Raşit YÜCEL |
|
Tokat yolları |
Anadolu bu günlerde maddî ve mânevî baharın kokusu ile yaşıyor. Can kardeşim Nejdet Pehlivan Tokat ilimizde “Demokratik Açılım” ile ilgili konferansını vermek için Çorum’a uğramıştı. Tokat’a beraber ulaşmak için yollarda idik. Bir Cuma günü yolumuz üzerindeki şehzadeler şehri Amasya’ya uğradık. İyi ki uğramışız. Bu güzel ilimizi sayısız defalar ziyaret ettiğim halde güzel, tarihî ve asude bazı mekânlarını yeni görmenin mutluluğunu yaşadık. Çok değerli arkadaşlarımızın refakatinde tarihe hayalen seyahat ettik. Akşama yakın bir başka tarihî mekân olan Tokat’ta idik. Akşam “Kanal 60” televizyonunun dâvetine icabet ederek Nejdet kardeşim ile bir saatlik canlı yayında Bediüzzaman Hazretlerinin görüş ve düşüncelerini kamuoyuna sunmaya çalıştık. Yeni Asya Temsilciliği’nde dostlarımızla hasretliğin acısını, buşmanın âhengi ile gidermeye çalıştık. İşte Anadolu budur. Bizler muhabbet fedaileri idik. Ve muhabbet, sevgi ve saygı duyulan dostlar ile gerçekleşirse onun tadı bir başka oluyor. Pazar günü Tokat’ın tarihe mâl olmuş haşmetli mekânlarını rehberimiz eşliğinde büyük bir haz ve tefekkürle gezdik. Akşam konferansın verileceği salona gttiğimizde çevreden gelen yeni dostlar ile kucaklaştık. Okunan aşr-ı şerif, Ömer Hocamızın sunuş konuşması, nefis şiir demetleri, Nejdet kardeşimin sunduğu koferans ve Risâle-i Nur Bilgi Yarışmasında dereceye giren gençlerimize verilen hediyelerin takdimi... Tamamen dolu olan büyük salonun havası çok muhteşemdi. Buluşmanın en hüzünlü tarafı ayrılıktı. Anadolu’nun sinesi böyledir, sıcaktır, asudedir, fedakâr insanların meydana getirdiği bu tablo harika idi. Ve biz Çorum’da gerçekleşecek olan anma programına yetişmek için yollarda idik. Tam saatinde Çorum’da idik. Buradaki salon da hınca hınç dolmuştu. Konuşmacı, eski Mardin Millî Eğitim Müdürü ve Harran Üniversitesi idarecilerinden dostumuz Tahir Ünverdi idi. Şevk ve heyecan verici güzel konuşması dinleyiciler tarafından alkışlar ile mukabele gördü. Çevre il ve ilçelerden gelen dinleyicilerle kucaklaştık. Ve adeta bahar havasının ılık asudeliğini büyük bir haz ile yaşadık. “Ben acele ettim, kışta geldim; sizler cennet âsâ bir baharda geleceksiniz“ demişti Bediüzzaman. Ve gerçekte tam bir baharı yaşıyoruz. Risâle-i Nur’un elli yıllık tarihini bilenler, bu günlerin güzelliğini daha iyi anlarlar. Hayat böyledir. Her yokuşun bir inişi olur. O büyük Üstad “Ben kıyamete kadar gelecek talebelerimi biliyorum” demişti Bayram Yüksel Ağabeye. Önemli olan ona talebe olabilmektir. Bu da, yamuk odun parçalarının kırılıp enerji hâline getirilmesi gibi, nefsimizden ve hislerimizden geçerek, hadiselerin ve şahısların vefasızlığına aldırmadan muhabbet fedailiğini hizmette hayat düsturu hâline getirmemizle mümkündür. Bu yoğunlaşmış bir haftadır. Fakat o sadece bir haftaya sığacak kadar küçük bir mefkûre değildir. O kıyamete kadar devam edecek olan bir gönül ve manevî deryanın asudeliğidir. Onun bu güzel seylinde istifade edenler kazanacaktır. Şahıslara, olaylara, hislere, heveslere kapılanlar kaybedeceklerdir. Bu silsile başladığı gibi gitmiş olsaydı, firak rüzgârları esmese idi, ihlâs, feragat ve fedakârlık hasletleri zedelenmese idi, bugün Türkiye’de hizmetlerimiz nasıl olurdu, onu bir düşünün? Her şeye rağmen bu kervan şehirlerimizi, ülkemizi ve dünyamızı nurlandırmaya devam edecektir İnşaallah. Hem de kıyamete kadar.
25.03.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (23.03.2010) - Ondan ayrılalı 50 yıl oldu (11.03.2010) - İdealler ve gerçekler (21.02.2010) - Dile kolay… Aradan 40 yıl geçti |