Recep TAŞCI |
|
Rüştümüzü ispat zamanı |
Ha bugün… Ha yarın… İmzalar atılacak derken… Yaklaşık iki yıl geçti. İş pehlivan tefrikasına döndü. Sonunda… IMF ile ipler koptu. Halbuki “31 Aralık 2009 itibariyle tüm konularda mutabakat sağlanmıştı.” Sonra ne oldu, masadan kim önce kalktı… Meçhul. Her neyse… Artık başımızın çaresine bakacağız. Şimdi rüştümüzü ispatlama zamanı. Umarız tekrar kapılarını çalmak zorunda kalmayız. Birilerinin dayatması, direktifi, gölgesi olmadan hür irademizle malî disiplini sürdürmek önem arz ediyor. Bu çetin sınavdan geçmeliyiz. Şükür ki bir panik havası oluşmadı. Borsa sarsılmadı. Kurlar belli bir bantta seyrediyor. Borçlanmada bir sıkıntı çekilmedi. İlk iki ayın bütçe rakamları tahminlere uygun. Gerçekleşme şöyle: Gelirler…..39 milyar 544 milyon TL, Giderler….44 milyar 936 milyon TL. Her ne kadar harcamalar gelirden 5 milyar 392 TL daha fazla ise de geçen yılın aynı döneminde açığın 10 milyar 359 milyon TL olduğu dikkate alınırsa yüzde 48 oranında bir azalış söz konusu. 2010 yılında öngörülen açık 50 milyar TL. Olağanüstü bir gelişme yaşanmaz ise hedef yakalanabilir. Vergi gelirlerindeki yüzde 21’lik artış bu kanaatimizi güçlendiriyor. Ancak kazanç üzerinden alınan vergiler yerinde sayarken tüketimden alınan vergilerde sıçrama görülüyor. Dahilde KDV yüzde 22,3, ithalde KDV yüzde 68,3, ÖTV ise yüzde 38,3 oranında artmış. Çok yüksek. Bunun anlamı şu: Geniş halk kitlelerinin cebi boşaltılırken zengin kesime dokunulmamış. “Herkesin malî gücüne göre vergilendirilmesi” ilkesi hayata geçirilmelidir. Tüketim vergilerine yüklenmek sadece adaletsizliğe yol açmaz ilâveten bazı mamüllerde kaçakçılığı da teşvik eder. Meselâ sigarada olduğu gibi kaçakçılık yüzde 308 artmış. Evdeki bulgurdan olmayalım. Harcamalarda yüzde 0,7 gibi küçük bir artış bütçe açığını frenlemiş. Faiz giderlerindeki yüzde 21,8 azalış sevindirici. Sosyal güvenlik kurumları ile mahalli idarelere kaynak aktarılması sorunu devam ediyor. Diğer bir handikap ise seçim. Her zaman olduğu gibi popülist yaklaşımlara sapılmamalıdır. IMF çıpası da yok. Harcamalarda kantarın topuzu kaçmamalı. Bütçe açığı… Enflasyon… Cari açık… Faiz… Kurlar… Birbirine bağlı göstergeler. Bütçe açığı enflasyonu, enflasyon faiz ve kurları yukarıya çekebilir böylece bir kısır döngüye girilebilir. Enflasyon Şubatta aylar sonra çift haneyi gördü. Mevsimsel faktörlerin etkisini kabul ediyoruz, ama yine de teyakkuz halinde olmalı. Son dört ayda enflasyon ikiye katlandı. Kimse dillendirmiyor. Orta vadede beklentiler hâlâ iyimser. Piyasalar pusuda. Bu iyimser havanın sürmesi için istikrar gerekli. Özellikle siyasî. Oysa istikrarı bozmak için inadına ne lâzımsa yapılıyor. Önümüzdeki günler yeni gerilimlere gebe. Son anda ortaya atılan “anayasa paketi” gündemin baş köşesinde. Taraflar yangına körükle gidiyor. Uzlaşma kültürü sıfır. Politikacılar kavgasız, dövüşsüz konuşamıyor. Eğer referanduma başvurulursa kamplaşma tabana yansır, üzücü olaylar çıkabilir. Ekonominin hassas dengeleri bozulmadan şu anayasa paketi tartışmalarını ve seçimi kazasız belâsız bir atlatabilsek de... Yeni gelen iktidar enkaz devralmasa. Vatandaşın derdi geçim ve işsizlik. Hergün TV kanallarında işsizlikten bunalan insanların intihar haberlerini izliyoruz. 2002-2008 yılları arasında 18 bin 854 kişi canına kıymış. Sebep büyük ölçüde ekonomik. Çok acı. Binlerce insan... Nerdeyse bir küçük şehir nüfusu kadar çoğu genç iş bulamadığından dolayı bu dünyadan göçüp gitmiş. Arkasında sevdiği insanları bırakarak. Bu devletin ayıbıdır. Her dört gençten birinin işsiz olduğu bir toplumda siyasetçilerin sanal gündemler oluşturarak kavga etme lüksü olamaz.
29.03.2010 E-Posta: [email protected] |