Cevher İLHAN |
|
İsrail’le politik polemik! (2) |
Aslında AKP iktidarında Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri, söz düellosu ile hep garip bir biçimde devam ediyor. Ve İsrail’in emr-i vakilerine karşı “kınamalar” hep sözde kalıyor. Son yedi buçuk senede Ankara, her defasında sözünden cayan Telaviv’le işbirliğini arttırdı. Oysa daha önceki dönemlerde İsrail’in mülteci kampları baskınlarında, Gazze ve Batı Şeria saldırılarında, Kudüs’ü işgalinde ve Mescid-i Aksa tecâvüzlerinde Türkiye İsrail’i kınamakla kalmadı, defalarca ciddî yaptırımlarda bulundu... Özetle AKP iktidarı öncesinde, özellikle Menderes ve Demirel’in başında bulunduğu Demokrat Parti ve Adalet Partisi hükûmetlerinde, Ankara onlarca kez İsrail’i kınadı, elçisini geri çekti, diplomatik tavır sergiledi. İsrail’e karşı açıkça Filistin’in yanında resmen yer aldı. 1947’deki sınırlarına çekilme talebini tekrarladı. BM’de İsrail’i kınayan grubun başını çekti, “Siyonizmin ırkçılıkla eşdeğer olduğu” kararını destekledi. Filistin Kurtuluş Örgütü’nü, Filistin halkının temsilcisi olarak tanıdı, İsrail’in itirazına rağmen Ankara’da büro açmasına müsaade etti. ABD’nin İncirlik’i ve Türkiye’deki üsleri kullanma iznini reddetti. Türkiye üzerinden İsrail’e silâh götürme isteğini geri çevirdi. Bir NATO ülkesi olarak Sovyetler Birliği’nin Türkiye üzerinden Mısır ve Suriye ordularına askerî yardım ulaştırmasını sağladı. İsrail’in işgal ettiği topraklardan, Sina Yarımadası ile Golan Tepeleri’nden çekilmesini istedi. Kudüs’ün statüsünü değiştirebilecek her türlü oldubittiden sakınmasını ikaz eden kararda önayak oldu. Kudüs’le ilgili BM kararlarının uygulanmasını istedi. İsrail’in işgal politikalarına karşı çıktı, “soykırım” olarak niteledi…
ANKARA HEP ALTTAN ALIYOR… Ne var ki AKP iktidarında Ankara İsrail’e karşı hep tâvizkâr davrandı ve alttan aldı. AKP hükûmeti, Annapolis öncesinde İsrail Cumhurbaşkanı Peres’i dâvet edip resmî törenle karşılayarak ilk kez bir Müslüman bir ülkenin parlamentosunda TBMM’de konuşturup alkışladı. Buna mukabil İsrail, Annapolis’e dâvet etmediği gibi bir “teşekkür”ü dahi esirgedi. Suriye ile arabuluculuğunu reddetti. Ankara buna sessiz kaldı. Suriye’deki tesisleri bombalayan İsrail savaş uçakları, boş yakıt tanklarını Türkiye topraklarına attılar. Ankara’nın “izâhat” istemesini Telaviv kale almadı, özür dilemedi. Ankara bunu da “mesele” yapmadı. Keza Başbakan’ın “ricâsı” üzerine Kudüs’e giden Türk araştırma heyetinin, İsrail’in Harem’üş Şerif civarındaki kazılarının İslâm eselerlerini tahrip ettiği tesbitini nazara almadı, yıkıma devam etti. Türkiye bu pervâsızlığı da alttan aldı. Davos’taki “one minute” çıkışı da kuru bir çıkıştan ibâret kaldı. Peşinden İsrail’in sert tepkisi üzerine, hükûmet sözcüleri İsrail’le ilişkilerin tam gaz sürdüğünü açıkladılar. Başbakan Erdoğan, “İsrail’le resmen ve hukuken ilişkilerin kopması sözkonusu değil” teminatını verdi. Yahudi cemaatinin her ayinde Sinagog’da kendisine ismen dua ettiğini sevinerek anlatan Cumhurbaşkanı Gül, “İsrail’le herşeye rağmen işin özü sağlam duruyor” diye konuştu. İsrail Millî Savunma Bakanı Ehud Barak’ın ziyaretinde Millî Savunma Bakanı Gönül, Heron ihâlesi ve İsrail devlet şirketi IMI ile Aselsan arasında Amerikan tanklarının modernizasyonu işbirliğinin yanı sıra İsrail’le 60’a varan anlaşma yapıldığını duyurdu…
IRAK VE AFGANİSTAN KATLİÂMI KINANMIYOR! Yine bu süreçte Başbakan’ın her defasında dikkat çektiği, Gazze’de fosfor bombalarıyla çoğu çocuk ve kadın bin beş yüz kişiyi öldürülmesini ve beş bin sivili yaralamasını hatırlatan “Ayrılık” filmi, İsrail’in itirazı üzerine derhal sansürlendi. En son bütün Filistinlilerin imhasında ve Kudüs’teki yerleşimler konusunda meydan okuyan provokatör İsrail Dışişleri Bakanı’nın Türkiye Başbakanı’na hakaretler savurmasına ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “jet cevabı”na kayıtsız kalındı, Dışişleri bir tek “kınamak”la yetindi. Erdoğan, “Medya üzerinden değerlendirmesi yapılmaz” deyip geçiştirdi. Başbakan, “Ortadoğu’da baş sorun İsrail’dir, işgalci tutumundan ve provokatör politikalarından vazgeçmiyor” diyor. Lâkin İsrail’le siyasî, ekonomik-ticarî, askerî savunma sanayii ve silâh alımı anlaşmaları ve ihâlelerinin hiçbiri iptal edilmediği gibi yenileri ekleniyor. Her “kriz”de İsrail âdeta ödüllendiriliyor! “Türkiye ile yeni çatışmalar veya yeni sorunlar istemiyoruz“ diyen Liberman’ın saldırısı belli ki bir maksada mâtuf. Ancak “Gazze’de çocukların hakkını savunuyormuş gibi görünen Erdoğan, Pakistan ve Irak’ta ölen çocukları hiç konuşmuyor” cümlesi, oldukça çarpıcı. Gerçekten, Başbakan Erdoğan neden hergün yüzlerce sivilin öldürüldüğü, yaralandığı Irak ve Afganistan’daki vahşetten bahsetmez; Pakistan’daki bombalamalardan söz etmez? Niçin Amerikan işgali altındaki Irak’ta çocukların, kadınların, yaşlıların ekseriyetini teşkil ettiği iki milyona yakın insanın katledilmesi hakkında tek kelime konuşmaz? Her fırsatta AB’ye rest çekerken, bir defa olsun Amerikan katliâmını kınamaz; neden? İsrail’in hâmisi ve ağababası işgalci ABD’nin işgaline, hegemonya ve çıkarları hesabına bölgeyi tahribine bir şey demez, en ufak bir târizde bile bulunmaz! Niçin? AKP’nin Amerikan eksenli politikalarının ve “kuru kınamalar”la kalan garip İsrail ilişkilerinin ve işbirliğinin perde arkası, bu soruların cevabında…
10.04.2010 E-Posta: [email protected] |