Aile-Sağlık |
Kolalı içecekler kemiklerin düşmanı KOLALI içeceklerin içindeki yüksek miktardaki fosforun, kan fosforunu yükselterek kemiklerden kalsiyum kemiren hormonun düzeyini artırdığı ve bir süre sonra kalsiyumu azalan kemiklerin sağlamlıklarını yitirmesine yol açtığı belirtildi. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ve Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, obezitenin her geçen gün hızla artığını ve son yıllarda özellikle çocukların sağlığını tehdit etmeye başladığını söyledi. Obezitenin, sadece aşırı şişmanlık olarak algılanmaması gerektiğini vurgulayan Hatun, zaman içerisinde obezitenin şeker, kalp gibi ciddî sağlık sorunlarına yol açabilen kronik hastalıklara zemin hazırladığı uyarısında bulundu. Hatun, genetik etmenlerin yanı sıra hareketsiz yaşam ve beslenme şeklinin de obezitenin gelişmesinde en önemli faktörlerden biri olduğunu belirterek, un, şeker ve tuzun gereğinden fazla tüketilmemesi gerektiğini ifade etti. Şekerli gıdalar içerisinde kolalı içeceklerin çok fazla tüketildiğine, bunun da sağlık üzerinde birçok olumsuz etkisinin olduğuna dikkati çeken Hatun, kolalı içeceklerin tüketiminin her geçen gün arttığını ve çocuklarda da en sık tercih edilen içeceklerden biri haline geldiğini söyledi.
KOLA, KAN ŞEKERİNİ YÜKSELTİYOR Hatun, yakın zamanda yayımlanan bütün araştırmaların başta çocukluk çağı olmak üzere büyük yaş gruplarında şişmanlık ile kola tüketiminin bağlantılı olduğunun üzerinde durduğuna dikkati çekerek, ‘’Kolalı içecekler bir taraftan kan şekerini hızlı bir şekilde yükselten, dolayısıyla insülin hormonunu arttırarak, vücudun yağ depolamaya yönelmesine yol açan yüksek miktarda şeker içermesi sebebiyle, diğer taraftan süt ve süt ürünleri gibi sağlıklı beslenmenin temeli olan içeceklerin yerine geçtiği için şişmanlık için risk oluşturuyor’’ diye konuştu. Bunların dışında kola içme alışkanlığının fast-food beslenmeye eşlik ettiğini ve kola ile birlikte daha fazla yemek yendiğini belirten Hatun, şöyle devam etti: ‘’Bu nedenle de ABD’deki çocuk sağlığı otoriteleri çocukların kolalı içeceklerden uzak tutulmasını öneriyor. Kolalı içeceklerin esas zararlı etkisi ise kemikler üzerinde oluyor. Amerikan Tabipler Birliği’nin Çocuk Sağlığı Dergisi’nde kolalı içecek alışkanlığının lise öğrencisi kızlarda kemik kırıkları sıklığını 3 kat arttırdığını gösteren bir araştırma yayımlandı. Daha önce de benzer yazılar yayımlandı. Kolalı içecekler içindeki yüksek miktardaki fosforun kan fosforunu yükselterek kemiklerden kalsiyum kemiren paratiroid hormonu düzeyini artırdığı ve bir süre sonra kalsiyumu azalan kemiklerin sağlamlıklarını yitirdikleri öne sürüldü. Tıp literatüründe bu gözlemi destekleyen başka insan çalışmalarının yanı sıra benzer etkinin farelerde olduğunu gösteren araştırmalar yayımlandı.’’
SÜT ÜRÜNLERİ TÜKETİMİNİ AZALTIYOR
KOLA içme alışkanlığının en önemli kalsiyum kaynağı olan süt ve süt ürünlerinin tüketimini azalttığı ve ‘’Ergenlik döneminde günde 800-1200 mg olan kalsiyum ihtiyacının karşılanması önleyerek kemik sağlığını olumsuz etkilediğini’’ savunan Hatun, ‘’Bunların dışında kolalı içeceklerin böbreklerden kalsiyum atılımı arttırdığını, mide mukoza hücre siklusunu bozduğu, diş çürüklerini belirgin bir şekilde attırdığı, aşırı içilmesinin hipokalemik miyopatiye neden olduğunu gösteren raporlar yayımlandı’’ diye konuştu. Hatun, British Medical Journal’da besin endüstrisinin tütün endüstrisine enzer zararlı etkilere neden olduğunu içeren bir yazının da yayımlandığını anlatarak, şunları söyledi: ‘’Bu durumda fast-food zincirlerinin sağlık açısından güvenli olmayan, yağ oranı yüksek yiyecekleri çocuklara satmak için milyonlarca dolarlık reklam kampanyaları düzenlemesinin engellenmesi ve nasıl sigara reklamları yasaklandıysa bu tür reklamların yasaklanması için hepimizin çaba göstermesi gerekiyor. Çalışmalar, aralıklı ve önce yüksek yoğunlukta sonra düşük yoğunlukta yapılan aktivitenin aynı miktarda kalori kaybına yol açan orta yoğunluktaki aktivitelere göre daha fazla yağ ve kilo kaybına neden olduğunu göstermiştir.’’ Prof. Dr. Şükrü Hatun, çeşitli ilâçların iştah azalttığını ve yüzde 5-20 oranında ağırlık kaybına yol açtığını, ancak önemli yan etkilere sahip oldukları için çocuklarda kullanımının ancak özel merkezlerde ve ‘süper şişman’ çocuklarla sınırlı olduğunu bildirdi. |
16.03.2010 |
Sigara, uyuşturucuya başlamanın ilk adımı SAĞLIK Bakanlığı’nca 19 Temmuz 2009 tarihinde başlatılan sigara karşıtı ‘Yüzde 100 Dumansız Hava Sahası’nın ne kadar önemli olduğu, emniyetin yaptığı bir çalışma ile ortaya çıktı. Emniyetin madde kullanan şahıslar üzerinden yaptığı ‘Madde Kullanımı Risk Analizi Anketi’ne göre uyuşturucuya başlamanın ilk adımı sigaradan geçiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığı, 2009 yılında madde kullanmaktan dolayı haklarında polis tarafından yasal işlem yapılan şahısların profillerini inceledi. Ankete, maddeyle ilgili suçlardan dolayı haklarında yasal işlem başlatılıp madde kullandığını beyan eden 2 bin 385 kişi katıldı. Madde kullanıcılarının yüzde 2,3’ünü kadınlar, yüzde 97,7’sini erkekler oluşturuyor. Başlama sırasına göre kullanılan maddelere bakıldığında ilk sırada sigara yüzde 73,1; ikinci sırada alkol yüzde 1,3 ve üçüncü sırada esrar yüzde 0,3 oranında yer alıyor. Anket verileri, madde kullanıcılarının büyük çoğunluğunun uyuşturucu madde kullanımına başlamadan önce sigara kullandığını ortaya çıkardı. Madde kullanıcılarının yüzde 44,7’sinin terk edilmiş yerlerde, yüzde 31,9’unun kendi evinde, yüzde 7’sinin arkadaşının evinde, yüzde 3,3’ünün ise eğlence yerlerinde maddeyi kullandıkları tespit edildi. Kullanıcıların yüzde 55,4’ünün hiç evlenmediği, yüzde 38’inin evli, yüzde 4,9’unun da boşanmış olduğu belirlendi. Madde kullanıcılarının yüzde 39,7 ilkokul mezunu ve yüzde 26,7 ortaokul mezunu olmak üzere toplam yüzde 66,4 ile ilköğretimde yoğunlaştığı görülüyor. Bunu yüzde 20’lik bir oranla lise ve dengi okul mezunları izliyor. Kullanıcıların yüzde 35,1’i ailesiyle (anne baba, eş ve çocuklar), yüzde 28’i eş ve çocuklarıyla, yüzde 26,1’i yalnızca anne veya babasıyla, yüzde 6,7’si de yalnız yaşadığı belirlendi. KOM Daire Başkanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre uyuşturucuya başlamanın ana nedenleri merak ve arkadaş etkisi. Madde kullanıcıları, ‘maddeyi neden kullandıkları’ sorusuna yüzde 40,5 ile merak olduğunu söyledi. İkinci sırada yüzde 23,6 ile arkadaş etkisi, üçüncü sırada yüzde 15,2 ile aile sorunları, dördüncü sırada yüzde 12,1 ile kişisel sorunlar yer alıyor. |
16.03.2010 |
Gençler için proje MERSİN’DE gençlerin uyuşturucu ve şiddetten uzak tutulması için “Sporda Açılım Projesi” başlatıldı. Gençlerin birbirleri ile kaynaşması ve yoksul öğrencilerin spor aracılığı ile kent hayatına uyumunun sağlanmasının da amaçlandığı projede madde kullanan gençlerin sayısının azaltılması hedefleniyor. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, İl Millî Eğitim Müdürlüğü, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen projenin Mersin Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi’ndeki açılışında konuşan Vali Hüseyin Aksoy, projenin temel amacının gençleri şiddetten ve uyuşturucudan uzak kalmasını sağlamak olduğunu belirti. Gençleri kötü alışkanlıktan uzaklaştırarak sporla buluşturmanın projenin en temel görevlerinden birisi olduğunu ifade eden Aksoy, farklı bölgelerdeki öğrencilerin yapılacak spor müsabakaları ile kaynaşmasının sağlanacağını kaydetti. |
16.03.2010 |
Hipertansiyona süt gerekli AMERİKAN Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Tuğçe Aytulu, “Kalsiyum, hipertansiyonun kontrolü için gerekli bir mineraldir. Bu nedenle süt ve süt ürünleri tüketmeniz yararlı olacaktır” dedi. , hipertansiyonun, gelişmiş ülkelerde sıklıkla karşılaşılan bir halk sağlığı problemi olduğunu hatırlattı. Tedavi edilmeyen hipertansiyonun yanında birçok hastalığı getirebileceğine dikkat çeken Tuğçe Aytulu, şöyle konuştu: “Araştırmalar hipertansiyon oluşumunda diyetsel faktörlerin etkili olduğunu göstermekte. Yapılan çalışmalara göre uygun bir beslenme planı ile kan basıncı düşürülebiliyor. Son yıllarda hipertansiyonun tedavisinde kullanılan ve DASH adı verilen bir beslenme modeli geliştirildi. DASH’ın açılımı ‘Hipertansiyonu düşürmede diyetsel yaklaşımlar’ anlamına geliyor. Bu beslenme planında hedef; gıdalarla alınan sodyum miktarını azaltırken aynı zamanda yetişkinler için yeterli ve dengeli bir beslenme planı oluşturmak. Sodyum, hipertansiyonun oluşumunda önemli bir mineraldir.” |
16.03.2010 |