Recep TAŞCI |
|
Evdeki hesap bu kadar mı şaşar? |
BMM Genel Kurulunda 14 Aralık Pazartesi başlayan ve 26 Aralık Cumartesi sona ermesi beklenen 2010 bütçe maratonu bütün hızıyla sürüyor. Görüşmelerde bütçe dışında, dış politika, terör, açılım, eğitim, sağlık, vb. akla gelen her konu konuşuluyor, hükümetin icraatı en ağır şekilde eleştiriliyor. Merkezî yönetimin tahminî gelir-giderini gösteren bir listeden öte, bir yasa olan bütçenin Mecliste kabul edilmesi bir güven tazelemesi anlamını da taşır, bütçesi reddedilen hükümetler istifa yolunu seçerler. O derece önem arz eden bütçeler ciddiye alınmalı, muhtemel ekonomik dalgalanmalar ve sürpriz gelişmeler hesaplanarak gerçekçi ve inandırıcı olmalı, piyasalara güven vermeli, ayağı yere sağlam basmalıdır. 2009 yılı bütçe sonuçları bu açıdan değerlendirildiğinde tam bir fiyaskodur, hayal kırıklığıdır. 2009 yılı vergi gelirleri 2008 yılının bile gerisinde kalmış, 44 milyar TL azalmış, harcamalar ise 7 milyar TL artmış. Tabiatıyla, öngörülen açık 10,4 milyar TL iken Ekim itibariyle 43 milyar TL’ye çıkmış, yıl sonunda 62,8 milyar TL’ye ulaşacağı ilân edilmiş. 86 yıllık cumhuriyet tarihinde böylece bir rekor daha kırılmış olacak. Zaten bu hükümet halkı doğrudan ilgilendiren en temel ve hayatî konularda negatif yönde rekor kırmaya doymuyor. İşsizlikte... Fakirleşmede... Borç stoklarını büyütmede... Faiz ödemesinde... Ülke sınırlarını aşıp, dünya çapında rekorlara imza atıyor. Bütçe açığında yanılma 6 kat. Evdeki hesap bu kadar mı şaşar? Küresel kriz bunun mazereti olamaz. Çünkü bütçe hazırlanırken kriz patlak vermişti, yeni oluşan olumsuz şartlara göre uyarlanması için yeterli imkân ve zaman mevcuttu. Krizin “teğet geçecek” gibi yaklaşımlarla hafife alınması, uyarılara kulak tıkanması, hatta uyaranların “kriz tellâllığı yapıyorlar” diye suçlanması ve gerekli adımların atılmaması bu sonucu doğurdu. Neyse sevabıyla, günahıyla 2009 bütçesi geride kaldı diyelim, 2010 bütçesine odaklanalım, akıbetinin 2009’unkine benzememesi için duâ edelim. Gelecek yılın bütçe açığı 50,1 milyar TL. Her ne kadar mahcup olmamak için bu sefer ihtiyatlı davranılmış görülüyor ise de uzmanlar açığın 70 milyar TL’yi zorlayacağını söylüyor. Öte yandan bütçenin siyasî, hukukî, iktisadî ve sosyal niteliği de olmalıdır. Ne yazık ki 2010 bütçesi bu haliyle ekonomiyi yönlendirecek, disipline edecek, işsizliğe deva olacak hiçbir fonksiyon üstlenmemiştir. Adeta günü kurtarmaya çalışan, gelecekten umudunu kesen, borç harç içinde çırpınan, faiz yükü altında ezilen birinin bütçesine benziyor. Giderler 287 milyar TL, gelirler ise 193 milyarı vergi olmak üzere 237 milyar TL olarak bağlanmış. Sosyal Güvenlik Kurumu açıklarının kapatılması, mahallî yönetimlere kaynak aktarılması, personele maaş ödenmesi ve faiz gibi verimsiz, getirisi olmayan, üretim ve yatırımı teşvik etmeyen harcamalar gelirin büyük bir kısmını alıp götürüyor... Yatırıma ayrılan pay devede kulak. Oysa istihdamın ilâcı yatırım. Özel sektörün çabası yetmiyor, özellikle doğu ve güneydoğuya devlet el atmalı. En dikkat çekici gider kalemi... Faiz. Bu yıl 52 milyar TL, gelecek yıl 57 milyar TL olması bekleniyor. Yürekler acısı. Bu tutarın büyüklüğü hakkında bir fikir verebilmek için şu mukayese yeterli. Ödenecek faiz neredeyse bütün kamu personelinin ücretine eşit. Faiz oranları düşmeseydi rakam katlanacaktı. 2008’de yüzde 20 olan bileşik faiz bu yıl Eylül ayında yüzde 9,1’e indi. Ne var ki borç stoku büyüdüğünden yüzde elli oranındaki bir gerileme dahi faiz yükünü azaltmıyor. Bakınız; 2008 yılı sonunda iç borç stoku 274,8 milyar TL idi, Ekim 2009’da 327,2 milyar TL’ye yükseldi. Artış 52 milyar TL. Bu da bir rekor. Borçlar çığ gibi büyüyor. Mayın tarlasında yürüyoruz. Faizlerin fırlama ihtimalini hesaplayıp, Tedbirli olalım. Bir kazaya kurban gitmeyelim. 21.12.2009 E-Posta: [email protected] |