Faruk ÇAKIR |
|
Herkes işini yapsın |
Yine normal olmayan hadiselere şahit oluyoruz. Komutanlar, davet ettikleri “akredite basın” mensupları aracılığı ile Türkiye’ye ‘düzen’ vermeye çalışıyorlar. Pazar günkü Milliyet’le başlayan ‘önemli açıklamalar’ aynı gazetenin dünkü nüshasıyla da devam etti. Milliyet’in yayını yetmemiş olacak ki kartelin büyük gazetesi Hürriyet de aynı konuda (15 Mart 2010) yayına başladı. “Milliyet Genelkurmay karargâhında” üst başlığıyla verilen manşet haberde “Karşılaştığımız en ciddî olay Balyoz” deniyor. Haberin ‘özet’inde de şu bilgiler var: “Genelkurmay Başkanı (...) aylardır TSK’ya ilişkin olarak ortaya atılan ve Türkiye gündemini işgal eden konularla ilgili Fikret Bila’nın sorularını açıklıkla yanıtladı.” (Milliyet, 14 Mart 2010) “Açıklıkla yanıtladı” deniyor, ama yapılan her açıklama yeni soruları da gündeme getiriyor. Bir defa komutanların hemen her gün bu şekilde ‘önemli’ açıklamalar yapması demokrat bir ülkede normal karşılanabilir mi? Hepimiz biliyoruz ki, AB üyeliği yolunda ilerlemeye çalışan Türkiye uluslararası toplantılarda en çok bu konuda eleştiriler alıyor. Bu bilindiği halde, ikide bir bu yönde açıklamalar yapılması nasıl mazur görülür? Hem de iki gün üst üste! Milliyet’teki açıklamalar yetmemiş gibi dün de aynı konuya Hürriyet dahil olmuş. Hürriyet, Milliyet’i mı kıskandı, yoksa onu da diğer ‘akredite gazeteler’ mi takip edecek? Dünkü gazetelere bakıldığında komutanların ‘açıklama yapmış olması’ndan ziyade neler söylediğinin konu edildiği görülüyor. Neymiş, komutanlar “Karşılaştığımız en ciddî olay Balyoz”dur (Milliyet, 14 Mart 2010) demişler. İyi de bu söz hangi mânâda söylenmiş? “Balyoz iddiâları çok ciddi. TSK’da hiç kimse darbe gibi şeylere tevessül edemez. Öyle planlar yapanları içimizde tutmayız, hukuka havale ederiz” anlamında mı söylenmiş? Yoksa “Bu kadar ciddî iddialarla ilk defa suçlanıyoruz, ama bu suçlamaları kabul etmeyiz, reddederiz, bunu da savuştururuz” anlamında mı söylenmiş, tam belli değil. Meselâ, Hürriyet’teki ‘önemli açıklamalar’ şu manşetle duyurulmuş: “(Karargâhta Erzincan açıklaması) Gerçeğin arkasındayız.” (15 Mart 2010) Başka hiç bir bilgiye sahip olmayan kişiler, yapılan bu açıklamaları okumuş olsa belki bir mânâ ifade eder. Ama aylardır gündemi meşgul eden hadise, bilgi ve açıklamalar eşliğinde bu sözler okunduğunda pek de inandırıcı gelmiyor. “Gerçeğin arkasındayız” diyenlere şu sorulur: Hangi gerçek? Gündeme gelen bütün iddiaların baştan sona ‘yalan’ olduğuna inanmamız mı isteniyor? Zaten bu açıklamaları daha önce de parpa parça duyuyorduk. Gerek internet sitelerinde yer alan açıklamalar, gerekse ‘haftalık bilgilendirme toplantıları’ ve bunlar yetmediğinde de yine ‘akredite basın’ kanalıyla benzer açıklamalara şahit oluyorduk. Kim olursa olsun, ‘açıklama yapan’lar inandırıcı olmak istiyorlarsa ‘sözde gerçekler’in değil, ‘özde gerçekler’in arkasında durmak mecburiyetindedirler. “Önemli açıklama”lardan ziyade, “önemli keşif”lerin manşet olduğu Türkiye’yi de görürüz inşaallah.
16.03.2010 E-Posta: [email protected] |