Recep TAŞCI |
|
Tedbiri elden bırakmayalım |
Çeyrek… Ekonomi lügatinde de bolca geçer.İlk, ikinci, üçüncü, son çeyrek… Diye. Yılın üçer aylık dilimlerine verilen isimdir. Genellikle, “Büyüme” ile birlikte anılır. Büyüme? Bir ekonomide üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerindeki değişimi gösterir. Çeyrek dönemler itibariyle hesaplanarak bir önceki yılın aynı çeyreğiyle kıyaslanır. Nisan ayı başında, 2009’un son çeyrek büyüme rakamları açıklandı. Büyüme yüzde 6 olmuş. Sevindirici, Neden yüksek çıktı, yakından inceleyelim. Birincisi baz etkisi. Mukayese edilen 2008’in son çeyrek dönem verilerinin kötü olması. İkincisi tüketim artışı. Tükettikçe büyüme hızlanıyor. Bireysel tüketim harcamaları yüzde 4,75 artarken devletin nihaî tüketim harcaması yüzde 17,89 artmış. Son 10 yıldan bu yana devlet harcamalarında gözlenen en büyük sıçrama. Öte yandan hem vatandaş hem devlet borçlu. Borca harca dayanan büyüme sağlıklı olamaz. Ayrıca yatırım harcamalarında bir kıpırdanma olmaması ise gelecek için düşündürücü. Üçüncüsü üretim ve stokların katkısı. Sanayi ve hizmet sektöründeki canlanma büyümeyi olumlu yönde etkilemiş. Dış talep ise yetersiz kalmış. Sonuçta; Dünya ekonomilerine paralel olarak bizde de bir toparlanma görülüyor. Resesyon geride kalıyor. Haziran 2010’da ilk çeyrek büyüme rakamı öğrenilecek. Çift haneli bir büyüme şaşırtmamalı. Keza baz alınacak 2009’un ilk çeyreğinde tarihî bir daralmaya imza atmıştık. Bu döneme göre yüzde 10’un üzerinde bir büyüme normaldir. Aksi halde nal toplarız. 2008 GSYH büyüklüğüne bile erişemeyiz. Büyürken de cari açık ve enflasyon gibi kronik hastalıklarımız nüksetmemeli. Küresel krizde dış ticaret açığı 36,5 milyar dolara kadar gerilemişti. Canlanmayla birlikte Şubatta dış ticaret açığı yüzde 418 oranında arttı. İhracat rakamları olumlu olmasına rağmen ithalatımız daha fazla arttığından döviz açığımız giderek büyümektedir. Diğer bir risk enflasyon. Mart ayı verileri önümüzdeki dönemde enflasyonun yukarı doğru tırmanacağına işaret ediyor. Nedense... Büyüme... Kabul edilebilir carî açık... Tek haneli enflasyon... Bir türlü bir arada olmuyor. Bu durum ise sık periyotlarla krizlere yol açıyor, ülke sıkıntıya giriyor. Borsanın rekor kırması... Fiyatların, faizlerin ve kurların istikrarını koruması... Kamu borç stokunun millî gelire oranının halen yüzde 45’ler civarında seyretmesi... Büyüme rakamlarının yüksek çıkacağı beklentisi... Tabiî işsizliği ve yoksulluğu bir yana bırakırsak!... Ekonomide bir bahar havası estiriyor. Umarız “Yalancı bahar” yaşamıyoruzdur. Yine de... Bu havalara aldanmayalım. Tedbiri elden bırakmayalım.
12.04.2010 E-Posta: [email protected] |