S. Bahattin YAŞAR |
|
Hizmet, rahatı bozmaktır |
Geçtiğimiz hafta sonu, Afyonlu kardeşlerimizin seminer dâveti üzerine ailece Afyon’da idik. Eşim, eğitimci-yazar Yasemin Yaşar, “Risâle-i Nur’da Mutlu Aile Modeli”ni hanım Nur Talebelerine ve acizane ben de, ‘Risâle-i Nur’da İnsan ve Manevî Hastalıkları’ konusunu Uşak, Manisa ve Eskişehir’den gelen arkadaşlarımızla seminer çerçevesinde paylaştık. Doğrusu insan, her programa, manevî bir hediye paketi gibi, kendisine ikram edilen mesajları gittiği yere takdim ederken, oradan dönüşünde ise, pek çok mesajlar almış olarak dönüyor. Zaten böyle programları, programı yapan açısından canlı tutan ve sürekliliği sağlayan da, ‘verilenler’den ziyade ‘alınanlar’ oluyor. Yani programların öncelikli faydası önce bu programlar çerçevesinde çalışanlara oluyor. Zaten programcı etkilendiğinde, bir etki alanı da oluşabilecektir. Cenâb-ı Hakkın, ikramları, ilhamları bizim O’nun kapısını çaldığımız ve oluşturduğumuz çaba kadar olacaktır. O, sonsuz ilim hazinesini bizim emeğimiz ve gayretimiz ölçüsünde bize açacaktır. Afyon’da, İlme Hizmet Vakfının oturmuş hizmet organizasyonu, beraberinde bir nuranî halkayı da getirmiş. Yani samimiyet ve ihlâs, öyle nuranî bir ibrişim ki, sayıya, paraya, makama, çabaya da pek bakmıyor. Bunlarla birlikte lâzım bir şey var ki, o da, ihlâs. Bazen ihlâslı az bir amel, ihlâssız binlere bedel oluyor. Yine ihlâslı bir kişi, binler kıymet ve kuvvetinde varlık gösterir hale geliyor. Üç elifin, yüz on bir; dört tane dördün, omuz omuza dört bin dört yüz kırk dört kıymetinde ve kuvvetinde olması, bunun bir göstergesidir. O zaman hizmeti, faaliyeti, neticeleri; kişiye, imkânlara, rakamlara bağlamamak gerekiyor. Bir ilçedeki, bir köydeki bir kardeşimiz, onlarca hizmet eri yetiştirebiliyor ve bulunduğu mekânı onlarca Nur Talebesinin uğrak yerine dönüştürebiliyorsa, bu, onun ihlâsından başka bir şey değildir. Hizmeti sadece maddî unsurlar veya kişi faktörleriyle ele almak yanlış oluyor. Burada öncelikli ele alınması gerekenin ihlâs ve samimiyet olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim seminerimizde geçen, ‘Ehl-i imanın manevî hastalanması ihlâssızlıktan, ehl-i küfür ve dalâletin manevî hastalanması ise, imansızlıktan kaynaklanmaktadır.’ tesbiti, ehl-i imanın, ciddî imtihanının ‘ihlâs’ olduğunu gösteriyor. Bu yine, seminer çalışmamızda geçen, vasat ihlâs ile yapılmazsa, ‘vasatın hastalanması’ olarak izah edilebilecek olan, vasata benzeyen kötü ahlâk ortaya çıkacaktır. Bu durumda, iffete benzeyen kötü ahlâk, hikmete benzeyen kötü ahlâk ve şecaate benzeyen kötü ahlâk kendini gösterecektir. Manevî hastalıkların merkezi olan kalpteki ahlâk-ı seyyie, ifrat ve tefritlerden oluştuğu gibi, bazen de vasat, kötü bir niyet ile yapılınca hastalanmayı netice veriyor. Bu hastalanmanın sebebi ihlâsın olmamasıdır. Bu durumda güzel ahlâka benzeyen kötü ahlâk ortaya çıkar. Nitekim mala, mevkiye sahip olmak için din adamı olmak, aklı hikmetten koparıyor; dünyaya düşkün din adamları (müteşeyyih); dünya malını elde etmek için tehlikelere atılıp, şöhret kazanmak isteyen davranış örnekleri, hep hastalanmış vasatın yani vasata benzeyen kötü ahlâkın yansımalarıdır. Vasatlar ihlâsla olmazsa, fasit olur. Çünkü niyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır. (M. N., s. 61) ** Risale-i Nur Enstitüsünde eğitim almış, fakülte bitirmiş, vakıf Ali Şafak kardeşimizin, ağabey ve kardeşleri ile olan yakın ve sıcak ilgisi, Risâle-i Nur’un okunduğu insan modelini akla getiriyor. İnsanın davranışları nurlanınca, daha bir hassasiyet ve ulviyet kazanıyor. Vakıfların ne ciddî bir boşluğu doldurduğunu bu şehrimizde de görmek mümkün. Yani Risale-i Nur Enstitüsünün, vakıf elemanı konusunu çok yönlü ve çok daha ciddî ele alması kendini gösteriyor. Vakıflar hizmetlerin lokomotifleri oluyorlar. Afyon’da, öğretmen emeklisi Mehmet Hocamla, oldukça tatlı ve bir o kadar da aydınlatıcı sohbetler ederek gezintiler yaptık. Tabiî gezerken, gazete abonelerimizi, dostlarımızı, Nur Talebelerini de bir bir ziyaret ettik. Odun, kömür satışları yapan esnaf Yeni Asya okurumuzun bir sözü oldukça dikkat çekici idi. “Her gazeteye aslında hep aynı haberler ulaşıyor. Ama her gazete neyi baş tacı etmek istiyorsa, onu manşet yapıyor. Hatta çok dikkate sunmak istediği haberi fotoğraflarla süslüyor ve servis yapıyor. O zaman okuyucu da kendi görüş ve düşüncelerine uyanı tercih ediyor. Yani Yeni Asya, bir gazetenin yapacağından çok daha ötesini yapıyor. Burada ciddî bir düşünce mutfağı kendini gösteriyor.” Yine kendilerini ziyaret ettiğimiz bir başka esnaf beyefendi, öyle hikmet okuması yapıyordu ki, ziyaretimiz esnasındaki kalabalıklaşan müşteri trafiğini, gelen misafirlerin yüzü suyu hürmetine demekteydi. Yine, küçücük dükkânında sucuk işleri ile meşgul nur yüzlü genç kardeşler, çayımızı yudumlarken bir de ders yapmanın faydalı olacağına dikkatleri çekerek, sahabeler gibi, acaba ne yapsak da Allah’ı razı edecek bir fiilimiz olsa, inceliği ve yüceliği taşıyorlardı. ** Gençlerle olan birlikteliğimizin yeri çok daha farklı idi. Onlarla, Risâle-i Nur eserlerinin pozitif birer hazine olduğundan ve insanın ne kadar bu enerji ile dolarsa, o nispette de hizmetinin artacağı üzerinde durduk. Ama bir o kadar da, eğer okumalarımız olmazsa, fişi çekilmiş cihaz gibi, insanın âtıl bir vaziyete düşeceğine dikkatler çekildi. Şimdilerde Afyonlu genç arkadaşlarımızla maillerimiz işlemeye başladı. İnşallah hayırlı alış verişlerimiz olur. Ama bir gerçek var ki, ‘hiçbir Nur Talebesi yoktur ki, sınıfının en başarılısı, en çalışkanı olmasın’ vizyon dersini bir kez daha çalışmak durumundayız. Bu aynı zamanda adeta Risâle-i Nur’ların vizyon modeli olan, Zübeyir Gündüzalp’in çok daha iyi bilinmesi gerektiğini akla getiriyor. Yani fena fil-üstad, fena fir-risâle, fena fid’dava çok iyi özümsenmesi gereken bir şifre gibi duruyor. Afyonlu kardeşlerimize dâvetlerinden dolayı teşekkürlerimizi –ailece- iletirken, haklarını helâl etmelerini istirham ediyoruz. ** Not: Bu hafta, Pazar saat 18.40’ta, uydudan yayın yapan, Kanalurfa televizyonu Pozitif Pencere programında, ‘Düşünce kirliliği nasıl oluşur, nasıl giderilir’ konusu konuşuluyor. Kıymetli akademisyenler Dr. Veysel Kasar ve Dr. Levent Bilgi program konuğumuz. İzlemeniz, pozitif düşünme adına yararınıza olacaktır. Dualarınızı bekliyoruz.
18.04.2010 E-Posta: [email protected] |