H.İbrahim CAN |
|
İsrail, Amerika’yı ciddîye almayınca |
ABD’in Ortadoğu özel temsilcisi George J. Mitchell hafta başında İsrail ile Filistin’in Amerika’nın arabuluculuğunda dolaylı görüşmelere başlamayı kabul ettiklerini açıkladı. Ardından ABD Başkan Yardımcısı Biden İsrail ve Filistin’i ziyaret ederek, bu gelişmeyi pekiştirmeye çalıştı. Ama bu ziyaret İsrail’i pek tatmin etmedi. Parlamento sözcüsü Danny Danon; “Başkan Obama’nın kendisinin gelmemiş olmasını bir tür aşağılama olarak görüyoruz” diyordu. Amerika bunu bir başarı olarak ilân etti. Halbuki 17 sene doğrudan görüşmelerle sonuç alınamamışken, Obama bir sürü ümit vermiş, ama İsrail’in yeni yerleşim yerleri kurmasını bile engelleyememişken, dolaylı görüşmelerin başarı olarak görülmesi mümkün değildi. Özel temsilci Mitchell daha bu yılın başında iki yıl içinde barış anlaşmasının tamamlanacağını açıklamıştı. Gelinen nokta ise yalnızca dolaylı görüşmeler. Zaten Obama’nın başkanlık kampanyası danışmanı Kurtzer de senatonun Dış İlişkiler Komitesinde “Bu barış sürecine ilişkin olarak geçen yılki cesaretsizlik ve üreticilikten yoksunluktan ve diplomasideki güçsüzlüğümüzden hayal kırıklığına uğradım. Ne bir politikamız var, ne de bir stratejimiz” diyordu. İsrail barış konusunda ne kadar isteksiz olduğunu gösterecek bir adımı da tam bu günlerde attı. Batı Şeria’da 112 yeni ev inşasına izin verdiğini açıkladı. Bu yetmedi Doğu Kudüs’te 1600 yeni konut daha inşa edileceğini ilân etti. Bu iki kararın zamanlamasının tam da dolaylı görüşmelerin yapılacağının açıklandığı, Biden’in bölgeyi ziyaret ettiği günler olması İsrail’in niyetini açıkça gösteriyor. Halbuki Biden daha o sabah “İsrail halkı ve ülkesine hayran olduğunu” ilân etmiş, İsrail’in güvenliğinin ABD’nin taahhüdünde olduğu güvencesini vermişti. Bu açıklama gelince şaşırdı ve “İsrail hükümetinin Doğu Kudüs’te yeni konutlar planlamasını kınıyorum” dedi. Böylece bir barış çabası daha başlamadan bitti. Bunun asıl müsebbibi de, İsrail üzerindeki ağırlığını tamamen kaybetmiş gibi görünen Obama yönetimi. İran’a odaklanan, Güvenlik Konseyi’ni bu ülkeye yaptırım koymaya ikna etmeye çalışan ABD’nin gündeminde İsrail-Filistin sorunu maalesef son sıralarda yer alıyor. Geçmiştekinden daha sert eleştiriler yapmaları, İsrail’in Amerikalılar nezdindeki öneminin azaldığını göstermiyor. Dolaylı görüşmelerin başlatılması için atılan bu adımlar da aslında zevahiri kurtarma çabasından ibaret. Bu arada Filistin’in de bu görüşmelerde güçlü bir konumda olabilmesinin yolu, kendi ülkelerinde birlik ve beraberliği sağlayabilmeleri. Fetih ve Hamas arasındaki çatışmaların tamamen sona erdirilip, anlaşmaya varılması sağlanmazsa, İsrail her gün yeni yerleşimlerle adım adım işgalini arttırmaktan vazgeçmeyecek, bir süre sonra Filistinliler etrafı yüksek duvarlarla çevrili toplama kampı içinde yaşamak zorunda kalacaklar, sık sık da sokağa çıkma yasaklarıyla hayatları cehenneme çevrilecektir. Bir Filistinli dostum ‘sokağa çıkma yasağı ilân edilip, sınırlar da kapatılınca, herkes evine hapsolup sinir krizleri yaşamaya, aile kavgaları içinde boğulmaya başlıyor” demişti. Bu da çatışmanın insanî yüzlerinden birisi. Kim ne derse desin, Hamas-Fetih ayrılığı ve çatışmasının altında İsrail’in sinsi politikaları yatmaktadır ve bu ayrılık yalnızca İsrail’in ekmeğine yağ sürmektedir. Burada her iki grupla ilişkileri iyi olan—Türkiye dahil—ülkelere büyük iş düşmektedir. Yoksa ABD’nin gönülsüzce öncülük ettiği girişimlerden hiçbir hayır gelmeyecek, İsrail Amerika’yı takmadığını böyle adımlarla göstermeye devam edecektir. Olan ise masum Filistinlilere olacaktır.
12.03.2010 E-Posta: [email protected] |