Cevher İLHAN |
|
“12 Mart muhtırası”ndan “27 Nisan e-muhtırası”na |
12 Mart, millet irâdesine demokrasi dışı dayatmanın ve meşrû hükûmeti silâh zoruyla görevden uzaklaştırmanın adı. Ve 12 Eylül İhtilâli Anayasası’nın “mini paket”le de olsa değiştirilmesinin 12 Mart muhtırasının yıldönümüne denk gelmesi, oldukça anlamlı. Aslında “darbe anayasa”nın düzeltilmesine, antidemokratik darbe tortularından arındırılmasından başlanması gerekiyor. Aksi halde şimdiye kadar 16 kez 80’e yakın maddesi değiştirildiği halde, yamalarla demokratikleşmeyen darbe ürünü Anayasa’nın 10-12 maddelik dar “mini paket”le demokratikleşmeyeceği ortada. “Mini paket”in muhtevası henüz açıklanmış değil. Ne 27 Mayıs’ın, ne 12 Mart’ın, ne 12 Eylül’ün, ne 28 Şubat’ın ve ne de 27 Nisan’ın sorgulanması yok. Gasbedilen hak ve hürriyetlerin, dökülen kanların hesâbı sorulmuyor… “Demokratikleşme” söylemiyle peşpeşe “açılımlar”ı başlatan hükûmet, “darbeyi bir yıl önce plânlamıştık, ama olgunlaşmasını bekledik” diyen, binlerce gencin katledilmesine, yüzlerce fâil-i meçhul cinâyete seyirci kalan darbecilerin yargılanmasına yanaşılmaması ibret-i âlem...
“GEÇİCİ 15. MADDE” YİNE KALIYOR! Neticede, “demokratikleşme paketi”nde demokrasinin canına okuyan 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlere yargı yolunu açacak ve 28 yıldır yürürlükte olan Anayasa’nın geçici 15. maddesiyle ilgili bir düzenleme öngörülmüyor. Meclis’te muhalefetin ısrarlı çağrılarına ve açık desteğine mukabil, AKP’nin 12 Eylül’ü yargılanmasını gündemine almaması, fevkalâde çarpıcı. Keza kamuoyunda ve hatta askerlerde oluşan olumlu kanaate karşılık, darbelere ve demokrasi inkıtalarına “gerekçe” olarak gösterilen “TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddesi”ni kaldırmayı ya da tâdilini gündemine almaması da enteresan…Yalnız 12 Eylül darbesinin değil, iki hafta önce 13. yılına girdiğimiz 28 Şubat postmodern darbenin hesaba çekilmesine de AKP siyasî iktidarı bigâne. “İrtica ile mücadele” konseptiyle küresel güçlere ve uluslar arası sermayeye karşı millî politikaları savunan Demokrat Parti-Adalet Partisi-Doğru Yol Partisi eksenindeki siyasetin bel kemiği “demokratik sağı” tasfiye eden dayatmaların irdelenmesi, geçiştiriyor. Çoğu siyasî iktidarı destekleyen “sivil toplum kuruluşları” tarafından bol bol “darbeye hayır!” sloganlı gösteriler yapılıyor. Lâkin yüzbinlerce vatandaşı “irticaî karakter taşıyor” diye fişleyen, yüksek yargıçları, patronları, bürokratları, gazetecileri karargâhta toplayıp “irtica tehdidi” brifingde dakikalarca ayakta alkışlatan dayatılmış darbelere dokunulmuyor. Başta “Evren ve ‘konsey üyesi arkadaşları” olmak üzere darbe dönemi sorumlularını her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiasının ileri sürülemeyeceği ve yargı merciine başvurulamayacağı” hükmünü getiren “geçici 15. madde”nin değiştirilmesinden kaçınılıyor…
12 EYLÜL HESÂBA ÇEKİLMİYOR… Başbakan Erdoğan, bu konudaki taleplere, “Bırakın bu sulu şakaları!” diye tepki gösteriyor. Başbakan Yardımcısı Arınç, “Parlamentoları ve siyasî partileri kapatan, hükûmetleri deviren darbe Patagonya’da bile suç” diyor. “28 Şubat yargılanabilir ama 12 Eylül’ü 30 sene sonra “yargılayalım” derseniz yargılanacak kimseyi bulamazsınız, sonuç da alamazsınız” diye konuşuyor… Özetle AKP iktidarı, sekiz yıldır 12 Eylül darbesini ve darbecilerini sorgulamıyor. “28 Şubat postmodern darbesi”nin soruşturulmasına yanaşmıyor… Şu çarpıklığa bakın; düşünülen, plânlanan, “darbe günlükleri”ni yazan ancak bir türlü fiiliyata geçirilmeyen darbeler bir bir soruşturuluyor. 2003-2007 arası AKP döneminde hazırlandığı belirtilen “darbe ortamına zemin hazırlamalar” tek tek kovuşturuluyor. Binlerce sayfalık iddianâmeler hazırlanıyor. Askerlerden sivillere darbe teşebbüsü”nde bulunanlar tutuklanıyor. Fakat millet irâdesinin temsilcisi Meclislerin kapısına kilit vuran, hükûmetleri alaşağı eden, demokrasiyi katleden ve teşebbüse yeltenen darbelere ve muhtıralara sıra gelmiyor! “Demokrasiye balans ayarı vermek için” tankları sokaklarda yürütenler, ıskalanıyor! Diyelim ki 27 Mayıs ihtilâlinin üzerinden 50 yıl, 12 Mart muhtırasının üzerinden 39 yıl, 12 Eylül ihtilâlinin üzerinden 30 yıl geçti. 28 Şubat postmodern darbenin başaktörleri, bir türlü hesâba çekilmiyor? Sayıları yirmileri aşan son beş-altı yıldaki darbe plânları ve plânlayıcıları generaller, siviller sığaya çekilip tutuklanırken, daha üç yıl önce bâriz bir “darbe bildirisi” olan 27 Nisan e-muhtırasını gece yarısı kaleme aldığını itiraf eden “emekli paşalar” hakkında hiçbir işlem yapılmıyor; neden?
12.03.2010 E-Posta: [email protected] |