Rifat OKYAY |
|
Nice manevî baharlara! |
Yirminci asrın karanlıklarının aydınlandığı, karabulutların aralandığı, siyah alacalığın beyaza dönmeye başladığı müjdeli günler, zamanlar içinde nurlu bir baharı karşılıyoruz… Osmanlının inkirazından bu yana, hatta yüz elli senedir böyle Müslümanların lehine, hak ve hukuklarının adeta iadesi ve teslimi mânâsında, hadiseler hatırlanmaya, yaşanmaya ve hayatın içinde bir bahar havası içinde görülmeye başlandı… Bahar geldi; nurlu ve müjdeli bu manevî bayram havası içerisinde, biz de dünyamızdaki bahar havasını güzel bir huzu ve huşu içerisinde temas edebiliriz… Semanın masmavi tabakası içinde Nuranî bir Zatın, Nur-u İlâhinin aydınlattığı dünyamız üzerindeki üç yüz bin nebatat ve mahlûkat dirilmeye başladı… Haşri inkâr edenlerin rağmına geçen seneye göre aynen veya mislen yeniden hayat buluyorlar, canlanıyorlar. Bize hayat bahşeden, Hayy olan ve hayatın her nevîni kâinat sayfalarında dokuyan Rabbimizin kudret kaleminin işlediği sayısız hayat sahibi mahlûk baharda diriliyor, canlanıyor. Binbir ses ile birbirlerini ve hayatı hayatın içindeki nimetlerle hayatı vereni bilen, hatırlayan sayısız yaratılmış, Yaradana hamd ve şükür ile teşekkürde bulunmaya başlıyor bahar mevsiminde. Su sesi, kuş sesi, rüzgâr sesi üçlü bir armoni ile bütün mahlûkat adına adeta “bahar geldi, baharı Rabbimiz ihsan etti, bizleri rızıklandıran, bizlere şefkatle muamele eden, bakan ve kollayan Rahman ve Rahim olan Rabbimiz bizlere baharı ihsan etti” diye hadsiz lisanlarla kâinata ilân etmeye başladılar. Bulutların arasında şefkat ve merhamet elinin timsali gibi, Yaradanın adına baharda hayatlanacak bütün mahlûkata “Buyurun, hoş geldiniz” diyerek tebessüm eden, gülen ve güldüren güneşimiz, maddî âlemi binler mânâ âlemlerini düşündürecek, tefekkür ettirecek şekilde aydınlatmaya başladı Elhamdülillah… Bülbüllerin serbaşlığında açan güllere, lâlelere, menekşelere, papatyalara, sayısız çiçeklere ne demeli? Nasıl yepyeni giydikleri elbiselerle bahara “hoş geldin” diyorlar, baharın binbir rengi içinde kâinatın nağamatına iştirak eden tesbihte ve zikirde bulunuyorlar… Her yaratılmış, her mahlûk kendi adına, kendi lisanıyla şu bahar sayfasında kendisini anlatırken, zikir ve tesbihde bulunurken, Rabbi Rahimimizin izzet-i ikramıyla ve ihsanıyla nazenin ve nazlı yaratılan insanoğlu, İslâmın ve dinlerin şerefli mensupları bütün mahlûkatın, bütün zamanlarda yaptıkları dualarıyla, tesbihleriyle, zikirleriyle Rahman-ı Rahimin dergâhına ibadetlerinde, dualarında özellikle namazda ve tahiyyatta küllî olarak takdim ediyorlar. Bu noktadan insan olan insan ve şerefli mahlûkat insan Müslüman, mü’min ne kadar Allah’a hamd etse, şükür etse, zikir ve tesbih etse azdır. Suların başların taşlara, kayalar vurarak adeta öldüklerini haber veren o muazzam tesbih ve zikirlerinde bir bütün olarak kâinatın nadide çiçeği dünyamızda bahar mevsiminde sayamayacağımız çoklukta muazzam bir mahlûkat cemaati çok büyük bir zikirle, tesbihle hem kendileri canlanıyor, hayat buluyorlar, hem de izni Rabbani ile diğer bütün mahlûkatın hayatlarına sebep oluyorlar. İşte baharın gelişinde şırıl şırıl akan dereler, sessiz fakat mağfur ve mağmur olarak ip gibi inen yağmurların taneleri bize baharı sözle haber veriyorlar. Şimdi Rabbimizden ümid ediyor ve bekliyoruz ki, şu helâket ve felâket asrının baharına girdiğimiz şu günlerde, bizlerden rahmetini ve merhametini esirgemesin İnşallah. Hepimizi baki bir âlemin tarlası olan şu dünyamızdaki geçici baharların netice vereceği baki âlemlerdeki baki baharların olacağı mekânlara idhal etsin, çağırsın İnşallah… Nice nurlu baharlarda yaşayacağımız nurlu günlere kavuşmak dileğiyle.
16.04.2010 E-Posta: [email protected] |