26 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Röportaj

Kız istemeye damacana su ile gideceğiz

Su Sanayicileri ve Üreticileri Derneği’ni (SUSAD) Başkanı ve Hisar Su Yönetim Kurulu Başkanı Rahman Kılıç, 104.4 frekansından yayın yapan Bizim Radyo’daki “Tüketici Rehberi” programına konuk oldu. Her hafta Çarşamba günleri 16:00-17:00 arası yayınlanan H. Gökhan Karaçivi’nin hazırlayıp sunduğu program öncesi Rahman Kılıç, ile “hayat kaynağımız su”yu konuştuk.

Derneğinizin kuruluş amacı nedir?

Bu dernekteki amacımız tüketiciyi bilinçlendirmek. Suyu israf etmemek. Sektöre giren firmaları bilgilendirmek. Biliyorsunuz şu anda Türkiye’nin su kaynakları yeterli. Herkes suyu israf etmemek için çaba göstermeli. Nasıl ki zamanı israf etmemeliyiz, suyu da israf etmemeliyiz. Derneğimiz bunlarla ilgili çalışmalar yapıyor. Biz, sorunları sorun olmadan önce çözmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi de, su israfını durdurmaya yönelik yapılan çalışmalarımızdır. Türkiye’de su yönetimi konusunda yetki DSİ’dedir. Su israfını durdurmak için çeşmeleri kapatmak yeterli olmuyor. Suyu nitelikli bir şekilde kullanmadığımız takdirde de israf yapılmış oluyor.

SUSAD olarak sadece İstanbul’daki sanayicilere yönelik mi, yoksa Türkiye’deki bütün sanayicilere yönelik mi çalışıyorsunuz?

Biz yerelden ziyade Türkiye geneline yönelik çalışmalarımız var. Türkiye genelinde 50'yi aşkın üyemiz var. Türkiye’de 280’in üzerinde su üreticisi firma var. Bunların 60 tanesi İstanbul’da. 60 tanesi Marmara Bölgesi’nde. Kalanı da çeşitli illere dağılmış durumda. Bizim 50 üyemiz bu firmalar arasında. Üyelerimiz saygın firmalardan meydana geliyor. Bizim derneğimize üye olan firmalar Doğu Karadeniz’den başlamak üzere, Batıya doğru, Güneydoğu Anadolu’ya doğru her bölgeden üyemiz var. Biz derneğimizi kurarken sadece su üreticisi firmalara yönelik kurmadık. Bu firmaları bünyemize alıyoruz. Bunun yanında tedarikçileri de alıyoruz. Burada amaç satıcılar ile aracılar ve tüketicileri biraraya getirmek. Bunun içine tüketici ve bayileri de katmamız lâzım. Burada amaç şu, bilinçli tüketici olmadıktan sonra siz en iyi makinalar ve proseslerle üretim yapıp tüketiciye sunsanız da tüketici nelere, hangi kriterlere dikkat edeceğini, neyi baz alacağını bilmezse işe yaramaz. Tüketicinin bilinçlendirilmesini önemsiyoruz.

İstanbul’da 60 tane dolum tesisi olduğunu

söylediniz. Bu firmaların dolum yaptığı tesisler ne kadar sıhhatli?

Bir kere Sağlık Bakanlığı’nın yönetmeliği gereği suyun kaynağında dolum yapılması mecburi. Çünkü su havadan bile bakteri aldığı için suyun dolumunu yaptığınız yerin temiz olması lâzım. Ondan önce kaynağın çok temiz olması lâzım. Kirlenmeye maruz olmayacak bir bölge olması lâzım.

Her şeyin azı karar çoğu zarar derler, ama İstanbul’da bir sıkıntı olmadığını düşünüyorum.

Bunu şöyle açıklayabilirim. Ben de bir kaç sene önce öğrendim. Türkiye genelinde en çok orman alanı olan il yüzde 47 ile İstanbul. Bu kadar betonlaşmaya rağmen İstanbul birinci sırada. Bu ormanların yaprağının sayısına kadar takip ediliyor. Bu ormanlarda kesim yapmak mümkün değil. Bu alanları arttırmak için çalışıyorlar. Bizim su sanayii açısından ormanlarla ilgili de yönetmelikler var.

İstanbul’daki su kaynaklarının bulunduğu yerler sayfiye alanları. Buralarda yapılaşma yapma imkânı çok kısıtlı. Bizim açımızdan sadece dolumun yapıldığı alanın nezih ve temiz olması gerekiyor. Bunu da sağlıyoruz. Bizler su üreticileri olarak bindiğimiz dalı kesmeyiz. Üstüne para verseniz de bunu yapmayız. Niye? Çünkü orayı yapılaştırdığınız zaman sizin üreteceğiniz suya da etki eder. Dolayısıyla biz buraları korumak durumundayız. Hem işimizin, hem sektörümüzün gereği hem de sosyal sorumluluk gereği de böyle.

Türkiye’de dolum tesislerinin bulunduğu

noktalarda kaynaklar yeterli mi?

Türkiye genelinde kaynakların yüzde 40-50’si ekonomiye kazandırılmış durumda. Bunun yanında iç piyasada yüzde 30 arz fazlası var. Bunun için bizim dernek olarak yaptığımız çalışmalar var. Bir hedef koyup oraya doğru yürümeyi planlıyoruz. Daha önce dediğim gibi “sorunları sorun olmadan önce çözmeye yönelik “çalışmalar yapıyoruz. Bunun yolu şuradan geçiyor: Bir şeyi önemli olarak addediyoruz. Bu üretimin fazla olması ileride haksız rekabete sebep olacak. Kaliteyi düşürecek. Neden? Çünkü yüzde 30 arz fazlası var. Fiyatlar düşecek. Bu bir yandan tüketiciye yarar gibi gözükse de belli bir zaman sonra üretilen suyun kalitesi düşecek. Düşük kaliteli suyun fiyatı ucuzlayacak, ama bu tüketicinin sağlığını etkileyecek. Üretici nasıl etkilenecek? Firmalar artık rekabet edemez, hâlâ gelecek. Artık yapılan yatırımları karşılamak imkânsız hale gelecek. Yatırımcı başka sektörlere yönelecek. Biz diyoruz ki, “dünyada kabul gören nitelikli su üretip bunu yurt dışına ihraç edelim.”

Meselâ bir örnek vereyim: İTO’nun 2001 yılı verilerine göre Çin’in yıllık yaptığı su ithalatı 600 milyon dolar. Fransa 300, İngiltere 150 milyon dolar su ithal etmiş. Aynı dönemde Türkiye 7 milyon dolarlık su ihracatı yapmış. Şu anda Türkiye’nin mevcut kaynaklarıyla su ihracatı yapma kapasitesi 300 milyon dolar. Şu an yaptığımız ihracat 35-40 milyon dolar civarındadır. Burada önemli olan bir başka nokta, siz yer altında atıl duran bir kaynağınızı ekonomiye kazandırıyorsunuz.

Biz bunun peşindeyiz. Bunun da yolu zaten 2003 yılında ve sonrasında çeşitli dönemlerde yönetmelikler değişti. Son çıkan yönetmelik de Avrupa Birliği (AB) normalarına uygun bir yönetmelik. Yani şu anda ürettiğimiz suyu 3. dünya ülkelerine değil AB ülkelerine AB sağlık sertifikasıyla ihracat yapılabilir. Bu ruhsatlarımızla hiçbir denetimden geçmeden ihraç edebiliyoruz.

Türkiye’de dengeli ve yeterli bir su tüketimi var mı? Sizin gözlemleriniz yapılan araştırmalar neleri, ne gibi göstergeleri ortaya koyuyor?

Su son derece önemli stratejik bir kaynak. Ve alternatifi yok. Şundan dolayı önemli. Meselâ ilâcı sudan başka hiçbir şeyle alamıyorsunuz. Siz akşama kadar istediğiniz kadar sıvı tüketin eğer su içmiyorsanız bunun hiçbir yararı yok. Uzmanlar günlük sağlıklı bir insanın en az iki litre su tüketmesi gerektiğini söylüyor. İçilecek suyla ilgili farklı algılar var. İşte mineral değeri yüksek sular için tavsiyeleri var. Bir insanın herhangi bir sudan içmesi damak tadını ortaya koyar, ama suyun içindeki minerali almak için insanın mutlaka su içmesi lâzım. 1-3 litre arasında su tüketimi olması gerekirken bu Türkiye’de alt sınır olan 1 litre civarında. Su içmenin insan sağlığı için faydası tartışılamaz.

Bir profesörden öğrendiğimize göre günde 12 bardak su içilmesi gerekiyor. Bunun da basit bir formülü var. Sabah kahvaltıdan önce mümkünse kaynatıp soğuttuktan sonra 2 bardak oda sıcaklığında su içmemiz gerekiyor. Yemeklerin ardından 2 saat sonra da 2’şer bardak su içmeniz gerekiyor. Bu formülü uyguladığınız takdirde zaten 12 bardak su içmiş oluyorsunuz. Yani üç öğün yemek var, bunlardan önce ve sonra 2 şer bardak su içtikten sonra 12 bardak su içmiş oluyorsunuz. Bir de duş ve banyodan öncede su içmemizi tavsiye ediyor uzmanlar.

Su sektöründe büyük bir rekabet yaşanıyor.

Evimizin kapılarına çeşitli su firmalarına ait broşürler ve yapıştırmalar bırakılıyor. Çok büyük de fiyat farkları var. Fiyatı etkileyen en önemli unsur nedir?

Bilinçli tüketici bizi hem diri tutuyor hem de bir nitelik taşıyor. Biz tüketiciye suyu değil hizmeti satıyoruz. Piyasada bir talep var, biz bu talebe hizmet götürüyoruz. Çıkaracağınız ürün pazara yakın olmalı. Bu temel kriter. Bugün siz kalkıp, Doğu Karadeniz’den bin 500 km’den bir tır suyu İstanbul’a getirmek iki birim ise, İstanbul’dan o suyu aynı yere götürmek 20’de biri kadardır. Başka ne gibi etkiler vardır. Meselâ Karadeniz Bölgesi’nin formasyonu farklıdır. Trakya Bölgesinin formasyonu farklıdır. İstanbul’da Şile bölgesinin formasyonu farklıdır. Hisar Suyun bulunduğu Belgrat Ormanları’nın formasyonu farklıdır. Bizim su kaynaklarımızın bulunduğu bölge koruma ormanlarının bulunduğu alandır. Kirlenmeye maruz kalmaz. Trakya bölgesinin suyu kireçlidir. Karadeniz bölgesinde yer altında kuvars kayalar, kumlar vardır. Bu sebeple buralardan geçen sular mineral alır. Suyun kıymeti artar. İçinde mağnezyum vb. minerallar çoğalır. Suyun kıymeti artar. Şimdi 300 üreticiden yüzde 15’i dünya standartlarında üretim yapıyor. Bu firmalar arasında bizim firmamızda var. Diğerleri “sağlıksız mı?” Hayır. Onların sularını da içebilirsiniz. Fakat yüksek kalitedeki üretim yapan firmaların kullandığı teknolojiler daha pahalı. Daha güvenilir hassas teknoloji kullanıyorlar. Bu da maliyetlere ve fiyata yansıyor. Bizim üretim pazarına sunduğumuz suyun güneş görmeden 14 derecede tüketiciye ulaşması gerekiyor. Biz bunu da denetliyoruz. Biz bu suyun eve kadar girmesini denetliyoruz. Ama siz tüketici olarak alıp suyu güneşin altına koyarsanız, bu su 50-60 derece ısınıp soğursa bu riskinizi arttırır. Suya bir şey olmaz, ama kokusu filan değişebilir. En basit bir elektronik cihazı aldığınızda yanında kullanma klâvuzu vardır. Güneşe maruz kalan suyun etiketi bile soluyor uçuyor.

Su arıtma sistemlerine bakışınız nedir?

Su sektöründe üreticiler, denetleyiciler ve tüketiciler var. Mecburi bir durum yoksa suyunuza dokundurtmayın. Bunu size izah edeyim. Bu arıtma sistemlerini pazarlayanlar size geliyorlar. Hangi suyu tükettiğinizi soruyorlar: A, B, C marka su. Eğer bunlar yoksa “musluk suyu getir!” diyorlar. İçine bir kâğıt parçası daldırıyorlar. Su kahverengi bir renk alıyor. Kâğıt da aynı rengi alıyor. “Suyun içinde bakteri var” diyorlar. Günümüzde Türkiye’de değil, dünyada 24 saatten önce suyun içindeki mikro organizmaları tesbit edecek, ne olduğunu söyleyecek bir tahlil, analiz yok. Siz bunu 3 dakikada nasıl yapıyorsunuz? Bunlar adeta şarlatanlık. Eğer öyle olsa üzerinde yazan telefon numaralarına, adreslere ulaşılır. Arıyorsunuz ulaşamıyorsunuz. Bunların kullandıkları sistemi ben biraz izah edeyim. Kullandıkları sistem 2 veya 3 kademeden oluşan bir sistemdir. Bir tanesi aktif karbon klorlama. Suyun kokusunu alsın diye. İkincisi bir filtreden geçirir içinde tortu filan varsa alsın diye. Üçüncü olarak da reçineden geçirir su sertse sertliğini alsın diye.

Peki bu cihazların sakıncası nedir o zaman?

Bildiğiniz gibi şebeke suları doğal kaynak sularına nazaran daha serttir. Doğal kaynak suyu 2-3 derece ise şebeke suyu 10 dereceye kadar sert olabilir. O da ne yapar çaydanlıklarda kireç yapar. Yani su bir şeyin içinden geçerken içindeki şeyleri oraya bırakırken oradan da bir şeyler alıyor. Meselâ aktif karbondan geçerken de oradan bir şey alıyor. Reçineden geçerken reçine alış verişi yapıyor. Hepsinden önemlisi de şu: O kullandığınız filtrenin belli bir ömrü var. Meselâ bu filtreden 3 ton su geçtiği zaman ya ters yıkama yapmalısınız ya da yenisiyle değiştirmeniz lâzım. Eğer değiştirmezseniz sebekeden gelen su tazyikli olduğu için o şebekeyi bir şekilde patlatır. Ve patlatacaktır. Su bir yerden geçip gidecek sonuçta. Meselâ bir ay boyunca orada tuttuğunuz mikro organizmalar üreye üreye milyonları buluyor. Filtre patlayınca o yoğun şekilde bulunan bakterileri siz bardağınıza koyup afiyetle içiyorsunuz. Bundan büyük bir tehlike yok. Onun için bunlara dikkat çekmek istedim. Ben burada konuşurken hem üretici, hem tüketici hem de sosyal sorumluluğumla konuşuyorum. Dernek vasıtasıyla da denetleyici vasfımla konuşmak durumundayım.

Bir başka önemli konu su ambalajlarında kullanılan plâstik malzemeler? Bunlar güvenli mi? Tüketiciler olarak nelere dikkat etmemiz gerekiyor?

Su üreticisi olmak zor bir iş. Günlük 5 bin damacana su üretiyoruz. Bir kişinin günde 1 litre su içtiğini düşünün bunu yirmi ile çarpın yüzbin kişilik su üretiyorsunuz. Bu mütevazi bir rakam. İstanbul’da belki 150 bin, 200 bin belki de 500 bin damacana su günlük satılıyor. Türkiye’de bir milyon damacanaya karşılık gelecek su satılıyor. Bunlar çeşitli ambalajlarda satılıyor. 15 milyon kişi İstanbul’da damacanayla su içiyor. Bunda sağlıksız bir durum olsa halimiz nice olur. Bunun tedbirlerini ilgili kurumlar alıyor ve denetimlerini de yapıyor. Yetkili kurum Sağlık Bakanlığı önceden ruhsat verirken belli kriterler var. Bunları yerine getiriyorsunuz. Bu ruhsat alma süreci 1 yıldır. Çeşitli dönemlerde dolum yapacağınız kaynaklardan numuneler alınır. Kontrol edilir. Ondan sonra da suyu içine dolduracağınız PVS veya pet diyoruz vb. etikete varana kadar izin almış firmalardan onların ürünlerini kullanma mecburiyetiniz var. Yani denetimsiz siz hiçbir şekilde üretim yapamazsınız. Firmalar bu kadar yatırım yaptıktan sonra üzerine kendi markasını koyup piyasaya sağlığa zararlı suyu sürmezler. Ekmeğinizi, aşınızı her şeyinizi koyduğunuz firmanızın siz kötü bir şekilde anılmasını istemezsiniz.

Kaçak dolum yapan tesislerle hiç karşılaştınız mı?

Geçiş dönemlerinde bunlar oldu. 1997’den önce biliyorsunuz açık su istasyonları vardı. O zaman bu istasyonlardan çok vardı. Derneklerimiz vasıtasıyla bunların önüne geçtik. Şu anda merdiven altı dolum yapan tesis mutlaka vardır. Geçiş döneminde sıkıntılar yaşandı, ama bugün açıktan bunu yapmazlar. Tüketicilerimiz bunlara karşı dikkatli olmalı. Biz elimizden geldiğince dilimiz döndüğünce bunu tüketiciye anlatmaya çalışacağız. Tüketicilerimiz su alırken bir kere Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı olup olmadığını, gerek Sağlık İl Müdürlüğü’nden gerekse internetten araştırsınlar.

Biz logomuzu kocaman koyuyoruz. Dünyanın 10 ülkesine İngiltere, Hollanda, Danimarka ve Almanya gibi AB ülkeleri dahil iki yıldır su ihraç ediyoruz. Biz markamızı öne çıkarmak zorundayız. Başka bazı firmalar güvenlik bandı ile kendi etiketlerini kapatıyor. Tüketiciler güvenlik bantlarıyla etiketlerin aynı olup olmadığına dikkat etsinler. Kapağında da suyun hangi firmaya ait olduğunun yazılı olması lâzım. Kapağın üzerinde üretim son kullanma tarihi yazmalı. Etiketin üzerinde üretim yeri, dolum yerinin adresi bulunmalı. Hangi ilde üretildiğine dair o ilin verdiği izin, tarih numarası bulunmalı. Eğer bunlar yazılmıyorsa, telefonla ya da internetle en yakın Sağlık Müdürlüğü veya Sağlık Grup Başkanlığı’na bildirilmeli.

Hizmet sattığınızı söylediniz? Bu hizmeti sağlıklı sunabiliyor musunuz?

Bazı firmalar var. Telefon açıp su siparişi veriyorsunuz. Suyun akşam mı öğlen mi ne zaman geleceğini bilmiyoruz. Bir başka firma siparişi verdikten 15 dk, ya da en geç yarım saat sonra suyunuzu kapınıza getiriyor. Suyu getiren görevlinin üzerinde firmanın üniforması ve yaka kartı var. İşte hizmet kalitesi bu şekilde fiyatlara da yansıyor. Tüketici petleri bir sefer kullanmalı. İkinci defa onun içine bir şey koyup içmemeli. Çünkü açıldıktan sonra özelliğini kaybediyor. Meselâ damacanaların malzemesi poli karbonattır. Petlerden farklıdır. Neden çünkü her dolum öncesi 50 derecede yıkanıyor. Sağlık Bakanlığı poli karbonun erime ısısı daha yüksek olduğu için ona müsaade etmiş. Her damacana 160 litre sıcak suyla yıkanıyor. Yani bir damacananın dolumu için aslında 179 litre su harcanıyor. Biz işimizi ciddiye alıyoruz. Bunu herkesin bilmesini istiyoruz. Petlerin altında bir rakam var. Bunlar kullanılan malzemelerin hakkında bilgiler içerir.

Sosyal sorumluluk projeleriniz var?

Yaptığımız işin bilincinde ve ciddiyetindeyiz. Suyu halkımıza sağlıklı bir şekilde sunduğumuz zaman en önemli sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizi düşünüyoruz. Meselâ Allah göstermesin İstanbul’da depremde su şebekeleri zarar gördüğünde ne içeceksiniz sorarım size? Ama İstanbul’daki o 60 firma sigorta vazifesi görecektir. Bakınız Haiti’de insanlar içecek su bulamıyor. Çok şükür İstanbul’da kaliteli su üretimi yapan firmalar var. Yani onlar sağlıklı suyu size hemen sunacaktır. Suyu her yerde bulursunuz. Biz doğal kaynağımızı işleyip ihracat edecek kamu yararına da önemli bir katma değer üretiyoruz. Suyu nitelikli, israf etmeden nasıl tüketiriz tükettiririz? bunun mücadelesini veriyoruz. Gelecekte kız istemeye giderken lokum yerine bir damacana su götüreceğiz. Çünkü su günümüzden çok daha değerli olacak. Kayınpeder de “su gibi aziz olun, düştüğünüz yere hayat verin!” diyecek.

Tabiî kaynak suyunun tarifi nasıl yapılır?

Su neticede sudur. Doğal kaynak suyu, kuyu suyu deniyor. Kuyu suyu için çok basit içilemeyecek bir su gibi bahsediliyor. Böyle bir şey yok. Yeryüzünde doğal olmayan hiçbir su yoktur. Sonuçta yağmur suyu da doğaldır. Kuyu suyu da doğaldır. Hiç kimse H2O’dan su üretmiyor. Su içindeki minarel değerleriyle kıymet kazanıyor. Doğal kaynak suyunun tarifi yaz kış debisi değişmeyen mineral açısından doğal kaynak vasfında olan sudur. Kuyu suyunu uygun tekniklerle yer altından çıkarıyorsunuz. Doğal kaynak suyu da kendiliğinden yeryüzüne çıkıyor. Suyun birinci özelliği olan çıktığı andaki mineral değerleri. İkincisi nedir? Bunu kaliteli uygun prosesten hata oranı düşük mümkün olduğunca uygun prosesten geçirirseniz o suyun kalitesini bozmadan tüketiciye ulaştırıyorsunuz.

Rahman Kılıç, kimdir?

1969 Çayeli doğumluyum. Gıda sektöründe faaliyet gösteriyoruz. Öncelikle tuz üretimi daha sonra unlu mamüller, nihayetinde de 1991 yılında su işine başladık. Hisar Kaynak Su markasıyla 15 yıldır sektörde faaliyet gösteriyoruz. 1998 yılında ilk sektörel sivil toplum teşkilâtı olan GEDSUDER'i (Geri Dönüşüm Ambalajlı Doğal Kaynak Suyu Üreticileri Derneği) kurduk. Bu derneğin kurucular kurulundaydım. 4 yıl kadar Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini devam ettirdik. O dönemde sektördeki taşların yerine oturmasında önemli katkılarımız oldu. 2008 yılında da Su Sanayicileri ve Üreticileri Derneği’ni (SUSAD) kurduk.

MUSTAFA GÖKMEN

[email protected]




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

26.03.2010

 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Röportaj

  (24.03.2010) - Entelektüeller Münazarat’ı mutlaka okumalı

  (23.03.2010) - Said Nursî anlaşılırsa Türkiye değişir

  (21.03.2010) - Okullara ‘süt saati’ getirilsin

  (17.03.2010) - Toplumu cemaatler ayakta tutuyor

  (16.03.2010) - SİYASî PARTİLER DİN TEMSİLCİSİ OLAMAZLAR

  (15.03.2010) - İSLÂM “ADİL DEVLET” ÖNGÖRÜR

  (14.03.2010) - DİN ADINA SİYASET TRAJEDİYE YOL AÇTI

  (12.03.2010) - 28 Şubat, 12 Eylül gibi Uzun ve karanlık bir gölge

  (08.03.2010) - SAİD NURSÎ CUMHURU TEMSİL EDİYOR

  (22.02.2010) - ÇÖZÜM SAİD NURSî’DE

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl