Hüseyin GÜLTEKİN |
|
Manevî dertlerin çaresi manevî devâlardır |
Stres, sıkıntı, depresyon bu asır insanlarının en çok muzdarip oldukları rahatsızlıklar. Günümüz insanlarının küçümsenmeyecek bir kesimi, şu veya bu şekilde bu hastalıklara maruz. Araştırmalara göre başta kadınlar ve gençler olmak üzere hemen her yaş grubundaki insanlar halk arasında ruh hastalıkları diye anılan stres, depresyon gibi hastalıklarla boğuşuyorlar. Bu çeşit hastalıkların sonucu olarak ülkemizde küçümsenmeyecek intihar olaylarına şahit oluyoruz. Bu nevî rahatsızlıkların tedavisi için çareyi psikolog, psikiyatri kapılarında arayan hastaların bir çoğu aradıklarını bulamamanın çaresizliği içinde, sonuç vermese dahi belki de ömür boyu ilâç kullanmayı alışkanlık haline getiriyorlar. Bazılarının “teknoloji asrı, sanayi asrı, medeniyet asrı” diye nitelendirdikleri bu asrı Bediüzzaman aynı zamanda “hasta asır, bedbaht asır, gaddar asır, helâket ve felâket asrı” şeklinde nitelendirir. Şurası enteresan ve aynı zamanda acı bir gerçek ki, bir çok nimeti, bir çok imkânı günümüz insanlarına sunan bu asır, beraberinde bir çok derdi, sıkıntıyı, huzursuzluğu getirdi. Maddî bir çok imkâna, bir çok nimete kavuşan günümüz insanı, aradığı huzuru ve mutluluğu bulamadı. Hayalindeki hemen bütün özlemlere kavuşan bu asrın insanı, bu defa sebebini bilemediği sıkıntılara, bunalımlara maruz kaldı. Hasta, bedbaht asrı doğru teşhis eden Bediüzzaman, çare ve tedavi yollarını da bu asır insanının nazarına sunmuş aslında. Duçar olduğu hastalığın farkına varmayan bu asrın insanı, çare ve tedavi noktasında da mütehayyir ve şaşkın çoğu zaman. İsabetli bir teşhis olmayınca, doğru ve yerinde bir tedavi de olamıyor. Maddî rahatsızlıkların çare ve tedavisi, ekseriya maddî ilâçlarla olduğu gibi, manevî hastalıkların tedavisi de çoğunlukla kalbi ve ruhu teskinde etkili olan manevî tedavilerle olduğu inkâr edilemez. Bunun için bunalım, stres, depresyon gibi rahatsızlıklara maruz kalan hastaların manevî yöndeki tedavileri göz önünde bulundurmalarında fayda var. Bu meyanda hasta ve bedbaht asrın bir nevî manevî hekimi sayılan Bediüzzaman Risâle-i Nur’da önümüze manevî reçeteleri sunuyor. Meselâ Yüce Allah’ın Fussılet Sûresi 44. âyeti olan “Kur’ân iman edenler için bir hidayet rehberi ve şifadır” mealindeki âyeti tefsir ederken; “Şu şifalı âyet çok zamandır benim dertlerimin şifası ve ilâcı olduğu gibi eczahane-i kübrâ-yı İlâhiye olan Kur’ân-ı Hakîmin tiryakî ilâçlarından, Risâlei’n-Nur eczalarının kavanozlarından alarak, belki bin mânevî dertlerime bin kudsî şifayı buldum ve Resâili’n-Nur şakirtleri dahi buldular.” (Şuâlar, s. 1081) Yine Bediüzzaman, “Biz Kur’ân’dan mü’minler için şifa ve rahmet olan şeyi indiriyoruz” mealindeki İsrâ Sûresi’nin 82. âyetini açıklarken “Bu asrın manevî ve müthiş hastalıklarına şifa” olarak niteliyor. Yalnızca abdest almanın dahi gözle görülür bir huzur ve ferahlık verdiğini; dua etmenin, Kur’ân, Cevşen okumanın, namaz kılmanın stres, sıkıntı, bunalım gibi ruhî sıkıntıları hafifleterek, ruh ve kalbe bir ferahlık verdiğini herkes biliyor. Ayrıca Risâle-i Nur’la meşgul olmanın, onu okuyup veya dinlemenin de ruha ve kalbe sürur ve huzur verdiğini Bediüzzaman söylüyor ve bunun böyle olduğunu hemen bütün Nur Talebeleri yaşayarak söylüyorlar. Ayrıca Bediüzzaman’ın Mektubat adlı eserinin 599. sayfasındaki “..hususan doğrudan doğruya ihtiyaca binâen ve yaralarına devâen Kur’ân-ı Hakîm’in esrarından mânevî ilâçlar alınsa ve tecrübe edilse, elbette o ulûm-u imaniye ve o edviye-i ruhaniye, ihtiyacını hissedenlere ve ciddî ihlâs ile istimal edenlere yeter, kâfi gelir” tesbitini de iyi değerlendirip tecrübe etmekte fayda var. Görülüyor ki, en az maddî hastalıklar kadar, hatta onlardan daha fazla ruh ve kalbi rahatsız eden manevî hastalıklar günümüz insanlarını tehdit ediyor. Enteresandır ki maddî hastalıkları için hastane kapılarını aşındıran insanlar, dûçar olduğu manevî hastalıkları ya hiç nazara almıyor veya çareyi yanlış yerlerde arıyor. Manevî rahatsızlıkların tedavisinin, maneviyatta olduğunu düşünmüyor.
28.03.2010 E-Posta: [email protected] |