M. Latif SALİHOĞLU |
|
Zaman ayarlı saldırılar |
Tokat–Reşadiye yolundaki vahşi saldırı hadisesi üzerindeki soru işaretleri, azalacağına artmaya devam ediyor. Bu saldırı, sisli bir havada yapıldığı gibi, saldırı planı üzerinde de yoğun bir sis tabakası görünüyor. Tıpkı, 1993'te Elazığ–Bingöl yolunda 33 erin vahşice katledilmesiyle neticelenen saldırı hadisesi gibi... Evet, Tokat'ta vuku bulan son saldırı, terör örgütü dağ kadrosunun tek başına planlayıp gerçekleştirdiği bir hadiseye benzemiyor. Zira, örgütün dağ kadrosu genel olarak zayıflamış durumda. Tokat'ta ise, benzer saldırılar on yıldan fazladır hiç yaşanmadı. Yani, örgütün orada ciddî bir taban gücü yoktur. Belki de, Anadolu'nun doğusunda en zayıf olduğu yerlerden biridir Tokat. Buna rağmen, o bölgede son derece planlı ve profesyonelce bir saldırı gerçekleştirilebiliyor olması, aynı derecede düşündürücü ve beraberinde birtakım şüpheleri dâvet edicidir. * * * Evet, gencecik yedi vatan evlâdının hayatına mal olan son saldırı hadisesi, tıpkı "zaman ayarlı bomba" gibi, zaman ayarlı bir saldırı şeklinde görünüyor. Anayasa Mahkemesinde DTP'nin kapatılma dâvâsının görüşülmeye başlanacağı hengâmda... Başbakan'ın, elindeki "açılım" dosyasıyla ABD Başkanı ile görüşmeler yaptığı esnada... İmralı çıkışlı mesajların şehir ortamlarını germeye yüz tuttuğu bir zamanda... Ve daha birçok hadisenin kritik eşiklere gelip dayandığı bir atmosferde Reşadiye yolunda meydana gelen kanlı saldırının, gerçekte profesyonelce kurgulanmış bir ihanet plânının "zaman ayarlı" olarak sahneye konulduğu kanaatini uyandırıyor.
Tehdit, dağdan şehre indi
Yıllar önce, köylerin cebren boşaltılması vesilesiyle kuvvetle muhtemel gördüğümüz bir tehlikeye dikkat çekerek şunu söylemiştik: Bu gidişle, şehirler yaşanmaz hale gelecek. Zira, hem sağlıksız ve plânsız yerleşimler olacak, hem de zorla tehcir edilen vatandaşların çocukları potansiyel bir tehlikenin malzemesi haline dönüştürülebilecek. Ne yazık ki, korktuğumuz başımıza geldi, geliyor: Birçok şehirde kànunsuz gösteriler yapılıyor, polislerle çatışmalara giriliyor, araba ve işyerleri ateşe veriliyor, ölümlü vak'alar yaşanıyor, vesaire... Temenni edelim ki, bilânço daha da ağırlaşmadan bu fitne ateşi söndürülsün.
Tarihin yorumu - 10 Aralık 1896
Ödüllerin Nobel'i
Adına her yıl çeşitli ödüller dağıtılan İsveç asıllı Alfred Nobel, 10 Aralık 1896'da İtalya'nın San Remo şehrinde öldü. Ölümünden beş sene sonra, yani 1901'de ilk kez "Nobel Ödülleri" verilmeye başlandı. 1900 yılında İsveç hükümetinin kurmuş olduğu Nobel Vakfı tarafından, o tarihten beri beş dalda verilen ödüllere 1969'da altıncısı eklendi. Her yıl ölüm günü olan 10 Aralık'ta törenle fizik, kimya, tıp, edebiyat, ekonomi ve barış olmak üzere, toplam altı dalda ödül dağıtılmakta. 2006 yılındaki Nobel Edebiyat ödülü, romancı Orhan Pamuk'a verildi. Pamuk, bu ödülü 10 Aralık 2006 günü Stockholm Konser Salonu'nda düzenlenen törende, İsveç Kralı XVI. Carl Gustaf'ın elinden aldı.
Mühendis aile
1833 Stockholm doğumlu olan Alfred Nobel'in babası mühendisti. Babası, oğlunun da kendisi gibi mühendis ve kimyager olmasını istiyordu. Oğlunun eğitimi için büyük fedakârlıklar gösteriyordu. Mühendis baba, gittiği Petersburg'da kendi çapında bir silâh ve mühimmat imalathanesi kurmuş, Rus ordusuna barut ve diğer mamüllerin satışını yapıyordu. 1853–56 yılları arasında yaşanan Kırım Harbi (Osmanlı–Rus Savaşı) esnasında, Rus ordusuna yaptığı satışlar sebebiyle iyi para kazanan baba Nobel, savaşın bitmesiyle işleri bozuldu ve maddî sıkıntılar çekmeye başladı. Sonunda iflâs etti ve Stockholm'e geri döndü. Oğul Nobel'in burada geliştirmiş olduğu barutun ölümcül bir patlamaya yol açması sebebiyle, doğduğu şehirde çalışması yasaklanır. Ancak, Nobel, idealinden vazgeçmez ve patlayıcılar üzerindeki araştırmasını daha da derinleştirerek çalışmalarına devam eder. İkinci yerde, ikinci bir patlama daha olur; fakat, yine caymaz ve aynı azimle inandığını yapmaya devam eder. Laboratuvarını bir müddet Paris'te, ardından San Remo'da (İtalya) kurarak işletir. Sonunda, dinamit patlatmada kullanılan ve dumansız barut diye de bilinen Balistit'i keşfederek imalatını gerçekleştirir. 1896'da geçirdiği beyin kanaması sonucu ölür. Vasiyetinde, büyük meblâğ tutan mirasının "Nobel Ödülleri" şekilde insanlığa hizmet edenlere dağıtılmasını ister. Onun bu isteğini, dört–beş yıl süren tartışmaların ardından İsveç hükümeti üstlenerek deruhte etmeye başladı. 10.12.2009 E-Posta: [email protected] |