12 Nisan 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Faruk ÇAKIR

Mevlevîlik de istismar edilmesin


A+ | A-

Bir Mevlânâ dostunun; Hz. Mevlânâ ve Mevlevîlik üzerine yaptığı açıklamaları—üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen tazeliğini koruduğu için—dikkatinize sunmak istedik. Çünkü bu tesbitler, Hz. Mevlânâ’yı yanlış anlayan ve yanlış anlatmaya çalışanları ikaz mahiyetindeki tesbitlerdir. Hz. Mevlânâ hakkında herkesin doğruları bilmesinde fayda var.

Bahsettiğimiz Hz. Mevlânâ dostu hanımın ilk adı, Charmaine Angele Moo. Şimdiki ismiyle Şermin Barihudâ Tanrıkorur. Udî bestekâr, yazar, merhum Cinuçen Tanrıkorur’un hanımı. 1946 yılında Jamaika’da doğmuş. 1972-75 yılları arasında bir Amerika üniversitesinde doçent olarak görev yapmış. Daha sonra Türkiye’ye gelmiş ve 8 yıl Konya’da yaşamış. 1984-2000 yılları arasında Türkiye’deki bazı üniversitelerde öğretim üyeliği de yapan Barihudâ Tanrıkorur, Hz. Mevlânâ üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor.

Tanrıkorur, Hz. Mevlânâ’yı tanıma safhasını anlatırken şöyle diyor: “(Amerika’da) 70’lerde bütün dinlerin iç anlamlarını arama eğilimi vardı. Ben de Mevleviliği inceliyordum. Ancak sonradan fark ettim ki, Mevlevî olduğunu söyleyenler Mevlânâ’yı İslâmdan koparıyorlar. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyeti birleştirerek ele alıyorlardı. (Mevleviliğin içinde) İslâmiyetin hiçbir ibadeti yoktu. Tanıştığım Mevlevî şeyhi bana doğruları anlattı. (...) Beni Türkiye’ye dâvet etti. Ve ben de 1976’da Türkiye’ye geldim.”

Barihudâ Tanrıkorur, eksik bilinmesine rağmen Mevleviliğin dünyada büyük ilgi görmesini ise şöyle izah ediyor: “Modernleşme süreci insanları hep maddiyatla meşgul eder hale getirdi. Doğu esasen manevî hayata daha çok önem verir. Fakat buralarda bile sanayileşme ve maddiyat ön plana çıkmıştır. Aile ve sosyal yardım zayıflamış, sevgi ortadan kalkmış. Ruha hitap eden şeylerle meşgul olmuyorlar. Bu boşluğu da Mesnevî ve Mevlevîlik iyi dolduruyor.” (Somuncu Baba Dergisi, sayı: 86 Aralık 2007)

Barihuda Tanrıkorur, unuttuğumuz bir bilgiden de bizi haberdar ediyor: “1926 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra Konya’daki merkez olan Mevlevî Dergâhı Konya’dan Halep’e taşınmış. Çelebilik makamı oraya geçtiği için böyle olmuş. Türkiye’de ancak 1960’dan itibaren Mevlevîlik bir parça ön plana çıkartılmış. Seksenlerde bile ben Vakıflar Genel Müdürlüğünden izin almakta çok güçlük çekiyordum.”

Tabiî ki Mevlevîliği derinlemesine araştırmış olan Barihuda Hanımın dertleri bitmiyor. “Sema”nın turizme malzeme edilmesine de itiraz ediyor: “Atletik vücutlu olan insanları üç ay eğittiler Semazen yaptılar. İmanı var mı, harama bulaşmış mı, Hazret-i Mevlânâ’yı tanıyor mu? Bunlara bakılmadı. (...) Sadece intisap eden kişilerin yapabileceği sema herkese açıldı ve istismara açık hale geldi. (...) Sema bitiyor akşam bir bakıyorlar ki, meyhanede barda içki içiliyor. Böyle hikâyeler var bir sürü.”

“Mevlevîliğin aslı nedir?” sorusunun cevabı da şöyle olmuş: “Mevlevîlik, İslâmiyete uygun olmayan hiçbir şeyi tasvip etmez. Kur’ân’ın ışığında ilerler. (...) Mevlânâ diyor ki, ‘Ben Peygamberimizin (asm) ayağının tozuyum. Kim bunun zıddı bir şey söylerse ben ondan dâvâcıyım.’”

Aslında bu anlatılanlar, hadiselere Risâle-i Nur gözlüğüyle bakanlar için yeni de sayılmaz. Çünkü Hz. Mevlânâ çağının müceddidiydi. Onu İslâmdan, Kur’ân’dan ve Hz. Muhammed’den (asm) ayrı düşünmek kabul edilebilir bir izah değil. Ama bu gerçeklerin bir ‘mühtedi’ tarafından dile getirilmiş olması ayrıca dikkat çekicidir. Barihudâ Hanıma bu yönüyle teşekkür borçluyuz.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

12.04.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (09.04.2010) - Özgürlük, ekmek, su

  (07.04.2010) - Ne kadar para o kadar eğitim mi?

  (06.04.2010) - Zenginiz, ama zor geçiniyoruz

  (05.04.2010) - Ayasofya açılımı ne zaman?

  (04.04.2010) - Yalanla iş gören ülkeler

  (03.04.2010) - Köklerle tanışma

  (02.04.2010) - Çocuklara tuzak kuranlar

  (01.04.2010) - 12 Eylül’ün bir günahı daha

  (31.03.2010) - Başörtülüleri rahat bırakın

  (30.03.2010) - Şiddeti sona erdirmek için

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl