H. İbrahim CAN |
|
Füze savunma sistemi: Kimi korumak için? |
Türkiye İran’dan gelecek bir füze saldırısı bekliyor mu? Hayır. Peki, bu ülkenin nükleer programından rahatsızlık duyuyor mu? İsrail’in nükleer silâhlarından duyduğundan daha fazla değil? Öyleyse neden Amerika’nın İran’a karşı kurmayı planladığı füze savunma sistemi içinde yer alsın? Neden topraklarını bu sistemin rampalarına ve radarlarına açarak, kendisini ‘dost’ ilân ettiği bir ülkenin ‘düşmanı’ haline getirsin? ABD Eski Başkanı Bush’un Rusya’ya karşı Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne kurmayı kararlaştırdığı füze savunma sistemi, şimdi Obama tarafından İran’a karşı, bu ülkeye komşu ülkelere ve Akdeniz ile İran Körfezi’ndeki gemilere yerleştirilmeye çalışılıyor. Türkiye de coğrafî konumu bakımından hem radarların, hem de kara rampalarının kurulabileceği en uygun ülke. Obama’nın “bu yeni balistik füze savunma programı, İran’ın sürmekte olan balistik füze savunma programının oluşturduğu tehdide karşı en iyi çözüm” olarak nitelediği sisteme göre; SM-3 füzeleri Akdeniz’deki Aegis tipi gemilere yerleştiriliyor. Hedeflerinin ise İran’ın Şahap-3 adlı orta ve kısa menzilli füzeleri olacağı belirtiliyor. İşte bu füzelerin daha etkin olması için Türkiye’ye de yerleştirilmesi isteniyor. Bu yüzden Aralık ayındaki Obama-Erdoğan görüşmesinde ve bu ayın başında Savunma Bakanı Robert Gates’in ziyaretinde, ABD yönetimi Türkiye’yi bu hususta iknaya çalıştı. En azından iki radarın ülkemize yerleştirilmesini istiyorlar. Pentagon’un Ortadoğu ve Avrupa’dan sorumlu üst yetkilisi Alexander Vershbow, “Türkiye coğrafî olarak kaygılandığımız tehditlerin bir kısmına en yakın ülke” diyor. Bu yüzden de Türkiye’deki bir radar üssünün saldırılardan erken haberdar olmak için önemli olduğunu savunuyor. Ancak hükümet İran ve Rusya ile ilişkilerimize zarar vereceği gerekçesiyle karşı çıkıyor. ABD yönetimine ancak diğer NATO üyesi ülkelerin de katılacağı kapsamlı bir sistem kurulması halinde içinde yer alacağımızın bildirildiği söyleniyor. Bize göre de, İran’a karşı böyle bir savunma sistemi içinde yer alınması son derece yanlış ve uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurabilecek bir karar olacaktır. Yalnızca bu ülkelerle ilişkilerimizin bozulmasına değil, aynı zamanda davul bizde tokmak ABD’de olacağı için, irademiz dışında, ülkemizden ateşlenecek füzelerle kendimizi istenmeyen bir savaşın içinde bulma tehlikemiz var. Tıpkı iki Alman denizaltısının emrivakisiyle koskoca bir dünya savaşının içine itilmemiz gibi. Aslında Amerika, İran ile sağlıklı iletişimi bulunan tek müttefiki olan Türkiye’den aracılık için yararlanmayı tercih etmeli. Tabiî İran ile barışçıl yollarla sorunlarını çözmeye istekli ise. Ama ABD’nin böyle bir isteği olmadığı, bölgesel politikası gereği bu gerginliği sürdürmeyi tercih ettiği biliniyor. Öte yandan bütün komşularla sıfır sorun politikası izleyen hükümetin, Patriot tipi füze sistemi alım ihalesi açması düşündürücü. Eğer düşmanımız yoksa, bu füzeleri kime karşı kullanmak için alacağız? Böyle bir alım için yapılan “tehdit değerlendirmesi”nde tehdidin nereden geleceği öngörülüyor? Bu soruların cevabı kamuoyuna açıklanmadan böyle bir ihalenin yapılması kuşkuları da beraberinde getirecektir. Türkiye’nin ‘dostu’ olduğunu söylediği İran’a karşı silâhlandığı izleniminin verilmesinden kaçınılmalıdır. Ekonomik sorunlarla boğuşan ülkemizin, belirsiz tehditlere karşı 1 milyar dolar—Amerikan çevrelerine göre 7,8 milyar dolar—verip dört füze bataryası almasına gerek bulunup bulunmadığının bir kez daha değerlendirileceğini umuyoruz.
22.02.2010 E-Posta: [email protected] |