22 Nisan 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

İçten içe çürüme var


A+ | A-

Ahlâkî çürüme ve yozlaşmanın had safhaya vardığı bir dönemden geçiyoruz. Bilhassa fuhuş, cinayet, uyuşturucu... kaynaklı haberlerde adeta patlama yaşanıyor.

Bu haberler de, gerçekte yaşananların belki de çok az bir kısmını yansıtıyor.

Zira, ahlâksızlığın ekseriyeti perde altında cereyan ediyor. Patlak verenler, mevcudun ancak buzdağının su üzerinde görünen kısmı kadardır.

* * *

Yer, zaman ve şahıs ismi belirtmeden bir hadisenin mahiyetini anlatmanın ne kadar zor olduğunun farkındayım.

Ama ne yapalım ki, "ahlâkî çürüme"nin bir nevi göstergesi durumundaki hadiseler hakkında böyle kapalı ve usturuplu bir lisan kullanmak mecburiyetindeyiz.

Aksi halde, hiç ilgisi olmayan bazı şahıs, zümre veya yöre insanı, haksız şekilde zan altında kalabilir.

* * *

Günümüz gençliği için örnek gösterilen, hatta alabildiğine özendirilerek onlara benzetilmeye çalışılan bazı sanatçıların zaman zaman ifşâ edilen skandal halleri, bu ülkedeki seçkin bazı insanların bile nasıl feci bir ahlâkî dejenerasyona uğradığını gösteriyor.

Hiç umulmadık, hiç tahmin edilmedik bu seçkinlerin fuhuş, ya da uyuşturucu bataklığına düştüğünü gören günümüz insanı ve bilhassa gençliği, dehşet verici travmalar yaşıyor.

Zira, kendi kendine söylenerek de olsa "Bu şöhretler bile böyle olduğuna ve böyle durumlara düştüğüne göre, acaba ben kendimi nasıl kurtarabilirim, nasıl muhafaza edebilirim?" telâşına düşüyor.

Evet, şöhret isimlerin "kötü örnek" olması, ne yazık ki toplumda büyük travmaları, ürkütücü sendromları tetikliyor.

* * *

Öte yandan kadınların, kızların ve hatta küçük yaştaki çocukların tacize, dahası tecavüze uğraması, binlerce teessüf olsun ki, yer yer yaygınlık kazanıyor.

Zihninizi tensiz ederiz; ancak, bu ahlâksızlık vâdisinde de tüyler ürpertici, insaniyeti sukût ettirici vakıalar yaşanıyor.

* * *

Hasılı: Dert bellli, sıkıntı âyân–beyân. Asıl mesele, devâyı araştırmak, çareyi bulup sunmaktır.

Birinci derecede çare bulmak, tedbir almak mevkiinde olanlar, ne yazık ki, ya yaşanan vahâmetin farkında değiller, ya ihmâlkâr davranıyorlar, ya da gaflet içinde olup, nisbeten basit, lüzumsuz işlerle meşguller.

O halde, en büyük vazife, yine cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını tamir ve ihyâ edecek olan Kur'ân şâkirdlerine, imân fedâilerine düşüyor demektir.

Bu yolda hizmet edenler için, tam bir seferberlik zamanıdır.

Tarihin yorumu 21 Nisan 1938

İttihatçıların "Türkçülük" mârifeti

Bozuk İttihatçıların eseri olan "Türk Ocakları"na yeniden canlılık ve işlerlik kazandırıldı. 22 Nisan 1924'te yeni dönemin I. Türk Ocakları Kurultayı çalışmalarına başlandı. Bu gelişme, "Bozuk İttihatçılık" fikrinin Cumhuriyetin ilk yıllarında da aynen devam ettirildiğini gösteriyor.

Zira, İttihat ve Terakki Komitesinin devlet ve hükümet birimlerine hakim olduktan sonra (1909) teşkil edilen ve günden güne yaygınlık kazandırılan cereyan "Türkçülük–Turancılık" cereyanı oldu.

Hiç vakit kaybetmeden, bu meyanda hummalı bir faaliyet başlatıldı. Bir yandan dersler, konferanslar verilmeye, bir yandan da gazetelerde hamaset yüklü makaleler, destanlar döşenmeye başlandı. Türkçülerin reislerinden Ziya Gökalp'in "Alageyik" şiiri, işte bu dönemin bir eseri. Birkaç mısrası şöyle:

Kaya deldin, dağ yardın,

Geldin, beni kurtardın.

Ah o imiş anladım,

Sevincimden ağladım,

Dedim, Turan Meleği!

Türkün yüce dileği!

Yüz milyon Türk bu anda

Seni bekler Turanda.

Keza, Kırımlı Yusuf Akçura'nın ortaya koyduğu “Üç Tarz–ı Siyaset” fikri, yine bu dönemde kuvvet buldu. Bunlar ise: 1) Tevhid–i Etrak; 2) Türklük; 3) Türk Milliyet–i Siyasîyesi kavramlarla ifade edildi.

Akçura, aynı zamanda 3 Temmuz 1911'de faaliyete başlayan ve 22 Mart 1912'de resmî kuruluşu gerçekleşen Türk Ocakları'nın da en aktif kurucu üyesidir.

Hem ona, hem de Ziya Gökalp'e bir nevî "idol" nazarıyla bakılıyordu ki, her ikisi de "hakiki Türk" değildir.

Buna rağmen, günümüz bazı milliyetçileri bu iki şahsa hâlâ "Türkçülüğün öncüleri" diye itibar gösteriyor.

Misyon devam ediyor

Turcancı İttihatçılar, II. Meşrûtiyet yılları boyunca gayr–ı Türk ne kadar unsur varsa, hemen tamamını Türk'e düşman noktasına getirmeyi başardılar.

Aynı muzır faaliyet, Cumhuriyet'in ilk döneminde de kesintisiz şekilde devam etti.

1923'ten itibaren yurdun hemen her köşesinde açılan Türk Ocaklarının şube sayısı, 1926'da 217'ye, üye sayısı ise 30 bine ulaştı.

Türk Ocaklarının kapatıldığı 1931 senesinde ise, şube sayısı 278, üye sayısı 32 bin olarak tesbit edildi. (Bkz: Zekeriya SERTEL,”Türk Ocakları Nasıl Islah Edilebilir?”; Son Posta, 19 Mart 1931.)

Türk Ocaklarının bu tarihte kapatılmasının sebebi, o dönemde kurulan birkaç aylık faaliyetiyle CHP'lilerin gözünü korkutan Serbest Cumhuriyet Fırkasının faaliyetleriyle doğrudan ilgili olarak gösteriliyor.

Halk Partililere göre, Türk Ocakları, siyaseten yer yer tarafsız veya pasif kaldı. Oysa, bu ocakların CHP'ye kayıtsız şartsız destek vermesi isteniyordu.

Kapatılan Türk Ocaklarının malları satışa çıkarıldı, borçları ödendi, gere kalan mal ve emlâkı ise Halkevleri'ne devredi.

Ocakların tasfiye işlemi tâ 1944'e kadar devam etti.

Türk Ocaklarının Cumhuriyet döneminde gerek canlanması ve gerekse 1930'lu yılların başından itibaren sönmeye yüz tutması, doğrudan M. Kemal'in tutum ve yaklaşım tarzıyla izah edilebiliyor.

Bu yaklaşım tarzı esas alınarak, Bakanlar Kurulunun 2 Aralık 1924 tarihli toplantısında, Türk Ocaklarının “12 senedir halkçılık ve milliyetçilik prensiplerinin memleketin en uzak köşelerinde neşir ve tamime çalıştığı” özellikle belirtiliyor. (Bkz: Başbakanlık Arşivi, Bakanlar Kurulu Kararları, No: 30.18.01/12.58.16.)

Türk Ocaklarının işlevi, 1931'den sonra "Kemalist Türkçülük" şeklinde Halkevlerinde devam etti.

22.04.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (21.04.2010) - Şiddet kültürü ve başkanlık sistemi

  (20.04.2010) - "Mekke'nin fethi" örneği

  (16.04.2010) - Kemalizmin kisveleri

  (15.04.2010) - Nasıl Müslüman oluyorlar?

  (14.04.2010) - Avrupa'da parıldayan Nur

  (25.03.2010) - Fitne ateşi, işte böyle söndürülür

  (24.03.2010) - İlk sorgulama İzmit'te (2)

  (23.03.2010) - İlk sorgulama İzmit'te (1)

  (18.03.2010) - Bediüzzaman konuşuluyor

  (17.03.2010) - İntihar vak'aları

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Yeni Asya Gazetesi - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat-Promosyon - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım