18 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Faruk ÇAKIR

‘Hiç’ olduğumuzu bilelim


A+ | A-

Herkesin bildiği, Nasreddin Hoca’nın meşhur fıkralarından birini hatırlatarak başlayalım isterseniz: Nasreddin Hoca bir gün zenginliğiyle ve sahip olduğu dünyevî makamıyla övünen birine ders vermek istemiş. Adam sayıp duruyormuş, “Şöyle olacağım, böyle olacağım, kaymakam olacağım, vali olacağım...” diye. Övünmekten vakit bulamayan kişiye hoca sormuş: “Sonra ne olacaksın?” “Övünen adam” bir anlık şaşkınlıktan sonra “Hiç” demiş. Hoca da tam bu esnada dersini vermiş: “Ben şimdiden ‘hiç’im. Sen yıllar sonra ancak ‘hiç’ olacaksın? Bir ‘hiç’ olmak için bunca yıl çalışmaya, çabalamaya, kavgaya, gürültüye ihtiyaç var mı?”

Tabiî ki ‘fıkra’ değişik şekillerde anlatılmış olabilir. Ama ortada bir gerçek var: Ölümlü insanın dünyada ‘hava’ atmasının hiçbir anlamı yok.

Beşiktaş’ın Brezilyalı oyuncusu Marcio Nobre’nin eşi de yaşadığı bir hadise sonrası bunu tesbit etmiş. Nobre’nin eşi Priscilla, “Hayatımın en kötü gölgeleriydi” dediği hadiseyi şöyle anlatmış: “28 yaşındayım, ilk defa böyle birşey yaşıyorum. Çünkü 1 gün önce Nicolas [oğlu] çok çok iyiydi. Cuma sabahına karşı midesinden şikâyet etti. Biraz ateşi vardı. Sabah uyandı. ‘Çok iyiyim’ dedi. Ama çok yorgun ve bitkin gözüküyordu. (...) Ama doktordan döndükten yarım saat sonra, inanılmaz terlemeye başladı ve birden kendini kaybetti.

“Gözleri bir yana kaydı, terler akıyor her yerinden, nöbet geçirir gibi kasıldı ve bilinci kapandı. ‘Nicolas, Nicolas’ diye bağırdım, sarstım, duymuyordu beni. Gözleri açıktı, ama beni algılamıyordu, bilinci tamamen gitmişti. Hemen Marcio’yu [Nobre] aradım, ‘Çocuğum ölüyor, koş’ dedim. (...) Nicolas iyice kötüleşti bu arada. Tüm vücudu kasıldı. Eli, yüzü, gözü kaydı. Çocuğumun kollarımda öldüğünü düşündüm. Doktora gittik, ama öyle bakakaldılar. Yapacak birşey yoktu. Acile girdiğimiz anda çok iyi karşıladılar, hemen Nicholas’ı aldılar, doktorlar geldi. Kendimi güvende hissettim. Ve Nicolas’ı yoğun bakıma koydular. Çok zor oldu benim için. Sağlıklı bir çocuğum var, 1 gün önce oynuyorduk beraber, 1 gün sonra kollarımda öleceğini zannettim. Allah’tan hiçbir zaman umudumu kesmedim. Tek aklıma gelen şey Allah’a sığınmak ve onun beni yalnız bırakmayacağına olan inancım. Hep yanımda olmuştu, yine yanımda olacak diyordum. Çocuğumun iyileşeceğini biliyordum, umudumu hiç kaybetmedim.” (Vatan, 17 Mart 2010)

Çocuğunun hastalanması üzerine yaşadıklarını anlatmaya devam eden bayan Priscilla, eşi Nobre’nin de adeta yıkıldığını söylüyor. Baba Nobre’nin hastanede yatan çocuğunun yatağının kenarına diz çöküp ağlayarak dua ettiği sahnenin gözünün önünden hiç gitmediğini söyleyen anne Priscilla, şöyle devam ediyor: “Hâlâ korku hissediyorum. Çünkü bir hiç olduğumu anladım. Herşey bir anda değişebilir. Hiçbir şeyin yönetimi bizlerde değil. Bu beni korkuttu, düşündürdü. Evlâdım için hiçbir şey yapamamayı yaşadım. Çocuğun için herşeyi yapıyorsun, ama an geliyor hiçbir şeysin. Böyle bir olayda bütün hayatını gözden geçiriyorsun. Ama içimdeki ses herşeyin düzeleceğini, Tanrı’nın oğlumun yanında olduğunu söylüyordu sürekli. Tanrı yanımdaydı hiç umudumu kesmedim. Hiç. Çok iyi hastanede çok çok iyi doktorların elinde olabilirsin, ama Tanrı yoksa hiçbir şey olmaz. Öğrendim ki sadece Tanrı var. Hiçbir şeyin önemli olmadığını anlıyorsun. Paranın bile.”

Benzer hadiseler hepimizin başından geçebilir. Hayat kadar gerçek olan “ölüm” karşısında bir “hiç” olduğumuzu anlamak için böyle ağır imtihanlardan geçmek mi gerekir?




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

18.03.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (17.03.2010) - Medya üzerinden darbe

  (16.03.2010) - Herkes işini yapsın

  (15.03.2010) - İsrail’e ‘dur’ de!

  (14.03.2010) - Devletin özür borcu

  (13.03.2010) - Bari köstek olmayın

  (12.03.2010) - Ya ölümü öldür, ya da sus!

  (11.03.2010) - Gözünü kapayanlar üzülsün

  (10.03.2010) - Dün müteahhit, bugün kerpiç mi?

  (09.03.2010) - Çarşaf yırtan parti

  (08.03.2010) - Tesettür, şiddeti de önler

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl