Sami CEBECİ |
|
Toparlanma süreci |
Sol tarafımda ve pencere kenarında oturan kırk yaşlarındaki adama hayırlı yolculuklar dileyerek tanıştık. İnşaat mühendisiydi. Çeşitli konular üzerinde bir miktar konuştuktan sonra inanç konusuna girdik. “Bu konuya hiç girmeyelim. Çünkü, ben dine inanmayan biriyim” dedi. Altı ay önce Hatay’a giderken rastladığım inançsız birisinden sonra bu ikinci oluyordu. İçimin burkulduğunu hissettim. Böyle devam ederse âhiretini ebediyen kaybedecek bir adamla yan yana oturuyordum. Mutlaka bir şeyler anlatmalıydım. “Arkadaşım! Ben demokrat kişiliğe sahip bir insanım. Senin inançsız birisi olmana da saygı duyarım. Kimseyi inanmaya zorlamak gibi bir vazifemiz yok. Allah bile kullarını inanmaya zorlamamış. Sadece doğruyu ve yanlışı göstermiş. İnsanları da hür bırakmış. İnanıp gereğini yapan öbür âlemde mükâfatını, inanmayanlar da cezasını görür. Burası bir imtihan dünyasıdır” dedim. “Bunlar saçma sapan şeyler. Hiç Allah’ı gören olmuş mu? Hiç âhirete gidip de gelen var mı? İnsan doğar, büyür, hayatını bir şekilde yaşar ve ölür. Hepsi bu kadar” dedi. “Sen mühendissin. Hiç şu uçak bir mühendis olmadan meydana gelir mi? Yazarsız bir kitap, ustasız bir bina olur mu? Her şey görmemize bağlı değil. Akıl gözünü de kullanmak lâzım” diye konuşurken, ön koltukta oturan açık bir bayan geriye döndü ve “Sohbetinize katılabilir miyim?” dedi ve inançsız adama hitaben, Allah olmadan kâinatın olamayacağını, âhiretsiz bu dünyadaki hayatın anlamı kalmayacağını anlatmaya başladı. Sağ yanımda oturan genç bayanla biz onların tartışmasını dinlemeye başladık. Uçağın bu bölümü bir medreseye dönmüştü. Biraz sonra sustular. Yanımdaki bayanın babası iki ay önce vefat etmiş. İnançlı bir hanımdı. Bu sefer ona hitaben bazı gerçekleri anlatmaya çalıştım. Hepsini tasdik ediyordu. İzmir’e yaklaşırken ona Hastalar Risâlesi’ni, eşine de Küçük Sözler’i hediye olarak verdim. Bir de “Bediüzzaman Kimdir?” broşürünü ilâve ettim. Çok memnun oldu. Öndeki bayana da Hastalar Risâlesi’ni verdim. Memnuniyetle kabul etti. Yanımdaki adama “İstersen bir tane de size vereyim. Belki şöyle bir bakarsın” dedim. “Olur. Alayım da annem okusun” dedi. “Fark etmez. Hepimiz için faydalı bir kitap” diyerek vedalaştık. Bir saate üç kişilik hizmet sığmıştı. Bu, Allah’ın fazlından bir ikramdı. İzmir’den gelen gönül dostlarımızla buluşup, kucaklaşarak Aydın iline doğru hareket ettik. Şehir merkezindeki Nur dershanesinin geniş salonu oldukça kalabalıktı. İki saat boyunca kudsî hakikatlerden birlikte istifade ettik. Dersten sonra kalanlarla sohbetimiz geç vakte kadar devam etti. Mütesanit bir cemaatın tesânüdüne kuvvet verecek gayretleri konuştuk. Cumartesi günü bir takım ziyaret ve görüşmelerden sonra ulaştığımız İzmir’in hizmet merkezindeki geniş salon yetmemiş, koridor ve arka odalara kadar dolmuştu. Olması gereken herkes oradaydı. Hepimizi ilgilendiren temel prensipleri, ihlâs ve uhuvvet öncelikli düsturları paylaştık. Milletlerin ve değişik toplulukların hayatında, çeşitli sebeplerle meydana gelen fırtınalarda bir çok sarsıntı ve savrulmalar olur. Ancak, kâinatta hüsün ve güzellik hâkim, ârızalar geçici olduğundan; ortaya çıkan yeni müspet durumlar, ârızaların gitmesine ve ortalığın düzelmesine vesile olur. Böylece, her şey yerli yerine oturur, aslî ve orijinal karakterini bulur. Epey bir zamandır Anadolu genelinde çeşitli illere yaptığımız ziyaretlerde ve bir vesile ile her ay gittiğimiz İstanbul’un çeşitli semtlerinde, ciddi bir toparlanma süreci yaşandığını bilfiil müşâhede etmiştik. İşte, Aydın ve İzmir gibi iller de bu süreci en güzel bir şekilde yaşıyordu. Özellikle, İzmirliler yeni satın aldıkları dört yüz metrekareden fazla bir arsa üzerine bir kültür merkezi ve bir ilim ve irfan yuvası inşâ etmenin heyecanını yaşıyorlardı. Onların muvaffakiyetine duâ ediyoruz. Birlik, beraberlik ve samimi tesânüt olduktan sonra, bir hizmet beldesindeki gayretli ve fedâkâr dava adamlarının yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Pazar sabahı Ankara’ya dönerken, bu sefer sağ tarafımda güler yüzlü genç bir adam oturuyordu. Gıda toptancısıymış. Amelde noksan olsa da, inançlı olan bu arkadaşla bir saat boyunca sohbet ettik. Sonunda, Küçük Sözler ile Hastalar Risâlesi’ni ona hediye ederek, İzmir’de görüşebileceği isim ve telefon verdim. Çok memnun oldu. İki güne bir çok hizmetleri ihsan eden Allah’a hamd ederek sağ salim Ankara’ya ulaştık.
14.04.2010 E-Posta: [email protected] |