M. Latif SALİHOĞLU |
|
Uzak tutun çocukları, başkent haberlerinden |
Başkent Ankara, şu sıralar yüksek gerilim hatlarının etkisi altında. Kalp çarpıntıları artmış, tansiyon tehlike sınırına gelip dayanmış durumda. Bu böyle gitmez, gitmemeli. Yaşanan didişme, çekişme, bilek güreşlerinin ülkeye, millete faydası yok. Cumhurbaşkanı Gül, yaşanan kısır çekişmeleri "çıkmaz sokak" şeklinde niteleme ihtiyacını duydu. Tartışmanın göbeğinde, adlî, siyasî ve askerî cenahtan kilit noktasındaki bazı şahısların sözleri, tartışmalı müdahaleleri, şüpheli hal ve hareketleri yer alıyor. İşin içyüzü, tam olarak bilinmiyor, bilinemiyor. Hareketli hava akımları sebebiyle, atmosfer günü birlik, hatta bazen saat başı değişiyor. Adı geçen kurumlarda şiddetli sancıların yaşandığı muhakkak. Ancak, kimin ne yapmak istediği, kimin hangi hedefe doğru yürüdüğü ve hangi akla hizmet ettiği tam olarak kestirilemiyor. En azından, kamuoyu nezdinde durum son derece muğlak ve muammalı bir görünüm arz ediyor. Doğru dürüst bir iş görülemiyor, dört başı mamur bir hizmet yapılamıyor. Bir gürültü patırdıdır, almış başını gidiyor. Üniversiteyi hayal eden gençler, tam bir muammaya dönüşen katsayı derdiyle sinir harbi yaşıyor. Stres altında ders çalışma, sınavlara hazırlanma talihsizliğini yaşıyor. Başörtü serbestliği içinde üniversitede okuma hayali, iyiden iyiye sukûta dönmüş durumda. Demokratik açılımın ne olduğu daha bilinemeden, kışkırtılan ümitler kahredici bir anafora yakalanarak tarumar edildi. Ekomomik sıkıntı ve işsizlik derdi baştan aşma raddesine gelmişken, bu cihetten de ferahlık verecek kapılar bir türlü açılmıyor açılamıyor. Bütün bu handikaplar yetmiyormuş gibi, şimdi de siyasî, askerî ve adlî makamların zirvesi kara bulutlarla kaplandı. Ortalık, bakanların, generallerin ve koskoca hakimlerin yüksek voltajlı beyanatlarından geçilmez hale geldi. Üstelik, bütün bu elektrikli beyanat ve iğneleyici çıkışların ucu sivri okları doğrudan "çıkmaz sokağı" gösteriyor. Cumhurbaşkanı bile, durumu böyle tarif ediyor; ama, anlaşılan o ki onun da elinden fazla birşey gelmiyor. Tozun dumana karıştığı bu manzara büyükleri bir olumsuz yönde etkilerken, gençler ve bilhassa çocuklar açısından daha fazla sarsıcı olduğu muhakkaktır. O halde, çocukları bu havalardan mümkün olduğunca uzak tutmak lâzım. Evet, çocuklarımızı Başkent merkezli kavgaların, çekişmelerin, didişmelerin yer aldığı haber programlarından uzak tutmak durumundayız. Aksi halde, kendi elimizle onların sinirli, asabi, agresif, kavgacı... mizaca bürünmesine sebebiyet vermiş oluruz. Çocuklarımız, Ankara mahreçli haberlere değil, derslerine odaklansınlar. Tv başında "son dakika" krampları yaşayacaklarına, hikâye okusunlar, deneme makaleleri okusunlar. Gazetelerde yer alan çarşaf çarşaf sataşma, didişme haberlerine bakacaklarına, yaşıtlarıyla zekâ geliştirici oyun oynasınlar. Sizce de böylesi daha doğru, daha istifadeli olmaz mı?
Tarihin yorumu 22 Şubat 1962
Başarısız bir darbe girişimi
Kurmay Albay Talat Aydemir, Ankara'da emri altına almış olduğu askerî kuvvetleri harekete geçirerek, başarısız bir darbe girişiminde bulundu. Başbakan İsmet Paşanın tabiriyle "Talat ve üç–beş adamı"nı rahatsız eden ve onları darbe yapmaya sürükleyen belli başlı sebepler şunlar: 1) Talat Aydemir'in iflâh olmaz cuntacılık ve darbecilik karakteri. 2) 27 Mayıs Cuntasının ordu içinde yapmaya devam ettikleri tasfiye hareketinin Aydemir ve cuntacı grubunu da hedef alması. 3) Ekim 1961'de yapılan genel seçim sonuçlarından duyulan rahatsızlık. 4) 27 Mayıs Darbecilerinin, Demokrat Partilileri yeteri kadar cezalandırmadığından duyulan rahatsızlık. Bütün bu hoşnutsuzluklar, Talat Aydemir ve cuntacı arkadaşlarını harekete geçirmeye sebebiyet verdi. Cuntacılar, Harp Okulu öğrencilerini emir ve komutaları altına aldılar. Direniş hareketi, ilerleme kaydederek Millet Meclisi binası önüne kadar gelip dayandı. Durumun kötüye gittiğini gören İsmet Paşa, Aydemir ve arkadaşlarıyla anlaşma yapma cihetine gitti. Buna göre, ordudaki keyfi tasarrufa son verilecek ve darbe teşebbüsünde bulunanlara da dokunulmayıp tamamı affedilecek. Gelişmelerin seyri aynı minval üzere devam etti. Aydemir ve arkadaşları, göstermelik sorgulamaların ardından, 10 Mayıs'ta affedilerek serbest bırakıldılar. Ne var ki, darbecilik sıtmasına tutulan Aydemir, bir sene sonra, yani 20 Mayıs 1963'te ikinci bir darbe teşebbüsünde bulundu. Bu teşebbüs ise, onun sonunu getirdi. Emekli Albay Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan, 1964 Temmuz'unda idam edildiler. Talat Aydemir, 1956–59 yıllarında da darbe amaçlı bir cunta faaliyeti içine girmiş, ancak deşifre edilmiş ve bu hareket başarısız kılınmıştı.
22.02.2010 E-Posta: [email protected] |