Cevher İLHAN |
|
“Sürprizler” ve referandum… |
Bu hafta Meclis Anayasa Komisyonu’nda ele alınacak Anayasa değişikliği paketinin ay sonuna kadar Meclis’te oylanması bekleniyor. Ne var ki paketin en iddialı olduğu konularda ne kadar demokratik standartlara uygun bir düzenleme getireceği tereddüdü devam ediyor. Meselâ YAŞ kararlarının ne derece yargı denetimine tabi tutulacağı paketteki eski-yeni ibârelerin çelişkisi arasında kalmış. Keza daha sonra yasayla düzenleneceği belirtilen memurlara toplu sözleşme hakkı düzenlemesinin, memurlara uluslararası demokratik çalışma ve sendikal hakları ne ölçüde sağlayacağı belirsizliğini koruyor. Yönetmelik gibi en ince ayrıntısına kadar yazılan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesi dışında bir dizi istifhamı beraberinde getiren paketin bu yönü elbette bu süreçte tartışılacak. Ancak oylama usûlü ve referanduma sunulmasına dair tartışmalar gittikçe bir başka boyut kazanıyor. Bundandır ki çoğu zaman “şekil”, “muhteva”nın önüne geçiyor… Öylesine ki “paket”in iptalinden referanduma gitmesi sürecine birçok “sürpriz”den bahsediliyor. Asıl “sürpriz, iktidar partisinin fire vermesiyle paketin 230’un altında kalıp Meclis’ten geçmemesi. Başbakan Erdoğan’ın, iktidar partisinde 20’ye yakın milletvekilinin ortak itiraz deklarasyonuna hazırlandığı ve grup kararı alınmayan gizli oylamada bazı milletvekillerinin “red” oyu vereceğine dair sorular üzerine, “Bunu düşünmek dahi istemiyorum!” cevabı, bu ihtimali sözkonusu ediyor. Keza her ne kadar “ambargo koymadıkları takdirde muhalefetin 20-25 oy fire vereceğini” söylese de, Başbakan Yardımcısı Arınç’ın, “Samimiyetle söylüyorum; gizli oylamanın olduğu her yerde fire bir ihtimaldir” cümlesi, bunun belirtisi…
“VENEDİK KRİTERLERİ”NE GÖRE… Bütün bunlara karşılık şimdilik en ağırlıklı ihtimal, referandum. DTP’nin belirsiz “şartlı” desteğinin dışında Meclis’teki muhalefet partilerinin peşinen karşı çıkmaları, 230 ile Meclis’ten geçse bile nitelikli çoğunluk olan 367 oy alamayan “tasarı”nın referanduma sunulmasını kesinleştiriyor. Ancak Meclis’te ilk etapta ayrı ayrı oylanan değişiklik maddelerinin referandumda tek bir pakette oylanması, bir başka sıkıntıya sebebiyet veriyor. Kamuoyunun büyük ekseriyeti, başta 12 Eylül darbecilerini koruyup kollayan geçici 15. maddenin kaldırılması, yetersiz de olsa YAŞ kararlarının denetime tabi tutulması, ombdusman, sendikal haklar, insan hakları ve özgürlüklerin kısmen de olsa genişletilmesine dair düzenlemeleri sonuna kadar destekliyor. Fakat muhalefetin ve halkın bir kısmının kabul ettikleriyle etmedikleri değişikliklerin, birbiriyle alâkasız konuların aynı torbaya konulması, hem Genel Kurul aşamasında, hem de referandum sürecinde gereksiz tartışmalarla düzenlemelerin arkasındaki demokratik irâdeyi zayıflatıyor. Gelişmiş demokrasilerde daha çok belirli bir konuda nokta sorulara “evet” ya da “hayır” cevabıyla halkın görüşünün alındığı referandum, bunca farklı ve komplike konunun aynı torbaya konulmasıyla kördüğüme dönüşüyor. Parti kapatmanın zorlaştırılmasında “Venedik kriterleri”ni referans gösteren iktidar partisi, bütün maddeleri aynı pakete koymakla millet irâdesinin önüne bariyerler koyuyor. Oysa 21 Aralık 2006 tarihli Venedik Komisyonu’nun “Referandumlarda İyi Uygulamalar Klavuzu”nun 30 maddesinde, referandum oylamasında “muhteva birliği”nin “özgür oy irâdesinin daha önemli bir gerekliliği” olarak tanımlıyor.
“HAP GİBİ” İRÂDEYİ ENGELLİYOR… Buna bağlı olarak “Seçmenlerin, aralarında mahiyet bağı bulunmayan farklı sorulara aynı anda oy vermek zorunda bırakılmaması”na dikkat çekiyor. “Seçmenin sorularından birini desteklerken bir başkasına karşı olabileceği dikkate alınmalıdır. Bir metinde yapılacak değişiklik, çok sayıda farklı unsuru kapsıyorsa, halka bir dizi soru soru sorulmalıdır” hükmünü getiriyor… Buna göre, referanduma sunulacak maddeler ayrı ayrı veya en azından “hak ve özgürlükler” “yargı” ve “diğer düzenlemeler” benzeri birbirine yakın bloklar halinde oylanması gerekiyor. Görünen o ki bütün maddeleri aynı torbaya doldurup Erdoğan’ın ifâdesiyle “bir hap gibi” oylanması, “Venedik kriterleri”ne de aykırı. Siyasî iktidar, netice almak istiyorsa öncelikle referandumun AB normları ve “Venedik kriterleri”ne göre yapılmasını sağlamalı. Başbakan, “Tek tek oylama referandumun mantığına aykırı” deyip, bu hususta risk aldıklarını belirtiyor. İktidar partisi, asıl bunun için risk almalı. Cumhurbaşkanı’nın nazara verdiği “mevzuat engeli” varsa, evvelâ bunu ortadan kaldırmalı. Bu durumda en azından darbecilerin yargılanması ve demokratikleşmeye dair temel düzenlemeler büyük bir oy çoğunluğuyla ve güçlü bir irâdeyle Meclis’ten geçer; kalsa kalsa diğer tartışmalı maddeler referanduma kalır. Türkiye referandumla hak ve özgürlüklerin oylandığı bir ülke durumuna düşmez. Samimiyet bunu gerektirir…
06.04.2010 E-Posta: [email protected] |