın almaları için uzun vadeli kredi garantisi verecek. Bu şekilde Yunanistan Mayıs ayına kadar ödemesi gereken 25 milyar avroluk borcunu ödeyebilecek. Ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi, zaten AB ülkeleri ortalamasına göre hayat standardı düşük olan Yunan vatandaşları, böyle bir kemer sıkmayı kolay kolay kabullenmiyor. Yunanistan Gümrük Çalışanları Federasyonunun üç günlük grevi yüzünden ihracat işlemleri yürümediğinden, ihracat yüzde 18 düştü. Sendikalar grevler, iş yavaşlatmalar ve gösterilerle hükümetin işini zorlaştırmaya devam ediyor. Yunanistan 1974 askeri yönetiminin devrilmesinden bu yana en güç dönemini yaşıyor. Başbakan Papandreou, “yeni tedbirler bir tercih değil, Yunanistan’ı spekülatörlerin pençesinden kurtarmak, nefes almamızı sağlamak için bir mecburiyet” diyor, Cumhurbaşkanı ile birlikte televizyondan halka seslenirken. Avrupa’nın Yunanistan’ı kendi haline bırakma şansı yok. Tek Pazarı paylaşan ülkelerin, ortak para birimi yüzünden birbirlerine zincirlenmiş olduğu göz ardı edilemez. Birisi düşerse hepsi düşmeye mahkum. Şimdiden İspanya ve İngiltere sıraya girmiş gibi görünüyor. O yüzden Yunanistan’ı kurtarmak zorunda kalacaklar. Ama bunu kendi vatandaşlarına anlatmak zor. Aynı zamanda kurtarma yardımının aç sırtlanlar gibi bekleyen spekülatörlerin boğazına gitmesi riski de var. Avroyu kurtaramazlarsa, tüm sistemin çökmesi bile mümkün. Kısacası; komşumuz bizim 2001’de yaşadığımız krizin daha büyüğü ve çok yönlüsünü yaşıyor. Kemer sıkma politikasının uzun yıllar süreceği, ülkeyi kaosa sürükleyebileceği ve hükümeti gelecek seçimlerde siyasal hezimete götüreceği konuşuluyor. Olan ise yine sokaktaki vatandaşa oluyor. Batan gemi misali Yunanlıların bu ülkeyi terk edip Avrupa’nın diğer bölgelerine kaçtıklarını görürseniz hiç şaşırmayın.
05.03.2010 E-Posta: [email protected] |