21 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

Oyuncak olmak, ya da olmamak...


A+ | A-

Sabık DTP'liler, İmralı sâkini Öcalan'ın elinde adeta birer oyuncağa döndüler.

Partileri kapatılınca…

"Demokratik açılım süreci bitti, kapandı" dediler.

"İstifa edip sine–i millete dönüyoruz" diye beyanat verdiler.

Daha başka beylik lâfları da sarf ettiler.

Ne var ki, kopardıkları bütün cayırtılar, İmralı sâhillerine çarparak geri döndü.

Ezcümle...

Meclis'i terk etme düşünceleri, Öcalan tarafından uygun görülmedi.

İstifa mektupları, İmralı'dan geri döndü.

Böylelikle, sine–i millete dönüş yolu, İmralı'da kesilmiş oldu ve eski DTP'liler, bir tek harf değişikliğiyle (BDP adı altında) Meclis'e geri döndü.

Üstelik, daha ilk günden, yeni partinin de kapatılmasına gerekçe sayılacak açıklamalarda bulunularak...

Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki, yeni BDP'liler de Öcalan'ın elinde adeta birer oyuncak gibiler.

Dolayısıyla, ikide bir "Kürt halkının temsilcileri" oldukları yönündeki söylemlerinin de bir kıymet–i harbiyesi yoktur.

Onlar Kürt halkının değil, belki "İmralı sâkini"nin temsilcisi, ya da oyuncağı olabilirler ancak.

Bu hususun anlaşılması, artık zor olmasa gerek.

Anlaşılması zor görünen nokta şudur: Öcalan kimin oyuncağı?

Eski emniyet istihbaratçısı Orakoğlu, adeta meydan okurcasına soruyor: "Öcalan'la görüşmek, ancak mahkeme kararıyla mümkün. Ancak, buna rağmen gidip onunla gizlice görüşen üst rütbeli subaylar var. Bunu Öcalan'ın kendisi de doğruladı. 'Gelip benimle görüşenler var' dedi. Peki, kim bunlar? Bunların isimleri ve ne maksatla gidip görüştükleri niçin açıklanmıyor? Bu husus, niçin milletten gizleniyor?"

Evet, bu konuda da inandırıcı bir açıklanmanın yapılması gerekiyor. Aksi halde, zanlar, şüpheler, istifhamlar artmaya devam edecek.

Bu vesileyle, Kürt kardeşlerimize de birkaç noktayı hatırlatmak isteriz.

Bin yıldır kardeşçe yaşadığımız bu vatanda Türkçülük yapanlar hakikatte Türk olmadığı gibi, Kürtçülük yapanlar da Kürt değildir.

Hamasî söylemlerle millî duyguları istismar edilen tabandaki insanları kast etmiyoruz. Sözümüz, ırkçılığın başını çeken reis konumundaki şahıslaradır.

Evet, emin olun o şahısların hiçbiri Türk, ya da Kürt değildir. Araştırmalarımız gösteriyor ki, bu büyük başların kimi Ermeni, kimi Yahudi, kimi Yezidi (dönme), kimi Sabetaist (dönme), vesaire…

Kànunî engeller kalktığı, ya da Türkiye tam bir hürriyet ve demokrasi ile idare edilir ülke haline geldiği takdirde, ilgili şahısların kasten örtbas edilen menşe' ve kimliklerinin açıklanacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Yanlış anlaşılmasın. Biz kimsenin Ermeni, Rum, Yahudi… kökenli oluşuna karşı değiliz. Yadırgadığımız ve affedilmez bir hata olarak gördüğümüz husus, Ermeni olanın Kürtçülük ve Yahudi olanın Türkçülük yapmasıdır.

Evet, bu çağın bir hastalığı olan, dehşetli bir kanmaca/kandırmaca tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktayız.

Türklere en büyük ihaneti yapmış, ebedî hayatlarına en büyük zararı vermiş olan bazı şahıslar, dehşetli propagandalarla birer kahraman olarak lanse edilmişlerdir.

Aynı şekilde, Kürtleri mahveden, onları sefalete sürükleyen, başlarına dehşet verici belâ ve musîbetlerin gelmesine sebebiyet verenler de, efsanevî birer kahraman gibi lanse edilmeye çalışılmıştır.

Eliyazubillah! Böyleleri ne Türktür, ne de Kürt.

O halde, kendimizi onlardan ve onları kendimizden uzak tutmaya çalışalım ki, birilerinin elinde oyuncak durumuna düşmeyelim.

Ruhban okulu nerede yasak?

Hıristiyanların "din adamı"na ruhban denilir. Ruhbanlar, belli bir "teolojik eğitim"den geçirilerek yetiştirilir.

Bu tarz bir eğitim, Türkiye hariç, dünyanın hemen her ülkesinde serbestçe verilir. Hatta Mısır, Pakistan, İran ve Irak gibi Müslüman ülkelerde dahi, gayr–ı müslimden olanların kendi itikatlarınca din eğitimi yapmalarına herhangi bir engel, bir yasak bulunmamaktadır.

Ruhban okulunu yasaklayan tek ülke, ne yazık ki Türkiye'dir. Bunun da övünülecek, iftihar edilecek hiçbir yönü yoktur.

Özgürlükler adına utanç verici bir durum ve bu utanç 38 senedir devam ediyor.

1971'den bu yana kapalı vaziyette duran Heybeliada'daki Ruhban Okulu, Tanzimatın ilânından kısa bir süre sonra 1844'te açıldı. Fener'deki Rum Patrikhanesine bağlı olarak faaliyet gösteren bu okulda, "Ortodoks din adamı" yetiştirmek maksadıyla (resmî adı: Heybeliada Rum Rahipler Okulu) 127 yıl boyunca teoloji sahasında eğitim verildi. Eğitim süresi, 4 yıl lise ve 3 yıl da yüksek tahsil şeklindeydi.

127 yıl müddetle, yaklaşık bin kadar ruhban bu okuldan mezun oldu. Mezun olanlardan 12'si İstanbul Fener'de "Ortodoks Patrikliği" görevinde bulundu. Diğer mezunlar ise, dünyanın başka merkezlerindeki patrikhanelerde görev yaptı.

Bu okul, 1971'de CHP'nin Anayasa Mahkemesine yaptığı bir müracaat neticesinde kapatıldı. Gerekçe, 1961 Anayasasına göre, Türkiye'de "özel yüksek okullar"ın olamayacağı yönündeki hükümler.

Bu gerekçeyle 38 yıldır kapalı tutulan Heybeliada'daki Rum Rahipler Okulunun lise kısmında ise, "Heybeliada Özel Rum Erkek Lisesi" adı altında eğitime devam ediliyor.

Ne var ki, lise mezunları patrik olamıyor. Patrik olmak için, yüksek tahsil şartı gerekiyor. Bu durumda, şimdiki yaşlı Fener Rum Patriki Bartholomeos'un ölmesi halinde, onun yerine kimin geçeceği hususu, muğlak ve muallakta bulunuyor.

Kıbrıs, Yunanistan, AB ve ABD başta olmak üzere, birçok ülkenin de gündemini meşgul eden bu meselenin, bir şekilde formülize edilerek çözüm bulması gerekiyor.

Osmanlı'nın yasaklamadığı bir ruhban okulunu, günümüzde tutup yasaklamanın ne dinde, ne de demokraside yeri var.

Böyle bir yasak, günümüzde ne yazık ki sadece Türkiye'de var.

21.12.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.12.2009) - Süreci nasıl okumalı?

  (17.12.2009) - Kardeşliği haykırma zamanı

  (16.12.2009) - Yeni bir iftira furyası (2)

  (15.12.2009) - Yeni bir iftira furyası (1)

  (14.12.2009) - Gizli mezarın sırr-ı hikmeti (2)

  (12.12.2009) - Gizli mezarın sırr-ı hikmeti (1)

  (10.12.2009) - Zaman ayarlı saldırılar

  (09.12.2009) - "Hilâfet korunsun" mektubu

  (08.12.2009) - Gerilimi dindirmenin yolu

  (07.12.2009) - Yakın tarih yeniden yazılsın (6)

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl