M. Latif SALİHOĞLU |
|
Anadolu'nun sıcak rengi |
Elması kırmızı tonlu olmasına rağmen, Amasya'nın hakim rengi yeşildir. Etrafı yeşil, köyleri, dağları yeşil; üstelik, kültürel rengi de yeşil olan bu cennetmisâl şehrin tam ortasından "Yeşil–ırmak" geçiyor. Kuş bakışı bir nazarla şehrin ihtişamını temaşa edebilmek için, vadinin yamaçlarına doğru beş dakikalık bir tırmanış süresi yetiyor. Otur bir mekâna, kurul bir terasa, yudumla sıcak çayını ve huzur içinde seyret boydan boya güzelim Amasya'yı. Bir büyüleyici boğaz güzelliğini hafızalara nakşeden bu şehzâdeler şehrinin huzur veren bir başka güzelliği ise, insanlarının samimane sıcaklığı ve cana yakınlığı teşkil ediyor. Bütün bu maddî ve mânevî güzelliği yakından müşahade ettiğinizde, içinizden "Mümkün olsa da, vaktimi burada ve ömrümü bu candan insanların arasında geçirsem..." diyorsunuz. * * * Geçtiğimiz hafta sonu günlerini Amasya ve Çorum havalisinde geçirdik. Merzifon'dan Amasya'ya, oradan da Çorum'a geçtik. Amasya gibi Çorum'un da hayranlık uyandıran güzellikleri var. Yüz yıllar öncesinden günümüze yüklü bir miras taşıyan camiler, türbeler, medreseler, çeşmeler ve sair ecdat yadigârı eserler, şehrin dört yanını kaplamış durumda. Bunlar, hakikaten bu aziz vatanın mânevî tapu senetleridir. İşte, bu mânevî ve kültürel miras hamulesi, Amasya gibi Çorum'da da göz kamaştıran, duyguları hoşnût eden kalbe huzur ve huşû veren nadide mekânlar olarak karşınıza çıkıyor bir, bir... * * * Amasya'nın yağmurlarla ıslanan yeşiline doyamadan, program gereği Çorum'un başak rengini andıran sıcak ve sarıcı atmosferine geçtik. Orada da bizi içtenlikle karşılayan dostlarla buluştuk. Saatler süren seminer ve sohbet seanslarıyla gece yarısını boyladık. Ertesi gün, bölge temsilcilerimiz Çorum'da toplandı. Onlarla da topluca görüşüp muhabbetleştik. Ardından, on iki sene evvel kısmen gördüğümüz, şehrin tarihî ve turistik mekânlarını ziyaret ederek, İstanbul'a müteveccihen yine Merzifon Havaalanına geldik. * * * Daha evvelki seyahat notlarımızda da kısmen bahsetmiştik: Anadolu ve Rumeli topraklarında hakikaten huzur var, huşû var, tevazu ve mahviyet var, halâvet var, ihlâs ve gayret var, coşku ve heyecan var... Gidip bu imrenilecek meziyetlerle yüklü insanları yakından görünce, onlara hizmet sunmak için çektiğiniz zahmet ve meşakkatleri unutuyor, sıkıntı ve ıztırapları hiç hükmünde görmeye başlıyorsunuz. Yorgunluğunuz geçiyor, az bir uykuya kanaat ediyorsunuz. Bu ihlâs ve sadâkat timsâli insanlarla paylaştığınız her şeyden ayrı bir lezzet ve haz almaya başlıyorsunuz. Gördüğünüz, yaşadığınız herşey, bir başka güzelliğe bürünüyor. Bunları şimdi bir kez daha yakînen görüp yaşayınca, dokuz–on yıl müddetle (1998–2008) Anadolu ziyaretlerini yapmadığıma, yapamadığıma o derece hayıflandım ki, anlatamam... Anadolu'daki hizmet mahallerine doğru yaptığımız her bir seyahat, ruhen ve bedenen tam bir sıhhat hükmüne geçiyor. Ziyaretler vesilesiyle, aklen, kalben, ruhen ve bedenen adeta bir terapiden geçmiş gibi oluyoruz. Rabbimden niyazımız odur ki, bizleri âhir ömre kadar bu kemâl–i ihlâs ve gayret ile hizmette koşturan insanlardan ayırmasın ve aynı iştirak–ı a'mâl içinde hizmetimizi daim eylesin.
Tarihin yorumu 11 Mart 1985
Rusya'da Gorbaçov dönemi
Rusya, son çeyrek asırda baş döndürücü bir gelişim ve dönüşüm süreci yaşadı. Kısa aralıklarla vuku bulan devlet başkanlarının ölümü, Rusya'yı bekleyen gelişmelerin kaderî işareti gibiydi. Son olarak Konstantin Çernenko'nun ölümüyle boşalan devlet başkanlığına “Glasnost ve Perestroyka” politikalarına damgasını vuracak olan Mihail Gorbaçov getirildi. (11 Mart 1985) "Açıklık/şeffaflık" anlayışı üzerine "yeniden yapılanma" sürecini bina eden Gorbaçov, 1991'e kadar "Devlet Başkanı" sıfatıyla SSCB'yi yönetti. Yeni reform hareketleriyle, Rusya'da hem Komünist Partisinin dikta rejimini sonlandıran Gorbaçov, aynı zamanda 70 yıllık Sovyet Sosyalist Rusya'nın sonunu da getirmiş oldu. Yetmiş yıllık komünist rejim, koca Rusya'yı siyasî, askerî, iktisadî ve hatta ahlâkî yönden tüketmiş, iflâsın eşiğine getirmişti. “Glasnost ve Perestroyka” politikalarıyla yeniden toparlanma sürecine giren Rusya, aslında çok daha büyük bir çöküşün eşiğinden dönmüş oldu. * * * 1980'li yıllarda başlayan Rusya'daki değişim süreci, bütün hızıyla bugün de devam ediyor. Yüz milyonlarca insanların yaşadığı bu geniş ve renkli coğrafyada, İslâmlaşma ve İslâm dünyası ile yakınlaşma talebi, arzusu ve iştiyakı günden güne artarak devam ediyor.
11.03.2010 E-Posta: [email protected] |