13 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

40. Yıl Röportajları

TALİP ÇİÇEK

BİR DÖNEM, YENİ ASYA A.Ş. YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİ DE YAPAN 40 YILLIK OKUYUCUMUZ ALİ YILMAZCAN:

Yeni Asya, ailemizi daima müsbet olarak etkilemiştir.

Kendinizi tanıtır mısınız?

1948 yılında Sakarya ili Hendek ilçesi Nuriye Köyü'nde doğdum. Ailemiz 1877 Rus istilâsında Artvin taraflarından göç ederek buraya yerleşmiş. İlkokul ve orta okulu Hendek’te okudum ve Adapazarı Erkek Sanat Enstitüsü metal bölümünden 1967 yılında mezun oldum. Askerlik öncesi 1968 yılında Gölcük Deniz Kara Araçları Fabrikasında işe başladım. Askerlik dönüşü Habaş Gaz Fabrikasında 1 yıl, bilâhare İzmit Tüpraş’ta 11 yıl, aynı kurumun Kırıkkale tesislerinde 9 yıl çalışarak 1995 yılında emekli oldum. Şu anda İstanbul Üsküdar’da ikamet etmekteyim.

Risâle-i Nurları ve gazetemizi nasıl tanıdınız?

Babam imam olduğu için dindar bir çevrede yetiştim. Dayım Süleyman Efendinin kurslarında okumuş Gölcük’te Kur’ân kursu hocalığı yapıyordu. Babam ve dayımdan Kur’ân dersleri aldım, namazlarımı aksatmamaya özen gösteriyordum. Gölcük’te işe başladığımda dayım Osman Zengin’in yanında bir müddet kaldım. Risâle-i Nurlar hakkında bilgim yoktu. Evinde “Bediüzzaman Cevap Veriyor” adındaki risâleyi gördüm, ilgimi çekti. Kapaktaki ’’Elde Kur’ân gibi bir mu'cize-i baki varken, başka burhan aramak aklıma zaid görünür. Elde Kur’ân gibi bir burhan-ı hakikat varken, münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?‘’ vecizesi çok hoşuma gitmişti. O dönemde günlük neşriyat olarak “Bugün” gazetesini okuyordum. Büyük, salatin camilerinde sabah namazları kılınıyordu. Buradaki namazlara iştirak etmek için giderken arabada yapılan derslerde Risâle-i Nurlarla ikinci defa muhatap oldum.

Risâle-i Nurları tanımama vesile olan bir hadise de şöyle gelişti: Fabrika müdürümüz albay, Ramazan ayı geldiğinde personelle toplantı yaptı ve Ramazanı tebrikten sonra asıl maksadına geçti. Ramazan ayında namaz kılanlar arttığı için ikaz etme amaçlı bizi toplamış. “Geçen sene ortalıkta namaz tahtası gördüm, bu sene görmeyeceğim. Namazlarınızı akşamları evde kılabilirsiniz” dedi ve “Tesettür Kur’ân’da var, fakat topuklara kadar örtünmek yok” gibi lâflar etti.

Eski ustalarımız sessiz kaldı. Sabri Keskin Ağabeyimize “Niye cevap vermediniz?” deyince “Bunlar muhatap almaya değmez, bu hakikatleri dinlemezler” diye karşılık verdi. Fakat ben “Yine de cevap verilmeli” diye düşünüyordum. Ve albayın makamına gidip kendisine “Ben sizin söylediklerinize katılmıyorum, bunların kaynaklarını gösterebilir misiniz?” deyince iki âyet okuyup sûre ve âyet numaraları ile okuduğu Kur’ân mealinin ismini de verdi.

Kendisiyle bir hafta sonra tekrar görüşebileceğimi, bu konudaki kaynakları araştıracağımı söyleyerek müsaade istedim. Rıza Doğrul’un mealini kaynak olarak göstermişti. İş çıkışı araştırmak üzere Deniz Kitapevi’ne uğradım. Faik Cengiz Ağabeye meali sorduğumda, “Kendisi ‘hadi’dir fakat ‘muhdi’ olamaz” dedi. Ben yine meallerden araştırma yaparak fabrika müdürümüze tesettür ve diğer konularla ilgili dokümanları hazırlayarak ilettim. Bu görüşmeler sebebiyle Faik Ağabeyle samimî olmaya başladık. Bana “Minyeli Abdullah” romanını verdi. Akşamları kaldığımız pansiyonda düzenli okuyarak birkaç günde bitirdim. Roman, din için yapılan mücadelenin mesajını veriyordu. Fakat Risâle-i Nurlara yönlendiren bir işaret içinde yoktu, belki zamanın şartları öyle gerektiriyor olabilirdi. Akşamları namaz sonrası oturduğumuz, içinde oyun oynanmayan, rahatça oturup çayımızı içebileceğimiz “İçtima-i Kalkınma Derneği”nin lokali vardı. Orada Zihni İşeri ile tanışmıştık. Faik Ağabey ikimizi de tevafuken aynı akşam derse dâvet etmiş. Merkez Camii'nde namazdan sonra buluştuk, Faik Ağabey gecikmişti. Zihni Ağabey dershanenin yerini bildiğini söyledi, birlikte gittik. İkimiz de ilk defa gidiyorduk. Derse katılanların yaş ortalamasının genç olması çay arasındaki sohbet ve samimiyet, gelenlere karşı gösterilen ilgi ve alâka ile okunan konuların akla uygunluğu, örneklerin çevremizdeki mahlûkattan verilmesi Risâle-i Nurların bu zamanın ihtiyacına cevap verecek tarzda telif edildiği kanaatini verdi. Bundan sonra derslere düzenli olarak katılmaya başladım.

Tabiat Risâlesini alıp okumak istedim. Risâleler o zaman kitapçılarda bulunmuyordu, dershaneden tevzi edilirdi. Ağabeyimizden kitabı istediğimde, cüz’i olan ücretini aldı, “Sohbet sonrası seni kaldığın yere kadar yolcu edeyim” dedi. Birlikte çıktık, yolda giderken pastaneye uğradık. Kitabın ücretinden daha fazlasını orada ödemesi benim dikkatimi çekmişti. Sonradan Üstadımızın da kendi kitabını ücretini ödeyerek almasını öğrendiğimde bu hareketin onun geleneğinin tatbiki olduğunu ve “ücreti ödenerek alınan kitaba değeri verilip okunur” diye düşündüm.

Gazetemizi yayına başladığı günden itibaren almaya başladım. 1971’de askere gittikten sonra da almaya devam ettim. Balıkesir’de sivil aşçımız vardı, her gün işe gelirken gazetemizi düzenli olarak getiriyordu. Askerlik süresince Yeni Asya’yı her gün okuma imkânım olması, bana gurbeti unutturdu. Sanki sivil hayatla irtibatımızı temin etti. Gazetenin gelmemesi, çok sevdiğim bir dostumun gecikmesi gibi beni etkilerdi. Onu okuduğumda sanki Nur Talebeleriyle sohbet etmiş gibi lezzet alırdım. Hizmetlerden her zaman haberimiz olurdu. Bunu temin eden, her gün aralıksız bir ‘lâhika’ gibi elimize ulaşan gazetemizdi. Arkadaşlarla birlikte de okuyorduk.

Kırk yıldır sizi Yeni Asya’ya bağlayan sebepler nelerdir?

Risâle-i Nurlardaki içtima-i meseleleri en güzel şekilde değerlendirmesi ve cumhuriyeti hakikî mânâsıyla yani Asr-ı Saadetten örnekler vererek din adına cumhuriyete sahip çıkması... Dinsizler kadar dindarların da hürriyetlerinin olması gerektiğini savunması... Her türlü istibdadın karşısında olması... Dindarların haklarını çekinmeden savunması... Üstadımızın istiğna düsturunu rehber ederek, minnet altına sokacak her türlü hareketten sakınması ve Risâle-i Nurların serbestiyeti ve duyurulması için makale, yazı ve röportajlarla istibdat surunda yeni gedikler açması gibi sebepler diyebilirim.

Gazetemizle ilgili önemli bir hatıranızı paylaşır

mısınız?

Gölcük’ten minibüsle İstanbul’a gitmiştik. Akşam, Fatih’te ‘Kavurmacı’ların evinde derse iştirak ettik. Dönüşte Cağaloğlu'nda gazetemizin yazıhanesine uğradık. Yayına başlayalı üç ay olmuştu, orada gazetemizde her gün müstear isimle 3-4 yazı yazan M. Nezihi Polat Ağabeyi ziyaret ettik. Polat Ağabey, iade gelen gazeteleri taşıyordu. Gece saat 01’i gösteriyordu. O günkü ağabeylerimiz hizmetin her türlü meşakkatini üstlenmişlerdi.

Zübeyir Ağabeyi ilk ve son görüşüm de benim için unutulmaz bir hatıradır. 1970 yılında İstanbul Kirazlı Mescidde on gün kadar kaldım. Zübeyir Ağabey rahatsız olduğu için alttaki salona her zaman inmiyordu. Bir gün İstanbul Müftülüğü'nden ziyaretçiler geldi, aşağı indi. Misafirlerle Risâle-i Nur ve hizmetler konusunda sohbet etti. Bu vesile ile biz de kendisini bir kere de olsa görmüş olduk.

Yeni Asya size ve ailenize neler kazandırdı?

Ben medyanın fertleri ve aileleri etkilediğini düşünüyorum. Bu bazen menfi etkilenme de olabilir, fakat Yeni Asya, bizim ailemizi daima müsbet olarak etkilemiştir. Öncelikle müstehcenlikten uzak yayınlarıyla ailenin ortak istifadesine ve paylaşımına zemin hazırlamıştır. Bu sayede ailemizle birlikte İslâmın emirlerini öğrenen ve yaşama gayretinde olan huzurlu bir aile ortamını yaşıyoruz. Aile bağlarımız kısacık dünya hayatı ile sınırlı değil, ebedî hayattaki aile bağlarının devam edeceği dünyamıza taşınmasıyla güçlendi.

Gazetemizin geleceği ile ilgili düşünceleriniz ve okuyuculara tavsiyeleriniz neler olabilir?

Yeni Asya okuyucularının artışındaki gelişme, Risâle-i Nurların yayılmasındaki sıkıntılarla eş değerdir diye düşünüyorum. Gazetenin muhteva yönünden daha zenginleştirilmesini arzu ediyorum. Bunu yaparken Risâle-i Nur’daki düsturlardan taviz verilmemesi gerektiğine inanıyorum. İstişare kararlarının uygulanması, istikametin muhafaza edilmesi bence okuyucu sayısından daha önemlidir. “Edipler edepli olmalı. Hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddip olmalı” prensibiyle yayın yapan gazetemiz hakkındaki tenkit ve tavsiyelerin de yapıcı olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü “tenkidi eğer insaf işletirse hakikat-ı rendeçler’’ küllî bir düsturdur. Yarım asra yaklaşan zaman içinde gazetemizin elimize ulaşmasında emeği geçenlere teşekkür ile gayretlerinin devamını diliyorum.

TALİP ÇİÇEK

13.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki 40. Yıl Röportajları

  (09.12.2009) - 40 YILLIK OKUYUCULARIMIZDAN ALİ ERSÖZ:

  (18.11.2009) - YAŞ KARARIYLA ORDUDAN AYRILAN, 40 YILLIK OKUYUCUMUZ EMEKLİ ASTSUBAY HAMİT ÖZDEL ANLATTI:

  (15.11.2009) - Yeni Asya, okul ya da öğretmen gibi vazife yapıyor

  (12.11.2009) - 40 YILLIK OKUYUCUMUZ CEMAL SERİM:

  (02.11.2009) - 40 YILLIK OKUYUCUMUZ MEHMET TOROS:

  (19.10.2009) - Gelişen hadiseler Yeni Asya’yı haklı çıkardı

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl