Mehmet KAPLAN |
|
Bir rüyâ gezegen: PERİ BACALARI |
GERÇEKTEN çok güzel ve çok farklı bir şekilde yaratılmış bu topraklar… Önceleri tek bir köy veya ilçenin bu bacalardan oluşturulduğunu zannederdik. Meğer Ürgüp ayrı bir diyar, Uçhisar başka; Göreme bir başka iklim bir başka memleket imiş buralarda… Bir yanda Ihlara vadisi, bir yanda Avanos ilçesi, diğer yanda kaya mezarlıklar; peribacalarını Rabbim dört bir yanına serpeleştirmiş Nevşehir ilimizde. Yaratılışı ve bir masal diyarını andıran duruşu ile peri masallarında gibisiniz bu farklı gezegende. Esrarengiz yeraltı şehirleri, taş işçiliği ve keşfedilmeyi bekleyen apayrı çehreleri ile yolu kendine düşenleri mest eden bir diyâr burası… Yamaçlara inen ışıklar, binyılları bugüne taşıyan renk cümbüşü karşısında şunlar dökülüyor dudaklarınızdan: “Subhane men tahayyere fi sunuhil ukûl/Akıllarımızı hayrette bırakan Allah’ım (cc) Sana tesbih eyleriz” Anadolu’nun tam ortasında kendini saklayan bu cennetvâri diyar, medeniyetler beşiğinin Anadolu olduğunu haykırıyor. Hıristiyanlığın hak din olduğu dönemde burası merkezî bir noktaymış. Zulüm görenler buraya saklanmışlar uzun seneler. Rehberimiz Himmet Ağabey bizi gezdirirken anlıyoruz ki eskiden değil günümüzün zalimleri de değişmemiş. 1960 ihtilâlinde hak din olan İslâmiyet’in kitabı; Kitabımız Kur’ân da saklanmış korkudan bu baca evlere. Te.. sonraları 1980’lerin sonunda bulunup çıkarılmışlar Himmet Bey gibilerin araştırma ve gayretleri ile. Allah zalimlere fırsat vermesin. Dönelim tatlı seyahatimize: Burada hangi yolda ilerleseniz önünüze beyaza yakın renkleriyle taş yapılar, yeraltı şehirlerine açılan kapılar, devasa heykeller gibi duran peri bacaları çıkar. Uçhisar Ürgüp, Göreme, Avanos dörtgeninde gezdiğimiz zaman büyülenip kalıyoruz. Yabancıların Kapadokya dedikleri yere asıl adını İranlılar bir dönem daha da renklendirip söylemişler: “Uçan atların diyârı…” Veya: “Güzel atlar diyarı…” Bir zamanlar Kapadokya neyse bu gün de öyle korunmuş! Kelimenin aslı Farsça Katpatuka’dan… Kapadokya deyimi dönüşerek günümüze gelmiş. Zirâ; Bu diyarlarda sıkça deve ve katır; af buyurun eşek görseniz de asıl parlak renkleri ile sizi büyüleyen at sürüleri hayrete düşürür. Sabah ve gece sizi donduran soğukları Ürgüp ve Göreme’nin gündüz yakan sıcağı, çeşit çeşit peri bacaları, birçok medeniyetin bölgeye yayılmış eserleriyle burası hâlâ ne kadar keşfedilse de tam mânâsı ile gün yüzüne çıkarılmış değil. Gün yüzünde kalanlar ise zamana yenik düşmekte. Çünkü her şey fâni, Yalnız Allah (cc) bâki. “Medeniyetler Tarihi” kadar “Dinler Tarihi” için de inanılmaz incelemelere hazır bir bölge bu bölge. Geziniz bitince muhakkak Kayseri üzeri dönmelisiniz döneceğiniz diyarlara. Bu yolculuğu da gün doğumuna denk getirmelisiniz! Hemen sabah namazı sonrasına… Erciyes’in, dumanlı ulu zirvesinin bir gök kubbe gibi yükseldiği; Kızılırmak’ın benzersiz bir kavis çizerek toprağı tuttuğu bu yöreyi sabahın gümüş vakti gezmeniz sizi dünyanın her efkârından beri tutacaktır. Seyahat ediniz sıhhat bulasınız sırrına erinilecek nadide mekânlar.. geçmişten bugüne önemli bir farklı selâmın gümüşe çalan beyaz toprakları ile farklı bir selâmın yerleşim yeri… Buradaki taş yapılar ki; Ürgüp’te çimento hammaddesi ve ponza taşı hammaddesi bulunmaktadır; Hacıbektaş’a kadar hep şekil verilerek yerleşilmiş ayrı ayrı kaya, baca, muhteşem dekorlu evlerden oluşan köyler, beldeler ve dahi ilçelerdir. Ürgüp, Göreme, Avanos, Acıgöl, Derinkuyu, Kozaklı, Gülşehir ve Hacıbektaş’ı bu selâmın durak yerleri olarak ifâde etmek daha doğru olur. Göreme Vadisi ayaklarınızın altında beliriyor, yanyana yapılmış küçük beyaz evler, evlerin hemen çevresinde duvar gibi yükselen peri bacaları ve peri bacaları arasında uzanıp giden yollar. Ortahisar Vadisi’nde Üzümlü Kilise, Sarıca Kilise ve başka birkaç kilise. Uçhisar’dan Göreme Kasabası’na indiğinizde sizi çarşının turistik havası sarıyor. Bir turiste satılabilecek her türlü yöresel ürünler tezgâhlarda yerini almış. Çömlek ve alçılardan yapılmış heykelcikler, peri bacası modelleri, Ortahisar’ın üç boyutlu tabloları, yöreye has dokuma ve çanta modelleri... Halılar. Heybeler.. Türlü türlü lokum ve de çerez çeşitleri… Panayır havası; Çevrede Kapadokya’yı deve sırtında görmenizi sağlayacak deve turcuları…. Peribacalarına; “Gâvurun askerleri” de diyor Anadolu’muzun masum ve can insanları! Rivâyet şu: Bir aile vakti zamanında harmanda ekinini kaldırırken tozu dumana katarak bir ordu gelir. Bu ordu köylülerin ekinlerine, hayvanlarına el koyar. Daha sonra gene tozu dumana katarak uzaklaşırken zarara uğrayan kadın; “Ekmeğimize, aşımıza el koydunuz. Allah sizi taş etsin” diye bağırır. Yaşlı kadının duası kabul olur ve o askerler taş kesilir. O taş askerler de peri bacalarıdır. O yüzden yöre halkı peribacalarına ‘gâvurun askeri’ diyor. Kısaca; Mevsim bahar. Anadolu; Yalancı cennet… Varın görün imkânınız varsa: Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgârın, tabiatı nasıl işlediğine şahit olun “Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur.” Takkeleri; kayaların direncine bağlı olarak şekillenmiş peribacaları uzun uzun sizlere tefekkür kapıları açar! 26.04.2010 E-Posta: [email protected] |