Hüseyin GÜLTEKİN |
|
İhlâsı bozmanın getirdiği tehlikeler |
Doğrusu İhlâs Risâlesinin başındaki Efendimizin (a.s.m.), “İnsanlar helâk olur, ancak bilenler hariç. Bilenler de helâk olur, ancak bildiklerini yaşayanlar hariç. İhlâslı olanlar da her an onu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır” şeklindeki mü'minleri ikaz edici, ihtar edici ifadeleri beni ciddî mânâda düşünmeye, hatta endişeye sevk etti. “Helâk” olmak gibi dehşetli bir durumla karşı karşıya bulunmanın iç dünyamda meydana getirdiği sarsıntıyı dindirip sakin bir kafa ile Hadis-i Şerifi tekrar tekrar okuyarak anlamaya çalıştım. Eğer ihlâs olmasa çok okumanın, çok bilmenin hiçbir kıymet-i harbiyesinin olmayacağını anlamaya çalıştım. Hatta elde edilen ihlâsın devamlılığının da olamayacağını; her an onu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu hatırladım. Tekrarla anladım ki ibadet ve taatlerimizin azlığı çokluğu, dinî hizmetlerimizin kemiyeti, keyfiyeti, yüklendiğimiz kudsî dâvâmızdaki emeğimiz kıdemimiz ne olursa olsun eğer bütün bunların ruhu mesabesindeki ihlâs yoksa, yani yalnız ve yalnız rıza-i İlâhi gözetilmemiş ise bütün bu amellerin boşa gitme ihtimali vardır. Buna karşılık sırf Allah rızası gözetilmiş, ihlâsla yapılan az bir amel necatımızı netice verebilir. “İhlâslı olanlar da her an onu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır” ikazından hareketle Bediüzzaman da bu tehlikeyi görmüş ki, talebelerine; “İhlâsı kıracak esbabtan; yılandan akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz” tavsiyesinde bulunuyor. Ama her an nefis ve şeytanın telkinatı altında bizler, bazan enaniyet ve benliğimize mağlûp düşebiliyoruz. Bir kudsî dâvâyı sahiplenenlerin ihlâsı elde edip, onu sonuna kadar muhafaza yolunda azamî gayret göstermekten başka çareleri yok. İhlâssız, başka bir ifade ile riyaya, gösterişe yol açacak bir hal ve yaklaşımla herhangi bir hizmetten bahsedilemeyeceğine göre, Kur’ân hizmetlerimizin ruhu hükmünde olan ihlâsı zedeleyecek her türlü söz, hal ve davranışlardan kaçınmak vazifedir. Kaldı ki bunun tersi bir durum, yani ihlâssızlık, uhrevî hayatımızın geleceğini ciddî mânâda tehlikeye sokacak demektir. Bu noktada Efendimizin (a.s.m.) “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, Allah’a ortak koşmalarıdır. Ben güneşe, aya ve puta tapacaklarını söylemiyorum. Fakat Allah rızası dışında yapılan amelleri ve gizli arzuları kastediyorum” hadis-i şerifindeki uyarı ve ikazlara bakınca her ehl-i din için ihlâsın önemini daha iyi anlamış oluyoruz. Allah rızasının dışında ‘desinler’i hatıra getirecek ameller kanımızı donduracak bir tehlike olsa gerek. Yine bu meyanda Efendimizin (a.s.m.), “Bu ümmette şirk karıncanın yürümesinden daha hafiftir” tesbiti de gösteriyor ki her ehl-i din için şirk en büyük tehlikedir. İşte bu ve benzeri tehlikeleri bertaraf edecek olan ihlâstır. Kendimizden başlayarak ihlâsı temin edecek olan esaslara uymaktır. Onu kıracak, onu zedeleyecek olan söz, hal ve davranışlardan uzak durmaktır. 25.04.2010 E-Posta: [email protected] |