Basından Seçmeler |
Sayın komutanlarımız, bu kaçıncı?
O günü çok iyi hatırlıyorum. Mayın patlamış, gencecik çocuklar paramparça olmuş. İçimizden bağırmak, haykırmak geliyor. Bütün samimiyetimizle bu haykırışı gazetenin manşetine koymak istiyoruz. Bir sayfa yapıyoruz, kesmiyor, bir daha, bir daha çiziyoruz. Şimdi geriye bakıyorum. Savcının iddiası doğruysa, mayını bizim ordumuz döşemiş. Sayın komutanlarımız, bu kaçıncı olay? Komutanı, erin eline pimi çekilmiş el bombasını sıkıştırıyor, saklıyorsunuz. Kendi yerleştirdiğiniz mayın patlıyor, saklıyorsunuz. Allah aşkına var mı bu çağda artık böyle şeyleri saklamak? Kendiniz batıyorsunuz, başkalarını da yanınızda çekiyorsunuz. Öğrenin artık. Bu çağda hiçbir şey gizli kalmıyor. Hiç olmazsa biriniz çıkıp, özür dilesin. , Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 10.4.2010 |
11.04.2010 |
Çukurca’da...
Van Başsavcılığı Hakkâri Çukurca’da geçen yıl şehit düşen 7 askerin ölümüne yol açan mayını TSK’nın güvenlik amacıyla döşediğini açıkladı. Soruşturma dosyası askeri savcılığa gönderildi. Genelkurmay Başkanlığı’nın ağır iddialar karşısında suskun kalması anlamsız. Hukukçu Noyan Özkan’ın dediği gibi: - Gerçeklerin ortaya çıkması için yargılama devam ederken, olayda ihmali bulunan üst düzey komutanlar, soruşturmanın selametle yürütülmesi amacıyla açığa alınmalıdır. Evet TSK çok baskı altında. Ama yasaları uygulamakta geç kalması için mazereti yok.
Melih Aşık, Milliyet, 10.4.2010 |
11.04.2010 |
7 şehidin hesabını kim verecek?
TÜRKİYE, 28 Mayıs 2009 Perşembe günü Hakkâri’de devriye görevi yapmakta olan 7 askerin mayınla şehit olduğu haberi ile sarsıldı. Olay aslında çarşambayı perşembeye bağlayan gece meydana gelmişti. 6 asker olay yerinde, 1’i de hastanede hayatını kaybetmişti. Dün bu patlamayla ilgili olarak gözden geçirdiğimiz gazete arşivleri, bu tür ölümlerden sonra artık kanıksadığımız türde haberlerle doluydu. Birinci sayfalarda ölen askerlerin ve gözyaşları içindeki acılı annelerin fotoğrafları, devlet ve hükümet yetkililerinin yayımladıkları mesajlar, şehit babalarının “vatan sağ olsun” açıklamaları gibi... En ilginci, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açıklaması. “Mayın terörün en kalleş yöntemidir ve uluslararası toplum tarafından da yasaklanan bir silah türüdür” demiş Gül ve olayla “sorunun çözümü yönünde herkesin iyi niyetle yoğunlaştığı bir dönemde karşılaşılmasına” dikkat çekmiş. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise “Silahlı kuvvetlerimizin kahraman mensuplarının karşısına çıkma cesaretini bulamayan bölücü örgüt, varlığını ancak bu tür hain ve kalleş pusularla hissettirme telaşı içindedir” demiş. Arşivler, bu olaydan sonra bölgede askeri hareketliliğin arttığını, PKK’ya dönük operasyonların yoğunlaştığını da anlatıyor.
GENELKURMAY BRİFİNGİ: IRAK’TAN SIZDILAR O dönemde gazete manşetlerinin çoğunda eylemin PKK tarafından yapıldığı mutlak kesinlik içinde duyuruluyor. Bakın 5 Haziran 2009 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’nda düzenlenen olağan basın brifinginde gazetecilere nasıl bir açıklama yapılmış: “27 Mayıs 2009 tarihinde saat 23.40’ta Hakkâri ili Çukurca bölgesinde arazide yaya olarak operasyon icra eden birliğimizden 6 personelimiz, Bölücü Terör Örgütü mensuplarınca tuzaklanan patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olmuş, 8 personelimiz yaralanmıştır. Olay yerinde yapılan incelemede patlayıcının basma düzenekli olarak hazırlandığı, tuzaklamayı yapan teröristlerin Irak kuzeyinden sızdıkları tespit edilmiştir. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve silah arkadaşlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.” (Genelkurmay web sitesinden.)
SAVCILIK: “MAYINLARI TSK DÖŞEDİ” Şimdi aynı olayla ilgili olarak Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından önceki gün yapılan açıklamayı hatırlayalım: “Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından yapılan soruşturmada, Çukurca 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı’na bağlı askeri birliğin, 27 Mayıs 2009 tarihinde, Çukurca Hantepe üst bölgesinin doğusunda intikal halindeyken, daha önceden araziye güvenlik amaçlı döşenmiş mayının patlaması sonucu askerler Ziya Bener, Deniz Demirci, Özkan Dumlu, Cafer Çelik, Kemal Özer, Adil Yılmaz ve Oğuz Kır’ın şehit olduğu, Muhterem Akalın, Samet Koca, Ferhat Bilmez, Muhammet Akdeniz, Aytaç Güney, Fırat Güneş ve Muhammet Solmaz’ın da yaralandığı ve şehit yakınlarından Raziye Demirci ve Refik Bener’in şikâyetçi olduğu tespit olunmuştur. Bir kısım asker şüphelilerin eylemlerinin, ‘bilinçli taksirle birden çok kişinin ölümüne sebep olmak’ suçu kapsamında mütalaa edilebileceği hukuki kanaatiyle ve bu suçun 353 sayılı Asker Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulu Kanunu’nun 9. maddesi kapsamındaki suçlardan olduğu değerlendirilerek, soruşturma dosyası gereğinin takdir ve ifası için 4 Mart 2010 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderilmiştir.”
TÜRKİYE’NİN YANITINI BEKLEDİĞİ SORULAR Görüleceği gibi, Genelkurmay’ın açıklamasıyla Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan tespit birbirini tutmuyor. Genelkurmay PKK’yı sorumlu tutarken, Başsavcılık soruşturma sonucuna dayanarak “Güvenlik amaçlı döşenmiş mayın” diyor. Bu çelişkiye karşılık, Başsavcılığın elinde bu tespitini destekleyen kuvvetli delillerin bulunduğu anlaşılıyor. Başsavcılığın tespitinin doğru çıkması halinde, Türkiye şu soruya yanıt verilmesini bekleyecektir: Mayın döşenmiş olan bir araziye birliğin sevk edilmesi göz göre göre bu gençleri ölüme atmak değil midir? En iyimser senaryo, o bölgeye mayın döşeyen komutanlarla birliği aynı araziye operasyona yollayan komutanlar arasında bir koordinasyon sorunu yaşandığıdır. Türkiye’nin yanıt beklediği bir başka soru da şudur: Savcılığın tespiti doğruysa, patlama olduktan sonra gerçeğin karartılması TSK hiyerarşisi içinde hangi kademede gerçekleşmiştir? Genelkurmay Başkanlığı’nın bu sorulara açık, tatmin edici yanıtlar vermesi kurumun inandırıcılığı ve itibarı bakımından büyük bir sınav olacaktır.
Sedat Ergin, Hürriyet, 10.4.2010 |
11.04.2010 |
Türk Silâhlı Kuvvetleri, inandırıcılık ve değişim...
BİR yıl kadar önceydi. Kürt sorunuyla ilgili ‘demokratik açılım’ın hız kazandığı ve bir umuda yolculuğun daha başladığı günlerdi. Tarih, 27 Mayıs 2009. Hakkari’nin Çukurca ilçesinde mayın patladı ve 7 asker şehit oldu. Genelkurmay’ın basın bilgilendirme toplantısında iki noktaya dikkat çekildi: Mayını döşeyen PKK idi, teröristler Irak’ın kuzeyinden sızmıştı. Askerin açıklaması böyleydi ama PKK da bunu yalanlayacaktı. Bu arada Türkiye yasa boğuldu, PKK’ya lanet yağdırıldı, Başbakan Erdoğan, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’le randevusunu iptal etti. Ben de bu köşede PKK’yı sert bir dille eleştirmiş, “Açılımdan, barıştan, silahsız çözümden söz edildiği bir dönemde bu böyle gitmez” demiştim. Bir süre geçti, Hakkari’de, Çukurca’da görev yapan komutanlar arasındaki telefon görüşmeleri internet ortamına düştü. Korkunç bir durum söz konusuydu. Tümgeneral Gürbüz Kaya, Tuğgeneral Zeki Es ve Yarbay Taner ile (XXX) komutanın kendi aralarındaki konuşmalardan bazıları özetle şöyleydi: Tuğgeneral Zeki Es (Birinci görüşme): “Komutanım uzaktan komutalı değil. Maalesef... Biliyorsunuz bunları korumak için bizzat kendim yerleştirdim. Komutanım sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum.” Tümgeneral Gürbüz Kaya: “Hiç bir sıkıntı yok, bak hiç bir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı uygularız. Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok.” Yarbay Taner (İkinci görüşme): “Yukarıya mayını terör örgütü döşedi şeklinde bildirdik.” (Rapora Tümen Komutanı’nın birkaç kez baktığını ve o şekilde yazdıklarını da ekliyor konuşmasında) (XXX) KOMUTAN (Üçüncü telefon görüşmesinde Es’e): “Zeki, bu konuşmaların hepsi kayıt ediliyormuş, fazla konuşma. Sabah GES Komutanı beni aradı söyledi.” Durum tüyler ürperticiydi. Mayını asker kendi eliyle yerleştirmiş, ancak Genelkurmay’a ‘PKK mayını’ diye bildirmiş, gerçeği saklamıştı. Olay basına yansıyınca, bir şehit annesi suç duyurusunda bulunmuş, Van Başsavcılığı’nın soruşturmasında ise mayınların Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullandığı malzemeyle yapıldığı ve askerin güvenliği için döşendiği ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine Van Cumhuriyet Başsavcılığı da hazırladığı soruşturma dosyasını Genelkurmay Askeri Savcılığına göndermişti. Asker ve inandırıcılık... Evet öyle. Bu kaçıncı olay... Örneğin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un ‘kağıt parçası’ diye nitelediği, ‘ıslak imza’yı hafife aldığı belgeler bugün yargı yolunda... Bir başka olay yine Orgeneral Başbuğ’la, Balyoz’la ilgili. 2003 yılı başında, Birinci Ordu’da yapılan plan seminerinde ‘yasal sınırlar’ın dışına çıkıldığı biliniyor. Önceki gün Hürriyet’in birinci sayfasındaki haberde, bu konunun 25 Şubat 2010 tarihli Çankaya zirvesinde de ele alındığı Gül, Erdoğan ve Başbuğ’un buluşmasında, Genelkurmay Başkanı’nın yasal sınırları aşan bu duruma dikkat çektiği bildiriliyordu. Genelkurmay aynı gün kısa bir açıklamayla bu haberi yalanladı. İnandırıcı olabildi mi? Hayır. Nitekim, dünkü Hürriyet’te çıkan bir haber de Genelkurmay açıklamasının inandırıcılığına gölge düşürüyordu. Ben de dün bu haberle ilgili olarak Çankaya Köşkü’nden güvenilir bir kaynakla görüştüm. Cumhurbaşkanı Gül’ün bu konuyla ilgili olarak herhangi bir yorum yapmak istemediğini söyledi. ‘Yorum yok!”un anlamını gazeteciler iyi bilir. Türk Silahlı Kuvvetleri ciddi bir inandırıcılık sorunu yaşıyor. Hilmi Özkök Paşa’nın dediği gibi ‘değişim’den korkmaması lazım askerin...
Hasan Cemal, Milliyet, 10.4.2010 |
11.04.2010 |
Artık kime inanacağımızı şaşırdık
27 MayIs 2009’da Türkiye sarsılmıştı. Kürt Açılımı ile ilgili adımlar atıldığı bir sırada, 7 askerimizin mayına takılıp şehit olması hepimizi yasa boğmuştu. Resmi açıklama sayesinde sorumluyu hemen bulduk: PKK. Meğer hiç ilgisi yokmuş. Kimse birşey sorgulamadı. PKK’yı yerden yere vurduk. Hatta komplo teorileri kurduk. PKK’nın, barış istemeyen bir kesimi Kandil’e rağmen bu mayınları dizmiş ve askerimizi şehit etmişti. PKK bu suçlamayı reddetti, ancak kimse inanmadı. Resmi açıklamayı da kimse sorgulamadı. Zaten bu tip olaylarda hemen PKK’yı suçlamaya alışmıştık. Bugün bakıyoruz, meğer sorumlu PKK değil, mayınları dizen TSK imiş! Bundan böyle kamuoyunu inandırmak çok daha zorlaşacaktır. Genelkurmay veya diğer güvenlik güçlerinin açıklamalarına nasıl inanacağız? Hemen her olayda, kendi insanlarımızın doğru söyleyip söylemediğini mi sorgulayacağız. Genel duruma bir bakarsanız, Kürt Açılımından geriye hiçbir şey kalmadı. Mahmur’dan gelenler neredeyse hapse atılıyor, Zana’ya yine 3 yıl ceza ve operasyonlar, bombalamalar start alıyor... Hadi bakalım, kolay gelsin.
Mehmet Ali Birand Posta, 10.4.2010 |
11.04.2010 |