Şükrü BULUT |
|
Dünya yüzümüze tükürüyor! |
Avrupa'nın yaşamakta olduğu bu yeni şok, geleceği de kaplamaya başladı. İzlanda'daki Eyjafjallajökull yanardağının küçük bir hareketiyle Şimal Avrupa'sının semasını lav külleri kaplayınca, dünyanın dört bir yanına dağılmış Avrupalılarda telâş ve paniğe sebep oldu. Cehennemden gelen bu küllere Avrupa teknolojisi henüz bir çare bulamamış. Uçakların camlarına ve türbünlerine hücum eden toz bulutları, Kuzey Avrupa'nın bütün hava yollarını tam mânâsıyla felç etti. Gazetelerde neşrolunan “kül bulutları” haritasını inceleyenlerin, Kuzey Avrupa'yı İzlanda'dan ta Sibirya içlerine kadar yalnızca “Şimal Çizgisi” manzarasını gördüklerinde, şayet bu toprakların tarihini biliyorlarsa, endişeleneceklerinden eminiz. İkiyüz seneden bu yana Allah'a isyanları, ahlâksızlığı tervici, insanî değerleri tahribi ve sebep olduğu kaoslarla dünyanın başına birçok sıkıntı ve felâketlerin gelmesine sebep olan Kuzey Avrupalıların vatanlarının lav külleri altında kalmasını, inananlar sebeplere ve tesadüfe bağlamıyorlar. “İnanmayan insan”dan başka dünyanın üzerindeki her yaratılmış, Allah'a teslim olurken, Bediüzzaman Hazretlerinin “Şimal Cereyanı” olarak nitelediği meşhur materyalist ve saldırgan ateist hareketin mahiyetini kitaplardan okuyanlar, ister istemez “Allahu ekber!” diyorlar. Kuzey Avrupa'dan çıkarak Amerika, İngiltere ve Avustralya gibi ülkelere yerleşen bu cereyanın bilhassa 11 Eylül'den sonra dünyanın başına birçok belâlar getirdiğini biliyoruz. İlginçtir ki “külden bulutlar” meşhur dinsizlerin çıktıkları coğrafyayı kaplıyor. Leo Troçki'nin, Freud'un, Marks'ın, Jung'un, Wilhelm Reich'ın, Lenin'in, Adorno'nun, Darwin'in ve daha yüzlerce “semavî din karşıtının” yurtları etkilenmiş. Endülüs´ten başlayarak kuzey Avrupa'yı ta Sibirya'ya kadar takip eden bir hattın “yakın dinsizlik tarihçesini” bilenlerin zihnine neler getirebileceğini siz de hayal edebilirsiniz. Almanya'daki Bild ve Express gazeteleri “Volke Avrupa'ya tükürdü” manşetleriyle çıktılar. Bir gün sonra Bild gazetesi, sükûnet bulmuş bir yanardağın havadan resmini yayınlamış. Bir canavar silüteini andırdığından “Kül Canavarı” ismini takmış Eyjafjallajökull volkanına. Kamuoyunun sesi hükmündeki gazeteler dünyanın yüzümüze tükürdüğünü itiraf ediyorlar. Peki, durup dururken dünya neden yüzümüze tükürüyor olabilir? Avrupa'nın mazideki cinayetlerine yenileri eklenince galiba dünyanın sabrı taştı. Sıkıntılı bir kısım canilere, hırsız ve katillere öfkelendi ve tükürdü. Allah, Kur'ân-ı Kerîmde mealen diyor ki; “Öyle musîbetlerden (felâketlerden) sakınınız ki, geldiğinde yalnızca günahkârlara has kalmaz, herkesi içine alır.” Avrupa'yı toptan suçlamak Kur'ân'ın başka âyetleriyle çelişeceğinden, bilhassa 11 Eylül'den sonra dünya üzerinde yapılan katliâmların, yağmaların ve diğer haksızlıkların asıl faillerini düşündüğümüzde, siz de yalnızca suçluları düşüneceksiniz. Hindukuş Dağlarında ölen askerlerin yakınlarının acısına ortak olmamak mümkün değildir. Fakat düşününüz ki, birkaç ahlâksız zenginin keyfi için Arabistan'da bir buçuk milyon, Afganistan'da beş yüzbin ve Pakistan'da on bine yakın insanın kanları dökülüyor. Avrupa kamuoyu bu cinayeti işleyenlere sessiz kalınca ister istemez iş volkanlara kalıyor, sessizliğimizle canilerin cinayetine destek olduğumuzdan dünya yüzümüze tükürüyor. Avrupa anayasalarında, insan haysiyetinin dokunulmazlığı üst sırada yer alır. İnsanlar arasında fark gözettiğimiz sürece volkanlar, okyanuslar, zelzeleler, kasırgalar ve yangınlar yakamızı bırakmayacaktır, Polonya devlet erkânını taşıyan uçağın düşmesi yanlızca Polonya halkını üzmemiştir. Bütün insanlar gibi, biz Müslümanlar da üzüldük. Fakat Johannes Paul ile Lech Walesa'nın ülkesi, hürriyet ve zalime isyanın sembolü iken, Irak ve Afganistan savaşında zalimlerin elinde kırbaç oluverdi. Şayet bu kazayla dindar Polonya halkının basireti açılır, Afgan ve Arap annelerinin feryatlarını işitebilirlerse, elbette ki dünya sevinecektir. Lech Kaczynski'nin ölümüne en çok İsrail idarecileri ağladıklarına göre, anlaşılıyor ki Polonya maalesef neocon ve neoliberallerin yanında yer alarak, dünya yangınına odun taşımış. Musîbetlerin “İlâhî İkaz” cihetini unutmamamız gerekiyor. Bir volkanla azıcık nefes alan dünyamızın bu hali; Allah'ın kuvvet ve kudretine teslim olmaktan başka çaremizin olmadığını her akıllı insana göstermeli. Allah´ı inkâr eden, dünyaya tapan ve teknolojiye güvenen insanların acınacak halleri; Avrupa Kilisesini dinsizlik ve ahlâksızlık adına sıkıştıran “saldırgan ateistlere” de ders olmalı. Bilhassa tarihi boyunca insanlığa zararlı işlerin ve hareketlerin başını çeken İngiltere biraz daha dikkat etmeli. İslâmiyetle alay eden Salman Ruşdi'ye arka çıkan İngilizlerin, bu defa da Rüştü'nün avukatı Geoffrey Robertson'un Papa Benedikt'e karşı küstahlığına da ses çıkarmaması halinde, bütün Hıristiyanlık dünyasının nefretine hedef olacağını hatırlatmak bizim vazifemiz olsun. Dünyanın yüzüne tükürdüğü Avrupa'nın dinsiz, sefih ve ahlâksız kanadının son zamanlarda Fransa, Almanya ve İtalya'daki din karşıtı iktidarlarından cesaret aldığını söyleyenler epeyce arttı. Eşcinselliği neredeyse bir “değer” haline getirmek isteyenlerin politika ve medyadaki sesleri bütün insanlığı rahatsız etmezse, tarihteki felâketler tekrarlanabilir. Meselâ, sırf eşcinsel nikâhı kıymadığından ve bu beraberliğin günah olduğunu söylediğinden medya aracılığıyla linç edilmek istenen Essen Piskoposu Franz-Josef Overbeck'e kamuoyu adına medya ve insanî kurumlar sahip çıkmazsa, elbette ki dünyanın Sahibi onu hareketlendirecektir. Semavî dinlere inananlar bu hareketlenmelerin neticesindeki büyük zelzele, ateş yağmuru ve kasırgaların mahiyetini mukaddes kitaplardan bilmeyenlere gösterebilir.
19.04.2010 E-Posta: [email protected] |