Faruk ÇAKIR |
|
Şiddeti sona erdirmek için |
Her fırsatta ‘kötülük’leri teşvik edenlerin, netice olarak ‘iyilik’ beklemeye hakları var mı? Türkiye’deki hâl ve gidişe bakıldığında belli bir kesimin maddî ve manevî imkânlarını kullanarak kötülükleri teşvik ettiği görülüyor. Meselâ, insanların aklını başından alan ve bir nevî ‘deli’ hâline getiren alkollü içkilerin reklâmının yapılması ‘kötülüğün’ teşviki değil midir? Devam eden başörtüsü yasağı karşısında ‘hiç bir şey olmamış gibi’ davrananlar olduğu gibi, gazetelerde süren alkollü içki reklâmlarına rağmen ‘hiç bir şey olmamış gibi’ davrananlar var. Kanunsuz başörtüsü yasağına karşı bıkmadan ve usanmadan her hafta sonu toplantı düzenleyen sivil toplum kuruluşlarını tebrik etmek lâzım ve ediyoruz. Bu toplantılarda taşınan bir afiş var. Orada deniyor ki, “Başörtüsü yasağı sürüyor. (D)uyuyor musun?” Hakikaten, başta Türkiye’yi idare edenler olmak üzere çoğu kişi bu yasağı hem duymuyor, hem de hiç bir şey olmamış gibi uyuyor... Başörtüsü yasağına gösterilen haklı tepkileri duymayanlar, başta gençler olmak üzere bütün bir cemiyeti mahveden, kötülüklerin anası ‘alkollü içki’ reklamları karşısında da gözlerini kapatıp kulaklarını tıkıyorlar. Bir çelişki daha var: Başörtüsü yasağına karşı kurulan sivil toplum kuruluşları haklı tepkilerini dile getirmek için ısrarla toplantı ve paneller düzenlerken, alkollü içkiler başta olmak üzere benzer fenalıkları engellemek için kurulmuş olan dernek ve vakıflar, yaşananları kenardan seyrediyor. Bu çelişkiyi hatırlatınca da memnun olacakları yerde rahatsız oluyor ve “Paramız yok, toplantı düzenleyemiyoruz” diyorlar. Paraları olmadığı belki doğrudur, ama her şey para ile olmaz ki! Her hafta ve neredeyse her gün devam eden gazetelerdeki alkollü içki reklâmlarına karşı bir basın açıklaması yapmak için de mi para lâzım? “Yapıyoruz, ama bizi duyan olmuyor?” bahanesine de sığınmamak lâzım. Duyurmak için hele bir adım atılsın. Bir medya organı, bir siyasetçi, bir tüccar duymazsa, başka biri duyar. Bu işin şakası yok. Geç kalmış olmamak için bugünden tezi yok, harekete geçmek ve hiç değilse alkollü içkilerin gazetelerdeki reklamlarını engellemek gerek. Acı olan şudur: Geçenlerde, bu konularda çalışmaları olan bir sivil toplum kuruluşu yöneticisine bu konulardan bahsettik. Hiç haberi yokmuş. “Alkollü içkilerin reklâmları gazetelerde yayınlanıyor mu? Yasak değil mi?” diye sordu ve “Ben görmedim, çünkü gazeteleri internetten takip ediyorum” dedi. Doğrusu hiç şaşırmadım. Çünkü geçmiş yıllarda TBMM Sağlık Komisyonundaki bazı milletvekillerinin de bundan haberi olmadığına şahit olmuştuk! Onlar gazetelere “Bizden, partimizden, genel başkanımızdan bahis var mı?” diye bakıyor her halde... Bakınız, Ludwig-Maximilians Üniversitesinden kriminolog Prof. Dr. Heinz Schöch, Bahçeşehir Üniversitesince düzenlenen “Çocuk Suçluluğu” panelinde şöyle demiş: “Alkol tüketiminin artması, uyuşturucu madde kullanımı, medyada şiddet içeren yayınlar, pasif ve düzensiz boş zaman şekillendirmesi gençlerde şiddeti arttırıyor.” (AA, 26 Mart 2010) Şiddetin sona ermesini gerçekten isteyenler, alkolllü içkilerin reklâmına son vererek işe başlayabilir...
30.03.2010 E-Posta: [email protected] |