Cevher İLHAN |
|
İsrail’le politik polemik! (1) |
Anayasa değişikliğinin Meclis maratonu başlarken, içte ve dışta bir dizi gelişme, gölgede kalıyor… Bunların başında Başbakan Erdoğan’ın önümüzdeki hafta ABD’ye yapacağı ziyaret öncesi askıya alınan Ermenistan’la imzalanan “protokoller”e sâdık olduklarını söyleyip tıkanan “Ermeni açılımı”nı yeniden başlatma çabası geliyor. Paris’te “Türk mevsimi”nin kapanışında “Müsenna” adlı oyunu büyük bir beğeni ile izleyen Erdoğan’ın bütün iyimser yorumlarına rağmen, Türkiye’nin AB üyeliğine soğuk bakan Fransa pozisyon değiştirmedi. İçişleri Bakanlığı döneminde ülkesindeki Kuzey Afrika kökenli Müslümanlara “çapulcu” deyip tahrik edip bir AB ülkesi olarak devlet liselerinde başörtüsünü yasaklayan ve önümüzdeki seçimlerde gidici olduğu kesin gözüyle bakılan ABD’nin Irak işgali destekçisi Bush hayranı Selânikli Sarkozy’le Erdoğan’ın görüşmesi, “Türkiye’nin ucu açık müzâkere süreci” lâfıyla geçiştirildi. Ancak Başbakan’ın Fransa ziyaretinde, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin geliştirilmesinden ziyade İsrail Dışişleri Bakanı’nın hakareti damgasını vurdu. “Alçak koltuk krizi”nden sonra geri çağrılan Telaviv Büyükelçisinin yerine yenisinin atandığı ve İsrail’le başta insansız casus uçakları Heronlar olmak üzere savunma sanayii ve silâh alımı ihâlelerinin sürdüğü süreçte, İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın “saldırısı” oldukça çarpıcı…
LİEBERMAN’IN SALDIRISI… Erdoğan’ı Libya lideri Kaddafi ile Venezuela lideri Chavez’e benzeten, “alçak koltuk krizi”nin mimarı Lieberman, bu kez de Rusça yayın yapan Radyo Reka üzerinden bombaladı. Fransa’daki Erdoğan’ı “İslâm dünyasında isim yapmaya çalışmakla” suçladı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “Suriye ile İsrail arasında yeniden arabulculu olabiliriz” mesajlarını verdiği esnada bütün Filistinlilerin İsrail’den sürülmesini ve yeni yerleşim birimleri inşa programıyla seçimlere katılan “İsrail Yurdumuz Partisi”nin Başkanı Lieberman’ın kişiliği ortada. Ancak durup dururken doğrudan hakkında ağır ve küstahça ifadeler kullanmasına karşı Erdoğan’ın Paris Holiday Inn Oteli’nde verdiği ‘’Medya üzerinden değerlendirmesi yapılmaz; kaldı ki o adam benim muhatabım değil’’ cevabı da dikkat çekti. Liebarman’ın “saldırısı”na konu ettiği mesele, Başbakan Erdoğan’ın TRT Arapça kanalının açılışında, İstanbul’un kaderinin Mekke ve Gazze’nin kaderinden ayrı olmadığını belirterek, “Nasıl Haiti için yüreklerimizi birleştirdiysek, Gazze yanarken, Kudüs üzerinde kara bulutlar dolaşırken de buna tepkisiz kalamayız” sözleri… Görünen o ki Mescid-i Aksa’daki kazılarda İslâmî eserleri tahribe devam eden ve en son Kudüs’teki İslâmî kültür hazinesi mirâsını Yahudilere mal etmeye çalışan Telaviv yönetimi, Erdoğan’ın sözlerindeki rahatsızlığı azılı Siyonist Liebarman’ın ağzıyla açıklıyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Liebarman’ın hakaret dolu salvolarından özür dilemek yerine, “Erdoğan’ın, gerçek durumu bilmesine rağmen, sürekli olarak İsrail’e saldırı yolunu seçmesinden üzüntü duyduklarını” söylemesi, bunun ifâdesi…
TARTIŞMALARIN ALTI BOŞ… Ne var ki bütün bunlara mukabil, AKP iktidarı döneminde Ankara’nın Telaviv’le ilişkilerini ilerletmesi, düşündürücü. İsrail’le ekonomik ve ticarî işbirliğinin kapsamını daha da geliştiriliyor, Savunma sanayii yanı sıra silâh, petrol ve doğalgaz anlaşmaları ilâve ediliyor. AKP hükûmetinin İsrail’le yaptığı “ekonomik mutâbakat zabıtlarıyla GAP ve KOP’u içine alan sulamadan tarım ve hayvancılıktan tohumculuğa, kimyadan enerjiye, telekomünikasyondan turizme, güvenlik ve çevre teknolojilerinden danışmanlığa kadar anlaşmalar yürürlükte. Yine Türkiye ile İsrail arasında Karadeniz’i Kızıldeniz’e bağlayarak Rus petrol ve doğalgazını Ortadoğu’ya aktaracak, Uzakdoğu pazarına ulaştırılmasını hedefleyen, İsrail’e elektrik ve su taşıyacak boru hattı inşası anlaşması işlemde. Gazze’yi bombalayan İsrail savaş uçakları ve pilotları hâlen Konya Karapınar’da uçuş eğitimlerine devam ediyorlar. Belli ki İsrail, bir yandan Türkiye ile “kavgalı” gözüküyor. Diğer yandan tıpkı Davos’taki “one minute” çıkışında olduğu gibi Erdoğan’a sözle “karşı şiddetli tepki” gösterirken, perde arkasında Türkiye ile bütün ilişkileri sürdürüyor. Netanyahu’nun, Lieberman’ın hiçbir diplomatik teâmüle sığmayan saldırıları üzerine, “Bu üzücü bir gelişmedir. Biz Türkiye ile iyi ilişkiler istiyoruz. Erdoğan’ın, gerçekleri bilmesine rağmen devamlı olarak İsrail’e saldırma yolunu seçmesinden üzgünüz” sözleri, bunun ifâdesi... Özetle “one minute” gibi, son tartışmaların da altı boş; hiçbir temel dayanağı bulunmuyor. Hiçbir gereği yapılmıyor, tamamen bir politik polemikten ibâret kalıyor. Zira İsrail’le yapılan siyasî, ekonomik-ticarî, askerî savunma sanayii ve silâh alımı anlaşmaları ve ihâlelerinin hiçbiri iptal edilmiş, askıya alınmış ya da ertelenmiş değil...
09.04.2010 E-Posta: [email protected] |