Cevher İLHAN |
|
“Ermeni politikaları”nın iflâsı |
Amerikan Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde “Ermeni soykırımı” yasa tasarısının oylanması, Washington-Ankara-Erivan hattındaki ucûbeyi açığa çıkardı. Hatırlanacağı üzere, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, atanır atanmaz gittiği Amerika’da Türkiye ile ABD’nin çıkarlarının tarihin hiçbir bir döneminde bu kadar uyuşmadığını söylemişti. Hâlen de Türk-Amerikan ilişkilerinin küresel ve bölgesel alanda tarihî ve kapsamlı bir stratejik vizyon içinde olduğunu belirtiyor. Ne var ki imzalanan “protokoller”le “Ermeni açılımı”nın tarihî ve büyük bir fırsat olarak devam ettiği iddialarına ve Davutoğlu’nun başta Ermenistan olmak üzere “komşularla sıfır problem” “öngörüsü”nün aksine, ardarda ârızalar çıkıyor. Önce Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’dan Dışişleri Bakanı Nalbantyan’a kadar, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini teşkil eden başta Karabağ olmak üzere işgal ettiği reyonlardan çekilmeyeceği açıklamaları geldi. Bu arada Sarkisyan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’le Soçi’de yaptığı son görüşmede Ermeni tarafı Karabağ konusundaki uzlaşmaz tutumunu daha da ilerletti. Ardından da “protokoller”in esası unsurlardan 1915 olaylarını araştıracak “ortak tarih komisyonu”, Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nce “protokol”den çıkarıldı. Bizzat Davutoğlu’nun ifâdesiyle, Erivan “protokoller”e Ankara’nın kabul edemeyeceği yorumlar ekledi… Başbakan Erdoğan’ın Azerbaycan Millî Meclisi’nde söz verdiği, Ankara’nın “sınırın açılması”nın Ermeni işgalinin sona erdirilmesine bağlanması şartına karşı, Erivan’dan en üst düzeyde peşpeşe Karabağ’ın “protokoller”le bağlı olmadığı ve süreçte kesinlikle “Karabağ konusu”nun bulunmadığı resmen bütün dünyaya duyuruldu…
“SOYKIRIM” ŞANTAJI Görünen o ki Washington-Erivan hattında plânlı bir zamanlamayla “soykırım tasarısı” Amerikan Temsilciler Meclisi’nin alt kademesinde Ermenistan’ın resmî görüşü ve Ermeni diasporasının dayatmaları doğrultusunda ele alınmakta. Ve Davutoğlu’nun her fırsatta övdüğü, Türkiye’nin “Amerikan bölgesel ve küresel vizyonu”na endeksli dış politikası, bir defa daha iflâs etmekte…Ankara ne kadar alttan alsa da 1 Mart tezkeresini reddeden Meclis’i by pass edip çıkardığı “destek hamûlesi”yle Irak işgaline havaalanlarını ve limanlarını Amerikan savaş gemilerine ve uçaklarına açarak her türlü silâh, mühimmat, savaş malzemesinin nakil ve dağıtımına açan AKP hükûmeti, neticesiz politikalarla kalmakta. ABD’nin Ortadoğu egemenliği ve enerji hatları uğruna Irak’a giden silâh ve mühimmatın yüzde 70’ini İncirlik Üssü üzerinden ileten, bizzat Millî Savunma Bakanı’nın itirafıyla Irak üzerine binlerce sortinin yapılmasını sağlayan, Orta Asya ve Hazar Havzası enerji kaynakları ve hatları emelleri hesâbına Afganistan’a asker gönderen Türkiye, Amerikan yönetimlerince “komite”nin “soykırım şantajı”na mâruz bırakılmakta. Bush’un “stratejik müttefik” ilân ettiği, Obama’nın “model ortak” olarak medhettiği Ankara’nın üzerinde “soykırım tasarısı” bir defa daha “demoklesin kılıcı” gibi bir “politik terbiye” aracı olarak sallandırılmakta…Ve bundan cüret alan Erivan büyük bir şımarıklıkla “mızıkçılığa” devam etmekte; “protokoller”e dair hiçbir garanti vermemekte…
“POLİTİK TEPKİLER” Olup bitenler, ABD’nin Türkiye-Ermenistan ihtilâfının “kara kutusu” CIA’cı David L. Phillips’in Amerikan Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Avrupa alt komitesinde sarfettiği, “Türk resmî yetkilileri, Başkan Obama ile 7 Nisan’da (2009) İstanbul’da buluştuğunda, anlaşma konusunda Dağlık Karabağ’ın statüsü konusunda resmî herhangi bir ön şart olmadığı teminatını verdi…” cümlesinde düğümlenmekte.Tesbit şu ki Azerbaycan’ın infiâli ve kamuoyunun tepkisi üzerine devreye giren Erdoğan’ın kamuoyuna karşı sözde kalan “restleri”ne mukabil, Cumhurbaşkanı Gül’ün Obama’ya başta Karabağ olmak üzere herhangi bir ön şart koşmadığı” gerçeğini ortaya çıkarmakta. Ve ABD Dışişleri Avrupa ve Euro-Asya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon’un aynı alt komitede sarfettiği, “Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesi ve Dağlık Karabağ sorununun, iki farklı süreç olduğuna ve farklı kulvarda devam etmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu konudaki müzâkereler Ermenistan ve Azerbaycan arasında devam ediyor. Türkiye bu hususta doğrudan taraf değildir” sözleri, ABD’ye göre Ankara’nın Dağlık-Karabağ’da devre dışı bırakılıp süreçten dışlandığını deşifre etmekte. Bunun içindir ki Türkiye’nin İsrail eski Büyükelçisi yeni Washington Büyükelçisi’ni “istişâreler için bir süre geri çağırması” benzeri politik gösteriler, geçen yıl Ermenice “büyük felâket” ve “tarihî trajedi” ifâdesini kullanan Obama yönetiminin nezdinde ve hatta Erivan’da, “iç politikaya yönelik manevralar” olarak görülüyor. Kısacası, Türkiye’nin eli ayağı “protokoller”le bağlanmış, “politik tepkiler” bir işe yaramıyor…
05.03.2010 E-Posta: [email protected] |