Aile-Sağlık |
El romatizması en çok ‘kadınlarda’ görülüyor
TÜRKİYE genelinde yapılan ‘’Romatoid artrit (RA) kayıt sistemi verilerine göre, Türkiye’de eklemlerde iltihaplı romatizmal kaynaklı ağrının kadınlarda erkeklere oranla dört kat daha fazla görüldüğü tespit edildi. Türkiye Romatizma Araştırma ve Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Şebnem Ataman, halk arasında iltihaplı romatizma olarak bilenen artritin, eklemlerde vücut tarafından üretilen iltihap sonucu oluşan hastalıkların genel ismi olduğunu ve çok çeşidi bulanan hastalığın bazı türlerinin çok ağır, bazılarının ise dönem dönem kendini gösteren hafif şiddette seyrettiğini söyledi. Ataman, el ve ayak eklemleri gibi çevre eklemleri etkileyen RA ve omurgayı etkileyen spondiloartritlerin (ankilozan spondilit AS) bu bağlamda en önemli hastalıklar olduğunu ifade ederek, bu hastalıkların bir kısmının sadece eklemleri, bazılarının ise akciğer, kalp ve böbrekleri etkilediğini bildirdi. Eklemlerde hissedilen her ağrının ‘’artrit’’ belirtisi olmadığına dikkati çeken Ataman, sadece ağrılı eklemde şişlik olmasının artrit açısından önemli bir bulgu olduğunu belirtti. Ataman, herhangi bir eklemde bir haftayı geçen şişlik ve ağrı şikâyetinde mutlaka ilgili uzmana başvurulması gerektiği uyarısında bulundu. Şikâyetlerin ‘’Altı haftadan fazla sürmesi’’ halinde kalıcı artrit tanısı konularak, ileri düzey tedavinin başlaması gerektiğine işaret eden Ataman, erken tedavi sayesinde hastalığın ilerlemesi sonucu oluşan eklemlerdeki hareket kısıtlığının engellenebildiğini vurguladı. Ataman, hastalığın ilerlemesi halinde ilgili eklemlerin hasar görebildiğini, el ve kolların kullanılamaz, bel ve boynun eğilemez duruma gelebildiğini ifade ederek, erken teşhis sayesinde ve yeni ilâç uygulamalarıyla el, ayak, kol, bacak ve omurgasının işlevlerini kaybetmeden ömür boyu görevlerini tamamlayabileceklerini söyledi. Eklemde şekil bozukluğunun, hastalığın ilerlediğinin göstergesi olduğuna işaret eden Ataman, bu süreçten sonra yapılacak tedavinin çoğunlukla şekil bozukluğunun giderilmesine fayda sağlamayacağını bildirdi.
‘’HASTALIK, KADINLARDA DAHA ŞİDDETLİ SEYREDİYOR’’ Ataman, romatoid artritli hastalarla ilgili demografik verileri, hastalık bulgularını, hastalık aktivitelerini ve kullanılan ilâçların etkinliğini hedefleyen ve tüm Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren ‘’Romatoid Artrit Kayıt Sistemi’’nin birinci yıl sonuç analizlerinin tamamlandığını söyledi. Toplamda 26 tıp fakültesini kapsayan çalışmaya göre, ‘’RA’nın kadınlarda görülme sıklığının erkeklerden daha fazla. Cinsiyet ve yaş dağılımına bakıldığında Türkiye’de romatoid artrit kadınlarda, erkeklere oranla 4 kat daha sık görülüyor. RA, erkeklerde yaklaşık yüzde 17 iken, kadınlarda yüzde 83 oranında karşılaşılıyor ve kadınlarda daha şiddetli seyrediyor. Kadın hastaların hastalık aktiviteleri, orta ve yüksek aktivitelere çıkarken, erkeklerde en yüksek düzey orta aktivite ve ardından remisyon denilen hastalığın kontrol altına alınarak normale dönmesi şeklinde oluyor. Hastalık iki cinsiyette de daha çok 41-64 yaş grubunda görülüyor. Öğrenim durumlarına bakıldığında da hastaların yaklaşık yüzde 20’sinin okur-yazar olmadığı göze çarpıyor. Hastaların çoğunu ilkokul, çok azını yüksek öğrenim mezunu hastalar oluşturuyor. Kadın hastaların yüzde 90’ını ev hanımı iken erkek hastaların ise çoğu çalışıyor.’’
“HASTALARIN YÜZDE 24.3’Ü ŞİDDETLİ AĞRI ÇEKİYOR’’
HASTALARIN, yüzde 20’sinin ailesinde RA öyküsü bulunduğuna dikkat çekilen çalışmaya göre, ‘’Hastaların öz geçmişlerinde sigara kullanımı ve kadın hastaların çoğunun menopoz dönemlerinde olduğu belirtiliyor. Hastalarda, yan hastalık olarak hipertansiyon varlığı görülüyor. Eklemlerde en çok sağ ve sol bileğin tutulduğu ve hastalığın en çok seçtiği eklem el bilekleri olarak göze çarpıyor. Hastalık, eklem tutulumu dışında en çok göz kuruluğu ve ağız kuruluğu bulgularıyla kendini gösteriyor. Hastaların dörtte biri, tedavi görmesine rağmen hastalıkları çok ağır şiddette geçiyor. Hastaların yüzde 19.4’ünün sağlık durumlarının, tedaviye başlandıktan sonra tamamen iyileştiği belirtiliyor. Bu hastaların yüzde 43.1’i orta düzey hastalık şiddetiyle yaşıyorken, yüzde 24.3’ü de hâlâ yüksek düzeyde hastalık şiddeti çekiyor. Bu da uygulanan tedavinin hâlâ yeterince olmadığını gösteriyor, yani uygulanan tedaviler her zaman doğru ve yeterli olmayabiliyor. Bunun nedenleri ya hekimlerce hastaya uygun tedavi yöntemi seçilemiyor ya da elimizde olan ilâçlarla hastalık kontrol altına alınamıyor. Önemli bir hasta grubu, tedaviye karşın ağrılarından tam kurtulamıyor.’’ |
12.04.2010 |
Her hapşırıkta ANTİBİYOTİK kullanmayın HAVA sıcaklıklarındaki ani düşüş ve yükselişler, grip ya da nezleye davetiye çıkarıyor. Buna bağlı olarak bahar aylarında antibiyotik kullanımının da arttığına dikkat çeken Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi Türkiye Antibiyotik Temsilcisi Doç. Dr. Nilay Çöplü, “Antibiyotikler grip ya da nezlede işe yaramaz. Aksine iyileşme sürecini uzatır.” uyarısında bulundu. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Salgın Hastalıklar Araştırma Müdürlüğü ve Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi Türkiye Antibiyotik Temsilcisi Doç. Dr. Nilay Çöplü, havaların sürekli ısınıp soğuduğu şu günlerde, grip ve nezlenin görülme sıklığının da arttığını söyledi. Vatandaşların bu tür durumlarda doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanmaya başladığına dikkat çeken Çöplü, “Yapılan araştırmalara göre, antibiyotik kullanımları özellikle Mart, Nisan ve Mayıs aylarında belirgin bir artış gösteriyor. Oysa bu aylarda sıkça rastlanan grip ve nezlede, antibiyotik işe yaramaz” diye konuştu. Reçetesiz satılması veya evlerde her zaman bulunabilmesinin gereksiz antibiyotik kullanımının artışındaki ön önemli sebeplerden olduğunu dile getiren Çöplü, “Doktor tavsiyesi olmadıkça kesinlikle antibiyotik kullanılmamalı. Antibiyotiklerin yanlış kullanımı, bakterilerin antibiyotik tedavisine direnç kazanmalarına da yol açabiliyor.” diye konuştu. Hava sıcaklıklarındaki artış ve düşüşlerden etkilenmemek için ince ve birkaç kat giyinilmesi gerektiğini söyleyen Çöplü, “Böylece hava ısındığında üzerinizdeki bir kat giysiyi çıkarabilir ve terlemeyi önleyebilirsiniz” dedi. Çöplü, grip ve nezle olunduğunda yapılması gerekenleri ise, “Böyle durumlarda dinlenmek çok önemli. Bol sıvı tüketmek, sağlıklı beslemek, meyve yiyerek vitamin almak, ıhlamur, zencefil gibi bitkisel sıcak içecekler tüketmek gerekir” diye konuştu. |
12.04.2010 |
Karanlıkta televizyon izlemek sara hastalığını tetikliyor, gözleri bozuyor SAKARYA Vatan Hastanesi Başhekimi uzman Dr. Dursun Bostancı, karanlıkta izlenilen televizyonun gözlere zararının yanı sıra, halk arasında sara olarak bilinen epilepsi hastalığını da tetiklediğini söyledi. Bostancı, her yaş gurubundaki insanların aydınlatılmış mekânda televizyon izlemeleri gerektiğini kaydetti. Bostancı, yaptığı açıklamada, karanlıkta televizyon izlemenin sağlıklı olmadığını vurguladı. Bu durumun öncelikle göze zarar verebileceğini ifade eden Bostancı, “Karanlıkta televizyon izlemek sürekli yanıp söne bir ışığa bakmaktan farksızdır. Ayrıca her çeşit renkte saniyeler içerisinde değişiyor. Ayrıca kanal değiştirirken zifiri karanlık ve hemen arkasından parlak aydınlık göze en büyük zararı verdiği andır. Göz bu duruma uyum sağlamak için zorlanıyor yorgun düşüyor. Göz sağlığı açısından bu durum son derece zararlıdır. Göz sinirlerinin yıpranmasına sebep olur. Ayrıca görme kusurlarına sebep oluyor. Özellikle çocuklara kesinlikle karanlıkta televizyon izletilmemelidir. Onların gözleri daha hassas olacağından daha çok etkileneceklerdir.” uyarısında bulundu. Karanlıkta sürekli yanan sönen ışığa maruz kalanlarda epilepsi hastalığının daha sık görüldüğü dile getiren Bostancı, uzun süre karanlıkta televizyon izlemenin ve bunu alışkanlık haline getirmenin bu hastalığı tetikleyebileceğinin altını çizdi. Sara hastalarına kesinlikle karanlıkta televizyon izlememeleri gerektiği konusunda telkinde bulunduklarını anlatan Bostancı şu bilgileri verdi: “Sara hastalarına iyi aydınlatılmış mekânlarda televizyon izlemelerini öneriyoruz. Ayrıca sık sık kanal değiştirmemeleri konusunda uyarıda bulunuyoruz. Karanlıkta sürekli yanıp sönen ışığa maruz kalmak sara nöbetlerini tetikliyor ve sık sık tekrarlanmasına sebep oluyor. Bu sebeple sara hastalarına kesinlikle karanlık ortamda televizyon izlememelerini ve hatta bilgisayarda çalışmamalarını söylüyoruz.” |
12.04.2010 |