40. Yıl Röportajları |
|
YÖNETİM KURULU ESKİ ÜYELERİMİZDEN, YAZARIMIZ VE 40 YILLIK OKUYUCUMUZ RAŞİT YÜCEL: |
Gazetemiz, matbuat lisanı ile ders veriyor. Yıllar yılları kovalamıştı. Son yüz yılın getirdiği bütün olumsuzluklar hayatın bütün alanlarına tesir ediyordu. Dünya süslerinden usanmış, hayatından bıkmış, aile saadetini kaybetmiş olanlar bir huzur ve ümit ışığı bekleyişi içindedirler. İşte ben Yeni Asya’nın yayın hayatına çıktığı günlerde yukarıda dile getirdiğim sorgulamalar ile adeta bunalım ve bir çıkış yolu aradığım. O günlerde yakın arkadaşım ve akrabamız olan Ömer Şahin kardeşim ile İzmir ilimize gitmiştik. O nurları tanıyordu. Bana da güzelliklerinden bahsediyordu, ama ben bunun farkında olamıyordum. Tire ilçesinden olan Celâl Keseli’nin güzelliklerinden bahsediyordu. Ben de gitmekten imtina ediyordum. Sonunda gitmeye razı oldum. Bir bahar günüydü. Celal Beyi bulduk, bizi güzel bir ilgi ile karşıladı. Çok sevimli bir hali vardı. Samimî davranışları ile bizi dersaneye götürdü. Celâl Bey “Nurcu”luktan aldığı ceza ile Çorum’da üç ay müddetince mecburi ikamete tabi tutulmuş ve bu esnada tanışmışlar Ömer Şahin kardeşimle. Celâl Bey gibi, diğer muhatap olduğumuz abi ve kardeşler de aynı özelliklerde insanlardı. Akşam yemeğinden sonra üç genç arkadaş geldiler. Bunlar sol görüşlü insanlardı. Karşılıklı soru ve cevap tarzında konuşmaları oldu ve biz bu münazarayı anlamasak ta dinledik. Gece öyle geçti. Bizi yolcu etmek için bir topluluk otogardan uğurlamaya geldiler. Çok mahcup olmuştuk. Biletimizi aldılar, bize İzmir’deki arkadaşlarının adres ve isimlerini vermişlerdi. Otobüs hareket edinceye kadar da oradan ayrılmadılar. Nihayet otobüs hareket etti ve ben gözyaşlarıma hakim olamadım. Ömer kardeşim bu durumu bir an anlayamadı ve çok bunaldığımdan ağladığımı zannetti. Halbuki ben bu samimî ilgi vesilesi ile çok duygulanmıştım. Yeni Asya ile tanışmamız bu vesile ile olmuştu. Gazeteyi ilk olarak Basmahane semtinde çantacılık yapan Necmi İlgen Ağabeyin dükkânında görmüştüm. Kendisi bize çok samimî davranıyordu. İzmir Yeni Asya Bürosuna sık sık uğruyor, ”Koca Yusuf” tabirli Yusuf Öztanzan ile muhabbetlerde bulunuyor, Karabağlar’daki dersaneye sık sık gidiyorduk. “Minyeli Abdullah” romanı yeni çıkmıştı. Okuduğumda kendimi adeta “Minyeli Abdullah” olarak görmeye ve onun gibi imana ve Kur’ân’a hizmet etmeye karar vermiştim. Tahiri, Bayram ve Sungur Ağabeyleri İzmir’de görmek ve beraber olmak nasip oldu. Sonra beni Tavşanlı’ya “vakıf” olarak vermeyi kararlaştırdılar. Ben bu arada Çorum’a gidip, oradan Tavşanlı’ya geçecektim. Çorum’a geldim, tabi aile hayatımda bir kıyamet koptu. Nurculuk çok menfi tanıtılıyordu. Babam taraftar olmadı bu halime. Ama ben kararlı idim. Tam gideceğim an Zübeyir Ağabey ile beraber kalan Sadık Büyükkaragöz Abi “Evin içi varken dışarıda bulunulmaz. Senin Çorum’da hizmet etmeni istiyoruz” dedi. Bu dâvete uyarak iki yıl Çorum’da vakıf olarak kaldım. Gazete ile iç içe idik. Bu zaman içinde günlük olarak gazeteyi takip ediyorduk. Sungur, Tahiri, Bayram Ağabeyler devamlı gelip-gidiyorlardı. Ankara’ya sıklıkla gidiyordum. Yayınlarımız büyük bir iştiyak ile okunuyordu. Risâleleri dersanede muhafaza ediyorduk. Necdet Pehlivan, Abdullah Topçu, (Merhum) Kadir Eren, Mehmet Gültekin; Lütfi Aksu, (Merhum) Abdulvahhap Özdemir gibi Çorum’da bulunan abi ve kardeşlerden çok istifade etmiştim. Askerliğimi Burdur’da yaptım. Gazeteye öylesine bir bağlılığım vardı ki posta ile gazete gönderdi kardeşler. Günlük bir lâhika olarak kabul ediyordum. Isparta ve Burdur’dan ziyaretimize gelirlerdi, asker kardeşler ile de çok güzel günlerimiz geçiyordu. Sonra Edirne’ye dağıtım oldum. Giderken gazeteye uğradım, bir koli kitap aldım, Edirne’ye getirdim. Turgut Abi vardı, onun dükkânına koydum kitapları. Sonra birer-ikişer bölüğe getirerek birçok arkadaşın kitapları okumasına vesile oluyordum. Sol görüşlü arkadaşlar bundan rahatsız olmuşlar ki, Hürriyet gazetesi muhabiri Mesut ismindeki asteğmene şikâyet etmiş. Kitap okurken beni yakaladı, yüzbaşıya götürdü. Ben bu kitapların yasak olmadığını ifade ettim, Üstadı anlattım. Ama kitapları imha ettiler. Fakat biz aldırmadık, on-on beş arkadaş ile cemaat ile namaz kılar hale geldik. Gazeteyi yine günlük olarak çarşıdan aldırıyordum. Şehirde büromuz vardı. Askerden sonra İstanbul’a uğradım. M. Baytekin ve M. Karasan İstanbul’da hizmetlerde kalmamı istediler, kabul ettim. Ama memlekete gidip döneyim dedim. Onlar “Burada hizmetlere başla, sonra gider gelirsin” dediler; ama ben dinlemedim. Çoruma geldim. Ailem beni evlendirmeye kararlı idiler, ben kabul etmiyordum. Sadık Abiye babam ricada bulunmuş. Sadık Abi “Evlen, yine hizmet edersin” dedi. Nişanlı idim, gazete bürosu açmak için teşebbüs ettik ve istişareden sonra büro açıldı. Gazeteyi elden dağıtmaya başladık, risâleler de artık serbest satılmaya başlamıştı. Şevk içinde hizmet ediyorduk. Demokratlara da yardımcı oluyorduk. Merhum Osman Demirci Hocaya muhtelif ilçelerde konferanslar verdirdik. O zaman milletvekili idi. Sonra 12 Eylül ihtilâli oldu, maddî noktada sıkıntıya girmiştim. Üç yıl Osmancık ilçemizde kaldım. Burada yine aynen hizmetlere devam ettik. 12 Eylül cemaat içinde sıkıntıya sebep oldu. Ben tekrar Çorum’a döndüm, büro açtık. Şehrin merkezî yerinde açtığımız kitap sergisi çok ilgi gördü, kucak kucak kitap satıyorduk. Merhum Şaban Döğen, Yavuz Bahadıroğlu, Necmettin Şahiner'i kitap imzası için Çorum’a getirdik. Büyük bir ilgi oldu ve bu geçici yerin büro olarak devam etmesi için ilçelerden teklif geldi. Hakikaten çok isabetli oldu ve yıllar süren hizmetler bu vesile ile yapıldı. Gazeteyi 1977 yılından bu ana kadar elden dağıtmaya devam ettik ve ediyoruz. Bu çok yorucu ve aynı zamanda manevî zevki tarif edilmeyecek olan hizmet hatıraları ile devam etti. Birçok seminer, konferans, binlerle risâle ve yayınlarımızın tevziine vesile olmuştu. Bölge toplantıları, geziler, umumî toplantılar... Ziyaretler ve devam eden derslerimiz ve onlarca yetişen gençler ile dolu dolu hizmet yılları ve yolları kırk yılı böylesine şevk ve heyecan içinde geldi ve devam edecek inşallah. Bu hallerden hiç pişmanlığımız olmadı, bilâkis şevkimiz devam edecek inşallah. Mahallî haber ve makaleler ile gazetemizle irtibatımız hiç eksik olmadı. On beş yıla yakın Yeni Asya gazetemizin yönetim kurulu üyeliği yaptım. Cenâb-ı Hak’tan niyazım, istikamet üzerine daha nice yıllar bu hizmette devam etmektir. “Matbuat lisanı ile âleme ders vermek” noktasında yayınlarımızın, dâvâmıza faydaları tartışılamaz. Bir çok sevinçli ve hüzünlü zamanlarımız oldu, ama bu kervan devam etti ve kıyamete kadar devam edecek İnşallah. |
08.02.2010 |