Görüş |
Kur’ân elmasları satış dükkânı
Dükkân, herhangi bir şeyin alınıp satıldığı, imal edildiği mağaza, atölye, imalathâne vb. mekânlardır. Dükkânlar, içinde satılan malın ve verilen hizmetin özelliğine göre hüviyet kesbederler. Bu noktadan kömür satılan bir dükkânla, mücevherat (altın-elmas vb) satılan bir dükkân, bulunduğu mekândan tutun da vitrinlerinin dizaynına kadar farklı özellikler arz eder. Elmas, altın ve gümüş alış verişinin yapıldığı herhangi bir sarraf dükkânındaki temizlik, incelik ve tertibi, bir kömürcü veya nalburiye dükkânında bulmak mümkün değildir. Bütün bu farklılıkların, dükkânda satılan veya ticareti yapılan metanın kıymetine göre şekillendiği malûmdur. Yükte hafif pahada ağır olan keyfiyetli malların dükkânları seçkin mahallerde daha az sayıda; kemiyeten çok fiyatta ucuz olan malların dükkânları ise daha orta halli mahallerde daha çok sayıda yer alır. Bu cümleden olarak bir şehirde mücevherlerin satıldığı dükkânlar iki elin parmaklarını geçmezken; gıda, kömür, demir, gübre ve buna benzer malları satan yüzlerce dükkân bulunur. Benim bu alış veriş hikâyelerini zikrederek sözü getirmek istediğim dükkânlar, Kur’ân elmasları Risâle-i Nurların muhtaç olan gönüllere tevziinde önemli bir yer tutan “Kur’ân Elmasları Satış Dükkânları”, yani “Yeni Asya büroları”nın sahip olduğu önemli konumdur. Bu asırda Kur’ân’ın mücevherat dükkânının bir hizmetkârı ve dellâlı olan Bediüzzaman, Risâle-i Nur hakikatlerinde, Cenâb-ı Hakk’ın rızasına ve ahirete ait bir zerrenin sonsuz kıymette, muhteşem ve dağlar büyüklüğünde olduğunu; kabir kapısından öteye geçmeyen şeylerin ise (mal-mülk, rütbe, makam vb.) ne kadar büyük görünseler de, hakikatte cılız ve lüzumsuz hamaliye mânâsını ifade etmekten öte bir değer taşımadığını ifade eder. 40 yıldır Kur’ân hakikatlerinin konuşulduğu, muhtaç gönüllere tevziâtının yapıldığı Yeni Asya büroları, işlevi itibarı ile, “Nurun menzilleri “ arasında yer almaya lâyıktır. “Es-sebebü ke’l-fâil”, yani “Bir şeye sebep olan yapan gibidir” hakikatinden hareket ederek, cevabı son derece mühim olan şu soruları sormaktan kendimi alamadım: Acaba bu Nur menzillerinden tevzî edilen nurlarla kaç kişi imanını kurtarmıştır? Kaç kişi, bu elmas dükkânlarında fiilen veya meccânen görev alan güler yüzlü, Nur kahramanlarının sohbet, ikna ve tebliği sonucu Nur kervanına katılmıştır? Kaç kişi, ekseriyetle bu bürolardan dağıtımı yapılan, ‘Bab-ı Ali’nin medar-ı iftiharı, nurun naşir-i efkârı, hakikatin gür sesi ve yılmaz savunucusu Yeni Asya gazetesinde neşredilen hakikatleri okuyarak Kur’ân’a talebe olmuştur? Kaç kişi, hakikatte baş yazarı olan ve resminin sülieti altındaki yazılarını okuyup ilham alarak Bediüzzaman’la tanışmak istemiştir? İhtilâl günlerinin keşmekeşliğinin en ağır şartlarında, bir çok gazete bürosunun iç ve dış tehditlerle kapalı olduğu dönemlerde, ihtilâllere karşı çıkıp demokrasiyi alkışlayan Yeni Asya gazetesinin bürolarında kaç kişi hakikatle tanışmıştır? Yeni Asya misyonunun, ülkenin en sıkıntılı, karanlık ve zor zamanlarında üstlendiği korkusuz, hak ve hukukun sesi olma ve dik durma çizgisinin örneklerini çoğaltmak mümkündür.
|
ABDULLAH ŞAHİN 21.12.2009 |