Cevher İLHAN |
|
Fitnenin akameti… |
Mecliste “Anayasa mini paketi” görüşülürken âdeta unutulan ve üstü örtülen “Kürt açılımı,” son günlerde artan provokasyonlarla bütünüyle akamete uğramakta… Van’da başlayan, Samsun’da devam eden ve en son şehit yüzbaşının cenaze merasiminde Kayseri’ye sıçrayan olayların bütün yurda yayılacağı endişe edilmekte. 7.5 yıl önce Türkiye’yi sıfır terörle devralan AKP siyasî iktidarı döneminde terörün yeniden alevlenmesi; özellikle “açılım” sürecinde şehitlerin artması, “açılım”ın barışın aksine kavga ve kargaşaya yol açtığını ortaya koyuyor. “Açılım”ın ortaya atılmasından bu yana başta asker, polis ve korucu olmak üzere şehid sayısının 70’i aşması, bunun belgesi… Tesbitler, “Kürt açılımı” olarak başlayan ve daha sonra “demokratik açılım“ ve “millî birlik ve kardeşlik projesi” olarak ismi değiştirilen “açılım”la toplumda gerginliklerin daha da arttığını açığa çıkarmakta. Menfî milliyetçilik damarının karşılıklı kabartılıp tahrik edildiğini, öfkenin daha da arttığını ve kitlelerin provokasyonlara açık hale geldiğini su yüzüne çıkarmakta. Samsun’da DTP eski Başkanı Türk’e yapılan saldırının ardından Ladik ilçesinde iki polisin gece karanlığında karanlık kişilerin otomatik silâhlarla, yüzlerce mermiyle polis otosunu tarayıp iki polisin hunharca şehid edilmesi, bunun göstergesi…
“ETNİK SİYASET” TEFRİKAYI AZDIRDI Gerçek şu ki görünmez bir el sistemli bir komployla etnik tahrikle siyasetin tansiyonunu yükseltmekte; “Kürtlere özgürlük” sloganıyla ırkî söylemlerin zıddına sonuç vermekte. Tahrik, topyekûn halkın olumlu ve müsamahalı bakışına rağmen terör örgütünün inadına tefrikayı körüklemesinden türüyor. Kendini “Kürtlerin temsilcisi” ve “Kürt siyasî hareketi” olarak nitelendiren partinin bir türlü “kavmiyetçilik”ten vazgeçmemesi, terör örgütünden bağımsız olamaması ve “etnik siyaseti”nden kaynaklanıyor. Bundandır ki DTP’nin kapatılmasından sonra yerine ikame edilen BDP de, terör örgütü lideri Öcalan’ın “tâlimatı”yla toplandıklarını açıklayan milletvekilleri, “Kürt açılımı”nı, terör örgütü ile terörist başına bıraktılar. Demokratikleşmeyi, bir defa daha terör örgütü ve işbirlikçilerin insafına havale ettiler. Terörü tırmandırma stratejisiyle tefrikayı siyasallaştırma projesinin uygulanmasına devam edildi. Kışkırtıcı konuşmalarla, terör ve provokatif eylemler üzerinden Pentagon haritalarındaki “federatif sistem”le bölünüp parçalanma plânları ortaya atılma devam edildi. Ve “Kan akmaya devam eder!”, “Kırsaldaki terör kentlere iner!” benzeri tehditlerin ve şantajların savrulmasıyla etnisiteye dayalı “unsura (ırka) mahsus siyaset”, demokratikleşmeyi değil, kamplaşma ve kutuplaşmayla tefrikayı daha da azdırdı... “YOL HARİTASI”NDAN FİTNE ÇIKTI Ülke gerildi, kamplaşma ve kutuplaşma devam etti. Parti sözcüleri, en son Samsun’daki “yumruklu olay”ın bir meczuba atfedilmesine karşı, “Deli ise bizde de var!” tahrikinde bulundular… Kısacası yanlış temeller üzerine oturtulan “Kürt açılımı”, demokratikleşmeyi kitledi. Salt “Kürtlere mahsus demokratik özgürlükler” üzerine bina edilen “demokratik açılım”, hak ve hürriyetlere dair reformları rafa kaldırdı. Bediüzzaman’ın bundan bir asır önceki ifâdesiyle, “unsura (ırka) mahsus siyasî kulüpler” ve “etnik kimlik ve ırkî tefrika siyaseti”, fitneyi uyandırdı. “Açılım”ın amacı olan “terörün tasfiyesi”ni değil, tahrikine sebebiyet verdi… Her fırsatta, “Kürt Kemalistler” dediği Marksist terör örgütü PKK’nın “Atatürkçü bir parti” olduğunu, “laiklik izinde Kemalizmi örnek alıp taklit ettiklerini” anlatan Öcalan’ın “yol haritası”ndan fitne çıktı. Müslümanlığı tasfiye etmek ve Kürtlerin ve Kürtçe’nin din ile bağını koparmaya çalışılmasının akıbeti, provokasyonlar, toplumsal infiâl, şiddet, terör ve çatışma oldu. Bu açmaz içinde “tarihî fırsat” iddiaları, “açılım kahvaltıları” da bir netice vermedi. Çözüm, “etnik tahrik ve siyaset”te değil, ortak inanç, vatandaşlık, hak ve hürriyetlerle, kardeşlik değerlerinde buluşmakta…
21.04.2010 E-Posta: [email protected] |