Lahika |
Hadis-i Şerif Meâli
Şüphesiz Allahu Teâlâ her yüz yılın başında bu ümmet için dinini yenileyecek bir müceddid gönderir.
Câmiü's-Sağîr, No: 1060 |
23.03.2010 |
Ölümüm, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek Ben rahmet-i İlâhî’den ümit ederim ki, mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek. Ey din ve âhiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşamanızı isterseniz bana ilişmeyiniz. İlişseniz, intikamım muzaaf bir sûrette sizden alınacağını biliniz, titreyiniz! Ben rahmet-i İlâhî’den ümit ederim ki, mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak! Cesaretiniz varsa ilişiniz! Yapacağınız varsa göreceğiniz de var. Ben bütün tehdidâtınıza karşı, bütün kuvvetimle bu âyeti okuyorum: “Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar onlara ‘Düşman size karşı büyük bir kuvvet topladı; onlardan korkun’ dedikleri zaman onların imanı ziyadeleşti ve ‘Allah bize yeter; O ne güzel vekildir’ dediler.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173) Mektûbat, s. 418 *** Felillâhilhamd, hizmet-i Kur’âniye ve imaniyede Cenâb-ı Hak rahmetiyle öyle kardeşleri bana vermiş ki, vefatımla, o hizmet, bir merkezde yapıldığına bedel, çok merkezlerde yapılacak. Benim dilim ölümle susturulsa, pek çok kuvvetli diller benim dilime bedel konuşacaklar, o hizmeti idame ederler. Hattâ diyebilirim: Nasıl ki bir tane tohum toprak altına girip ölmesiyle bir sümbül hayatını netice verir; bir taneye bedel yüz tane vazife başına geçer. Öyle de, mevtim, hayatımdan fazla o hizmete vasıta olur ümidini besliyorum. Mektûbât, s. 412 *** Madem Risâle-i Nur’un vazife-i kudsiye-i imaniyesi benim ölümümle daha ziyade halisane inkişaf edecek ve hiçbir cihetle dünya işlerine ve benlik ve enaniyete vesilelikle itham edilmeyecek ve rekabeti tahrik eden hayat-ı şahsiyemi bulmadığı için daha mükemmel ve ihlâs ile o vazife devam edecek. Hem ben dünyada kaldıkça gerçi bir derece yardımım olabilir; fakat adi şahsiyetimin ehemmiyetli rakipleri, münekkitleri, o şahsiyeti itham edebilir ve Risâle-i Nur’a ihlassızlıkla ilişebilir ve bir derece çekinir, çekindirir. Hem bir derece bekçilik yapan bir şahsiyetin yatmasıyla, o daire-i nuraniyedeki bütün ehl-i gayret müteyakkız davranır. Bir nöbettar yerine, binler bekçi çıkar. Elbette ölüm gelse, “Baş üstüne geldin” demek gerektir. Hem, madem Nur şakirtlerinden çokları hem malını, hem istirahatini, hem dünya zevklerini, hem lüzum olsa hayatını Nurun hizmetinde feda ediyorlar. Sen, ey nefsim; neden fedakârlıkta en geri kalmak istersin? Hem katiyen bil ki, çok biçarelerin hayat-ı bakiyelerini Nurlarla kurtarmak hizmetinde, fani ve zahmetli ihtiyarlık hayatını memnuniyetle bırakmaya lüzum olsa veya vakti gelse, razı olmak gayet lezzetli bir şereftir.
Emirdağ Lâhikası, s. 174
LÜGATÇE:
muzaaf: İki kat, iki misli, katmerli. rahmet-i İlâhî: Allah’ın şefkat ve merhameti. mevt: Ölüm. idame: Devam ettirme. vazife-i kudsiye-i imaniye: İmanın kıymetli ve kusursuz vazifesi. |
23.03.2010 |
Kartal bakışlı mücahidi tanıyor musun?
Bu aziz vatanda öterken baykuşlar Üstad, ümitvar olun dedi anlıyor musun? Bir yılmaz fedai, önünde sarp yokuşlar Kartal bakışlı mücahidi tanıyor musun?
Ruhsuz kalan saraylarda, yaşamak kayıp Nur mihrabında başını secdeye koyup Asırlar var ki daim susuzluğu duyup Nur şerbetinden içip kanıyor musun?
Dilimde hiç durmadı ümit türküsü Dünyamda daima berrak gökyüzü Kalkmasın üstümüzden Nur’un örtüsü Sen hâlâ karalar bağlıyor musun?
Yaralamasın seni sakın zulmetin oku Derindedir meyvedar ağacın kökü Sırtına yüklenen bu mukaddes yükü Sonsuza kadar taşıyor musun?
Gelir bir gün kutuplara giden gemiler Sahile vurur dalga dalga sevgiler Açar gönlümüzde renk renk çiçekler Haydi, davran menzile varıyor musun?
Nurlar pusulan olsun, çıkmaz bu sokaklar Yutmasın sakın seni kuştüyü yataklar Cezp etmesin aldatan süslü bayraklar Deryada elmas cevher arıyor musun?
Daim duyulsun manevî cihad sesleri Yaktık gemileri artık dönmeyiz geri Gel artık sen de gör bu tılsımlı seheri Çağ açan Üstad gibi çağlıyor musun?
Nur’u, ufukta parlayan fecirden dediler Gelişi, güneşin doğduğu yerden dediler Aziz Üstad âlem-i Nur’a göçtü dediler Gözlerinde yaşlar var ağlıyor musun?
HASAN ŞEN / İZMİR |
23.03.2010 |