Aile-Sağlık |
Çocuklarda ateş hastalık habercisi Ateş, anne-babayı en çok korkutan ve en sık acil polikliniğine başvurma sebeplerinden biridir. Uzmanlara göre, ateş, bir hastalık değil, bir bulgu ve bir hastalığın habercisi. Bursa Ren Tıp Merkezi’nden Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Nuray Dinçer, çocukluk çağında ateşin en sık sebebinin enfeksiyon hastalıkları olduğunu, en sık viral enfeksiyonlar sırasında görüldüğünü söyledi. Ateşin doğru ölçülmesi ve değerlendirilmesinin önemli olduğunu belirten Uzm. Dr. Dinçer, vücut ısısını koltuk altı, kulak veya rektal yoldan ölçülebildiğini, ölçüm yapılan yere göre vücut ısı derecesinin farklılık gösterdiğini vurguladı. Çocukta ateş belirlendiğinde ateşi düşürmek için gerekli tedbirleri almak gerektiğini dile getiren Uzm. Dr. Nuray Dinçer, “Ateşli çocuklarda ilk olarak ‘antipiretik’ ilâçlar dediğimiz ateş düşürücü ilâçları kullanırız. Ateş düşürücü ilâçlar etkilerini yaklaşık 30-45 dakikada göstermeye başlar ve etkileri 4-6 saat kadar devam eder. Ateş düşürücü ilâçlar, tekrarlayan ya da devam eden ateşlerde, gerekirse uygun aralıklarla tekrar tekrar verilebilir. Ateşli çocukta, ateş düşürücü ilâçların yanı sıra çocuğun giysilerinin çıkarılması, ılık duş ve fizik soğutma uygulaması ateşin düşürülmesi açısından önemlidir. ” |
27.03.2010 |
İNCE ELBİSELER GİYDİRİLMELİ Çocuğun üstünde külot ve kısa çoraplar dışında başka giysi kalmamalı, ateş düştükten sonra ise ince giysiler giydirilmelidir. Ateşin düşmesini kolaylaştırmak için çok yüksek veya inatçı ateşlerde ılık duş yaptırılmalıdır. Ilık duş yaptırılamıyorsa, fizik soğutma uygulanabilir, pamuk ya da bezler ılık suyla ıslatılarak koltuk altı, kasık, boyun bölgesine uygulanarak ateşin düşmesi sağlanmalıdır” dedi. Ateş düşürücüler ve fizik soğutma uygulaması ateşin düşmesine yardımcı olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Nuray Dinçer, önemli olanın ateşin sebebinin belirlenmesi ve sebebe yönelik tedavinin yapılması olduğunu söyledi. Büyük çocuklarda ateşten başka bir şikâyetin olmaması durumunda çocuğun genel durumu iyiyse 24 saat kadar ateş düşürücüler verilerek evde izlenebildiğini açıkladı. Dr. Dinçer, ‘3 aydan küçük bebekler, genel durumu iyi olmayan çocuklar (uykuya eğilim, halsizlik, solukluk), solunum sıkıntısı olanlar (sık nefes alma, burun kanadı solunumu, göğüs kafesinde çekilmeler), dizüri (idrar yaparken yanma, acıma), ağrısı olanlar, vücutta döküntü dediğimiz kızarıklıklar varsa (özellikle bu döküntüler cilt altı kanaması gibiyse, üstüne basmakla rengi değişmiyorsa), kusma, ishal’ gibi durumlarda vakit geçirilmeden doktora başvurulmasını istedi. |
27.03.2010 |
Bebeklere gerçek kelimelerle konuşun Bebeklerle “gerçek kelimeler kullanarak” konuşmanın, bebeğin beyin gücünü arttırdığı bildirildi. Bilim adamları, bebekler daha konuşmaya başlamadan aylar önce onlarla konuşmaya başlamanın, bebeklerin beyinlerinin gelişmesinde önemli rol oynayacağını belirttiler. İngiliz gazetelerindeki habere göre, üç aylıkken bile, müzik gibi diğer seslerden ziyade kelimelerin bebeklerin zekâsı üzerinde daha büyük etkisi olduğu sanılıyor. İllinois’deki Kuzeybatı Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, kelime duyan bebeklerin sınıflandırma yapabildikleri, sadece sesler duyan bebeklerin ise bunu yapamadıkları belirlendi. Prof. Sandra Waxman, konuşmanın, özellikle bebeklere yöneltilmiş konuşmanın bebeklerin dikkatini çevredeki objelere çekerek onları sınıflandırmalarını sağladığı düşüncesinde olduklarını söyledi. |
27.03.2010 |
Sınav kaygısı mı, dikkat eksikliği mi?
Çoğu zaman öğrenciler öğrenmesine engel olan etkenin ne olduğunu anlamakta zorluk çeker. Halk arasında sürekli olarak karıştırılan kaygı mı, dikkat mi sorularına cevap olarak şunları söyleyebiliriz: Fatma Hanımın 17 yaşında Sibel, 9 yaşında Hasan adında iki çocuğu vardır. Fatma Hanım küçük yaşta evlenmiş erken yaşta çocuk sahibi olmuştur. Sibel, anaokuluna giderken ilk 3 ay boyunca oldukça zor dönemler geçirmiştir. İlkokul 1. sınıfta okumayı yaşıtlarından geç öğrenip, ilköğretim dönemi oldukça problemli olarak devam etmiştir. Liseye geldiğinde birçok derslerinde düşük notlar almıştır. Bölüm olarak sözel bölümü tercih ettiği halde başarısında hiçbir ilerleme olmamıştır.. Lise 4. Sınıfa geldiğinde bir taraftan dershaneye gidip, bir taraftan okuluna devam ediyordur. Bu sırada arkadaşları ve ailesine problemini açıklayamadığı için sürekli etrafı ile tartışıyor ve sorunlar yaşıyordu. Annesi “ders çalış” dediği zaman “biraz televizyon seyredip öyle ders yapacağım” der. Ders çalışmak için odasına girdiğinde “su içeceğim, canım sıkıldı, dersim bitti” gibi sözlerle başladığı işi bitirmeden kalkar. Fatma Hanım, bu durumdan “neden böyle yapıyorsun? Bir sürü para verdik, seni dershaneye yolluyoruz. Okulda da zaten başarılı değilsin. Bıktım senden” demeye başlar. Annesi ile sorun yaşamamak için, Sibel “Ödevim yok, testimi bitirdim” sözleri ile yalan söylemeye başlar. Sibel’in okuldaki ve dershanedeki öğretmenlerine karşı tavırları oldukça serttir ve dersi bölüp sohbet ederek dersi geçiştirmeye çalışır. Hasan ise Sibel’in aksine başarılı ve düzenli bir çocuktur. Bundan dolayı sürekli çevresinden ve ailesinden takdir alır. Sibel bu duruma dayanamayıp Hasan ile kavga içerisinde “Senden nefret ediyorum, öldüreceğim seni” deyip, ona vuruyordur. Annesi Fatma Hanım Babası İsmet Beye “Ben artık bu çocuklardan sıkıldım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Hayatım anlamsız. Hiçbirinin problemini çözemiyorum. Sibel, sürekli problem halinde. Ne yapmamız gerekiyor?” diye sorar... Sevgili okurlar! Sibel aslında küçük yaştan beri hafif düzeyde zihinsel engeli olan fakat ailesi tarafından kabul edilmeyen bir kızdır. Aynı zamanda yoğun derecede dikkat eksikliği vardır. Ama herhangi bir uzmana gitmediği için hastalığı teşhis edilememiştir. Dikkat eksikliğinin belirtileri ise şöyle; •Ödev başında 10 dakikadan fazla oturamaz sıkılır. •Söyleneni birkaç kez tekrar edildikten sonra duyar. •Kendisine yeterince güvenemez. •Sevildiğinden emin olamaz. •Televizyon ya da internet bağımlısıdır. •Söyleneni dinliyormuş gibi görünse de çok çabuk dikkati dağılır. •Işık renk ya da seslerden aşırı etkilenerek dikkati çabuk dağılır. •Hiperaktif olmayanlar sessiz duygusaldır. •Öğretmeni dinlerken gözleri dalar gider. •Okulda özellikle Türkçe ve matematik derslerinde başarısızlık gösterirler. •Üstün zekâlı çocuklarda ise genellikle Matematik derslerinde başarılı, Türkçe dersinde yazım ve noktalama kurallarına uymazlar. Kaygı ise; var olan bilgiyi kullanırken gençlerin yaşadıkları fizyolojik olarak göstermiş oldukları tepkiler; terleme, bulantı, kusma, baş ağrısı vb..
SINAV KAYGISININ ETKİLERİ •Öğrenilen bilgilerin aktarılmasında güçlük yaşanması, •Okuduğunu anlama ve düşüncelerini düzenlemede zorluklar, •Dikkatte azalma, dikkatin sınavın muhtevasına değil sınava bağlı olarak yaşanan başka olaylara odaklanması, •Zihinsel becerilerin zayıflaması, bilgilerin hatırlanmasının engellenmesi, •Mide bulantısı, baş ağrısı gibi fiziksel rahatsızlıkların ortaya çıkması... Böyle durumlarda karşılaşıldığında ailenin kendi başına çözüm bulması değil, mutlaka bir uzmana başvurulması gerekiyor. Birey tanınmadan, uzman karar vermeden halk arasındaki teşhislerden uzak duralım. Sevgilerimle…
CANAN DEMİRYÜREK /Özel Eğitim Uzmanı |
27.03.2010 |