H. İbrahim CAN |
|
Bir ‘one minute’ de Avrupa Birliği’nden! |
İsveç’in dönem başkanlığındaki Avrupa Birliği güzel bir karara imza attı. Aslında ilk taslak daha güzeldi. Barış sonrası “bağımsız, demokratik ve yaşayabilir bir Filistin’in Gazze, Batı Şeria ve başşehir olarak da Doğu Kudüs’ten oluşması gerektiğini söyleyen, AB’nin, İsrail’in Doğu Kudüs’ü ilhakını tanımayacağını bildiren bir karar taslağı hazırlanmıştı. Taslakta “Eğer gerçek bir barış olacaksa, Kudüs’ün iki devletin başşehri olma durumunu çözecek bir yol bulunmalıdır” deniliyordu. Ama taslak basına sızdı ve İsrail kıyameti kopardı. İsrail Dışişleri Bakanı “İsveç’in öncülük ettiği adım, Avrupa Birliği’nin İsrail’le Filistinliler arasındaki müzakerelerde rol alma ve önemli bir faktör olma yeteneğine zarar vermiştir” sözleriyle tepki gösterdi. Halbuki zaten uluslar arası kamuoyu ve BM, İsrail’in 1967 savaşında işgal edip sonra da ilhak ettiği Doğu Kudüs’ün Filistinlilere ait olduğunu kabul ediyordu. İsveç bu kararla tıkanan görüşmelerin yeniden başlatılması için İsrail tarafına baskı, Filistinlilere de teşvik sağlamayı düşünüyordu. Amerika’nın bütün İsrail yerleşimlerinin durdurulması talebini reddetmiş, yalnızca on aylık bir kısmî dondurmayı kabul etmişti. Filistinliler ise yeni yerleşimler tamamen durmadıkça yeniden müzakerelere başlamayı kabul etmiyorlardı. İşte bu noktada gelen AB müdahalesi, İsrail’i daha olumlu bir tavra itebilirdi. Peki İsrail’in tepkileri sonrasında ne oldu? Taslaktaki ‘Doğu Kudüs’ün gelecekteki Filistin’in başşehri olduğu’ ifadesi çıkarıldı. Ancak Kudüs’ün iki devletin başşehri olması gerektiği ifadesi duruyor. AB bu kararla, uluslar arası toplumun zaten tanımadığı Doğu Kudüs’ün İsrailce ilhakını yok sayarak, savaş öncesi sınırlarda bir İsrail-Filistin anlaşması olmaksızın değişikliği kabul etmeyeceğini ilân etmiş oldu. Bu durum İsrail’in pek hoşuna gidecek bir durum değil. Çünkü yaklaşık 500.000 Yahudiyi Doğu Kudüs ve Batı Şeria’ya yerleştirdi. Şimdi AB bütün yeni yerleşimleri uluslar arası hukuka göre yasadışı sayıyor ve ‘barışın önünde bir engel oluşturduklarını, iki devletli çözümü imkânsız hale getirdiklerini’ söylüyor. Böylece biraz yumuşatılmış da olsa bu karar İsrail’in işgalciliği ve haksızlığını teyit etmesi bakımından Avrupa Birliği’nin almış olduğu en sert karar. Ve tamamen de doğru bir karar. İsrail bir yandan yeni yerleşimler kurma planları yapıp, önceki yerleşimleri genişletirken, öbür yandan da dünya kamuoyunun gözüne baka baka müzakerelerde sorun çıkaranın Filistinliler olduğu yalanını söylüyordu. Ancak bu yalana kimsenin inanmadığı ortaya çıktı. Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn “İsrail’in, Filistin’in Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ten oluştuğunu neden kabul etmediğini gerçekten anlamıyorum… müzakerelerde hepimiz Doğu Kudüs’ün işgal altında olduğunu kabul ediyoruz. Eğer işgal altındaysa o zaman İsrail’in bir parçası değildir” diyor. Aslında bir bakıma İsrail’e ikinci bir “one minute”i de Avrupa Birliği demiş oldu. Hem de Fransa ve İsrail gibi İsrail hamilerine rağmen. Peki bu hamlenin İsrail üzerinde bir etkisi olacak mı? Yakın vadede değil, ama uzun vadede İsrail’in dünya kamuoyunda yalnız kalmasına yol açacak bir gelişmenin adımları bunlar. Kayıtsız şartsız müttefiki Amerika da artık uluslar arası toplumun baskılarına dayanamayıp, İsrail’in çözümsüzlük tavrına karşı tepkisini sertleştirirse, işte o zaman İsrail-Filistin sorunu gerçekten çözüm yoluna girecektir. 10.12.2009 E-Posta: [email protected] |