M. Latif SALİHOĞLU |
|
İsmi darbelerle anılan Madanoğlu |
Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu ile birlikte "Madanoğlu Cuntası"nda yer alan 32 sanıklı dâvâ, İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesinde görüşülmeye başlandı. (8 Şubat 1973) Bir ismi de "9 Mart Cuntası" olan bu dâvâ, aylar süren duruşmaların ardından, nihayet 2 Ekim 1974'te karara bağlandı ve delil yetersizliği sebebiyle sanıklar hakkında beraat kararı verildi. Bu cunta faaliyetinin en yakın şahidi ve hatta MİT adına cuntanın kilit noktasında yer alan kişi Prof. Mahir Kaynak'tır. Kaynak, gerek o zaman kurulan mahkemede ve gerekse daha sonraki yazı ve röportajlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklamalarda bulunduğu halde, cuntacılar hakkında yine de beraat kararı verildi. O dönemi yaşayanlardan Hasan Cemal de, "Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım" isimli kitabında, Doğan Avcıoğlu, İlhami Soysal, İlhan Selçuk ile Altan Öymen'in de bir şekilde bulaştırıldığı bu cuntanın faaliyetleri, özellikle askerî kanadının işlediği ağır suçlar ayan beyan ortada olmasına rağmen beraat kararının verilmesini garip karşılarken, şu noktaya da dikkat çekiyor: "Örgütlenmemiz derine, yani ordunun tepelerine doğru gidiyordu. Çok fazla kurcalanırsa, işin içine Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur da karıştırılabilecekti. Onun için, bir yerde kesmek zorunda kaldılar."
Tescilli cuntacı
1907–1993 yılları arasında yaşayan emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu, "tescilli cuntacı" olarak bilinen bir askerdir. Zira, kendisi 27 Mayıs (1960) Darbesinin baş aktörlerinden biri olduğu gibi, daha sonraki yıllarda da defalarca darbe hedefli cunta faaliyetleri içinde bulunarak, üzerine bu "cuntacı" yaftasının yapışmasına haklılık kazandırmıştır. "Can çıkmadan huy çıkmaz" sözü, sanki onun gibiler için söylenmiş... 1926–1961 yılları arasında bilfiil askerlik yapmış olan Madanoğlu, yurdun birçok yerinde değişik rütbelerle görev yaptı. Yaşadıklarını ve şahit olduğu olayları 1982'de Cumhuriyet gazetesinde yayınlatmaya başladı. Ancak, bu anılar yarım kaldı. Bu hatıraların gazetede çıkan kısmı, bir sene sonra "Anılar" ismiyle kitaplaştı. Kore Harbine de iştirak eden Madanoğlu'nun tarihe geçen ve en çok dikkat çeken yönü, 27 Mayıs Darbesinde üstlenmiş olduğu aktif rolüdür. Bu darbe, aslında "Albaylar Cuntası"nın alt yapısını hazırlamış oldukları bir darbedir. Ne var ki, Genelkurmay Başkanı dahil olmak üzere, neredeyse bütün generalleri dışlayan bu cuntaya, belirli bir merhaleden sonra "cesaret" gösterip dahil olan Tuğgeneral Madanoğlu, kısa sürede sivrilerek cuntanın başı konumuna geldi. Nitekim, darbenin yapıldığı gece, cuntanın başında bulunan oydu. Darbenin yapıldığı haberini alan Erzurum'daki 3. Ordu Komutanı Org. Ragıp Gümüşpala ise, bu durumu kabul edemeyeceğini cunta merkezine bildirdi. Ayrıca şöyle bir tehditte bulundu Gümüşpala: Harekâtın başındaki kişi, şayet daha küçük rütbeli bir asker ise, kendisinin de emrindeki kuvvetle Ankara üzerine yürüyeceğini ve darbe yapanları hesaba çekeceğini söyledi. Bu tehditten çekinen cunta, derhal tedbir aldı ve emekliye sevk edilen eski Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Cemal Gürsel'i uçakla alelacele İzmir'den Ankara'ya getirterek, komitanın başına monte etti. Ne var ki, Madanoğlu, yine rahat durmadı ve bu kez cuntacılardan müteşekkil Millî Birlik Komitesindeki sağcı/milliyetçi kesimin tasfiye edilmesini istedi. Hatta, tasfiye ile yetinmeyip, bunların sorguya çekilmesini, gerekirse idam dahil her türlü cezanın verilmesini talep etti. Ancak, bu talebi olduğu gibi kabul edilmeyince ve "14'ler" olarak tâbir edilen ekibe sadece yurt dışı görevler verilmekle yetinilince, Madanoğlu buna isyan etti ve Korgenerallik rütbesiyle emekliliğini istedi.
Huysuz ihtiyar
Tescilli cuntacı Madanoğlu, emeklilikte de rahat durmadı. Gerek Yassıada'da yargılanan Demokratlara ve gerekse onların siyasetteki boşluğunu doldurmaya çalışan Adalet Partililere karşı yeniden harekete geçilmesini ve Kemalistliğinden şüphe ettiği bu kimselere daha ağır ve caydırıcı cezaların verilmesini ileri süren bir fikirle, muvazzaf meslektaşlarını tahrik etmeye çalıştı. Onunla aynı kafada olan Albay Talat Aydemir, cunta faaliyetini yürüterek darbe teşebbüslerinde bulundu. Ancak, bunda başarılı olamadı ve sonunda darağacını boyladı. İsmet Paşanın tabiriyle "Talat ve üç–beş adamı"nın defterden silinmesi bile, Madanoğlu'nu darbecilik alışkanlığından vazgeçirmeye yetmedi. 1971'de, ikinci kez tek başına iktidara gelen AP hükümetini devirmeyi kafasına koyan Madanoğlu, yeni bir cunta faaliyetini başlattı. En güvendiği adamı ise, sonradan MİT ajanı olduğu açığa çıkan Mahir Kaynak. Kaynak, bu süreçte yaşananları bütün detaylarıyla yazıp anlattı. Onun ve diğer bazı kimselerin yazıp anlattıklarına göre, Madanoğlu Cuntası, 9 Mart 1971'de yeni bir darbe teşebbüsünde bulunacaktı. Ancak, bu teşebbüse bir şekilde mani olundu. Hükümete muhtıra (12 Mart) vermekle yetinildi. Cuntanın sivil ve asker kanadı böylelikle dağıtıldı. Ardından mahkemeye sevk edildiler. Mahkeme, 8 Şubat 1973'te başladı ve aylarca devam etti. Askerî mahkeme, kendince delil yetersizliğinden sanıklar hakkında beraat kararı verdi. Sonradan ortaya çıkan bilgilere göre, Madanoğlu, darbe yapmak için İngiliz ve Amerikan hükümetlerinden de destek istemiş. 08.02.2010 E-Posta: [email protected] |