Ali OKTAY |
|
NURDAN DAMLALAR |
“Hz. Mevlânâ benim zamanımda gelseydi, Risâle-i Nur’u; ben onun zamanında gelseydim Mesnevî’yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevî tarzındaydı, şimdi ise Risâle-i Nur tarzındadır.” (Son Şahitler, Cilt 4, s.150)
GÖNÜL TELİMİZİ TİTRETENLER Mevlânâ Celâleddin-i Rumî
Bugün Afganistan sınırları içinde kalan Belh’te 1207 yılında doğdu. Ülkemizde Mevlânâ, İran’da Rumî ve Batı âleminde ise ‘Jalaluddin’ adıyla tanınır. Mevlânâ, efendimiz demektir. Rumî ise Anadolulu anlamına gelir. Babası Sultanu’l-Ulema ‘Bahaeddin Veled’ Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın dâveti üzerine Anadolu’ya gelir. Babasından ve gittikleri yerlerdeki en yüksek bilginlerden dersleri alan Mevlânâ, 1244’te Konya’ya gelen Şems-i Tebriz’den manevî lezzetleri tadar. Mesnevî-i Manevî, Divan-ı Kebir, Fihi-Mafih, Mektubat isimli eserleri kaleme aldı. 17 Aralık 1273 yılında Konya’da vefat etti. Onun ‘Düğün Gecem’ dediği Şeb-i Arus’da yani vefat günü olan 17 Aralık’ta dünyanın dört bir yanından sevenleri Konya’ya gelir. Hazreti Mevlânâ’ya 736. vefat yıl dönümünde rahmet ve niyaz ediyoruz.
Mevlevî ayini ve sema nasıl yapılır? Mevlevîler sema adını verdikleri bir nev'î ibadet kimliği taşıyan, şekil ve anlam bütünlüğü içinde bir tören icra ederler. Ayin ismi verilen bu besteler, Selâm denilen dört kısımdan oluşur. Güfte (şiir) genellikle Mevlânâ’dan seçilir. Şiirleri Farsça olduğu için ayin güfteleri de Farsça’dır. En bilinen Mevlevî ayini şerifleri Dede Efendi’nin bestelediği Hüzzam ve Neva Ayini Şerif’leridir. Ayin sırasında dönen yani sema eden dervişlere semazen, çalan ve okuyan kişilerin oturduğu yere mutrıb, mutrıbdaki müzisyenlere Mutrıb Heyeti, ney çalanlara neyzen, kudüm çalanlara kudümzen, ayin okuyanlara ayinhan, na’t okuyanlara na’t-han denilir. Mutrıb heyetinin başı Kudümzen başıdır. Neyzenlerin başı ise Neyzen başıdır. Sema törenine başlarken, önce na’t okunur. Na’t Hz. Peygamberi (asm) ve Cenâb-ı Hakk’ı yücelten kasidelerdir. Girişte yapılan ney taksiminin ardındanki her şeye can veren Nefes’i, Nafha-yı İlâhi’yi temsil eder. Yine aynı makamda (hüzzam, neva gibi) peşrev çalınır. Peşrev, icra edilecek olan sözlü eserlere geçmeden önce çalınan saz eserleridir. Peşrev çalınırken semazenler birbirlerine selâm vererek üç kez dairesel olarak yürüyüş yaparlar. Ardından sema ayininin selâm denilen bölümlerine başlanır. Toplam dört selâm vardır. Selâm denilen bölümler her biri farklı usûllerde olup mânâ olarak da anlamlar taşırlar. Birinci selâm, insanın bilgiye, hakikata doğarak Allah’ını ve kendi kulluğunu idrak etmesidir. İkinci selâm, insanın yaratılıştaki azameti müşahade ederek Allah’ın büyüklüğü ve kudreti karşısında hayranlık duymasıdır. Üçüncü selâm, insanın hayranlık duygularının aşka dönüşmesiyle aklın aşka kurban oluşudur. Tam teslimiyet ve vuslattır. Dördüncü selâm, semazenin manevî yolculuğunu mi'racını tamamlayıp kaderine razı olarak yaratılıştaki vazifesine kulluğuna dönüşüdür. Dördüncü selâm da okunduktan sonra son peşrev çalınır ve girişte olduğu gibi taksim yapılır. Kur’ân-ı Kerim’in okunmasının ardından post duası ile sema töreni sona erer. Semazen hırkasını çıkarmakla manen ebedî âleme hakikate doğar. Başındaki sikkesi nefsinin mezar taşı, üstündeki tennuresi nefsinin kefenidir. Kollarını çapraz bağlayarak görünüşte bir rakamını temsil ederek Allah’ın birliğini tasdik ederler. Semazenin kolları sema ederken açık, sağ eli duâ edercesine göklere sol eli yere dönüktür. Haktan aldığı ihsanı halka saçar. Sağdan sola kalbin etrafında dönerek bütün yaratılmışları kalbindeki sevgi ve aşkla kucaklar. 17.12.2009 E-Posta: alioktay@alioktay. net |