M. Latif SALİHOĞLU |
|
Kızılordu’ya karşı direndiler; dahilî ittifakı sağlayamadılar |
Yıllarca Afganistan topraklarını kana bulayan Sovyet Kızılordu'suna ait son birlikler, 15 Şubat 1989 günü çekilmeye başladı. Böylelikte, 9 yıldır devam eden Sovyet işgali sona ermiş oldu. 1979 yılı Aralık ayı sonlarından itibaren süren bu dokuz yıllık savaş esnasında 15 bin civarında Kızılordu'ya mensup askerin ölmesine karşılık, Müslüman Afganlıların kaybı ise, bir milyonun üzerinde olduğu anlaşıldı. Bu arada, milyonlarca Afganlının da muhaceret ile çeşitli ülkelere perişaniyet içinde göç ettikleri tesbit edildi. Muhacirlerin önemli bir kısmı, işgalden sonra ülkelerine geri döndüler.
Komünizm belâsı
Çarlık rejiminin yıkılmasından (1917) sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğine (SSCB) dönüşen Rusya, esas aldığı komünizm felsefesini vargücüyle hakim olduğu coğrafyaya ve hatta bütün dünyaya yaymaya çalıştı. Komünizm, yeni rejimin ana felsefesi haline getirmekle de yetinmeyen Rusya, dünyanın en yıkıcı gücü haline getirmiş olduğu Kızılordu'yu da aynı rejimin emrine soktu, hatta esiri haline getirdi denilebilir. Kızılordu'ya mensup askerlerin çoğunluğunu "ailesi belirsiz" kimseler teşkil ediyordu. Fuhşiyat, devlet eliyle işlendiğinden, nesebi belirsiz kişilerin sayısı günden güne artıyordu. Yetiştirme Yurtlarına alınan bu çocuklar, büyüdüklerinde orduya alınıyordu. Ordudaki en ahlâksız ve en acımasız askerler, bu kesimin içinden çıkıyordu. Kızılordu, zaman içinde bölge ve dünya için büyük bir tehdit ve tehlike haline geldi. Sovyetler içindeki cumhuriyetler, Kızılordu korkusu sebebiyle bağımsızlık hareketine teşebbüs edemiyorlardı. Aynı korku belâsıyla, komşu ve bölge ülkeleri de Rusya'ya karşı pasif durma, alttan alma ve hatta bir şekilde uzlaşma cihetine gitmeyi tercih ediyordu. Bir yandan küfre dayanan kuvvetli bir fikir ve felsefe, bir yandan da dünyaya korku salan bir Kızılordu... Rusya, bu iki kuvvete dayanarak tam yetmiş sene boyunca dünyanın iki süper gücünden biri olma şansına sahip oldu. (Diğer güç ise ABD idi.)
Kızıl ejderhanın diş ve pençesi Afganistan'da kırıldı
Ne var ki, bu müthiş kuvvet ve servet, 1979 yılı sonlarında başlayan Afganistan işgaliyle birlikte çatır çatır yıkılmaya başladı. O tarihlerde nüfusu 17 milyon (şimdi 32 milyon) civarında olan Afgan halkı, en ağır silâhlarla havadan ve karadan saldırıya geçen Kızılordu'ya karşı, şanlı bir direniş hareketi sergiledi. Çeşit çeşit etnik unsurdan gelen Afganlılar, ölümden korkmadılar. Haricî saldırıya karşı nisbeten birleştiler ve birlik halinde mücadele ettiler. Silâhları ilkel, mühimmatları azdı. Ancak, azimliydiler, dirayetliydiler. Topraklarını da, nâmuslarını da çiğnetmediler, Kızıllara. Sonunda, mücadeleyi başardılar. Kızılordunun dişini, pençesini kırdılar Afganistan dağlarında. Zalim ve ahlâksız komünistlere geri adım attırdılar. Afganistan'da atılan bu geri adım, aynı zamanda Kızılordu için sonun başlangıcı oldu. Rusya, glasnost (açıklık) ve perestroikaya (yeniden yapılanma) gitmek zorunda kaldı. Dolayısıyla, Afganistan işgalinin sonuna doğru SSCB'nin de sonu geldi. Kızılordu ile birlikte siyasî anlamdaki komünizm de çöktü. (NOT: Ahlâksızlığı terviç eden ve ibahe/herşey mübah mezhebi olan komünizmin mânevî tahribatı ise, halen devam ediyor. İnsanlar, hatta insanlarımızın çoğu, bu fecaatin tam olarak farkında değiller.) İşin en acıklı ve düşündürücü bir tarafı ise şudur: İşgalden vazgeçen Rusya, SSCB'nin dağılmasına rağmen, toparlanma ve kendi içinde yeni bir birlik kurma cihetine giderken, Afgan halkı ise ihtilâfa düşüp birbirlerini kırmaya yöneldiler. İhtilâfı devam ettirmeleri ve ittihadı sağlayamamaları sebebiyle, kader–i İlâhi, onları yeni bir işgal musîbetiyle karşı karşıya getirdi. Afganistan'ın kurtuluşu, hür ve bağımsız bir hale gelmesi, şüphe yok ki onların İslâm kardeşliği içinde birlik, beraberlik hali yaşamasına bağlıdır. Duâmız, Müslüman Afgan halkının vahdet ve ittihadı içindir.
15.02.2010 E-Posta: [email protected] |